Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında millete en güzel hediyeyi yerli gazın kullanımıyla vereceklerini belirterek, "Yerli gazın ithal gazla karşılaştırıldığında daha uygun olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum gazın üretilmeye başlanmasıyla birlikte sanayicilerimizin enerji faturasına da olumlu bir şekilde yansıyacak" dedi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, geçtiğimiz günlerde Karadeniz’de yapılan doğal gaz keşfinin olumlu yansımalarından bahsederek, sanayicilerin yüzlerini güldürecek açıklamalarda bulundu. Bakan Dönmez, Türkiye’nin sona erecek kontratlarının olduğuna değinerek, Karadeniz’de yapılan doğal gaz keşfiyle ilgili, “Keşifle birlikte elbette Türkiye’nin masada pazarlık gücü artacak. Yerli gazın üretimiyle birlikte doğal gaz ithalatının kademeli olarak düşecek olması yeni kontratların müzakeresinde bizim için önemli bir avantaj olacak” açıklamasında bulundu.

“Yerli hazın ithal gazla karşılaştırıldığında daha uygun olduğunu söyleyebiliriz”

Türkiye’nin halihazırda farklı ülkelerden gaz ithalatının olduğunu hatırlatan Bakan Dönmez, “Boru hatlarıyla hem de LNG ve spot piyasalardan da doğal gaz tedarik ediyoruz. Organize Toptan Doğal Gaz Satış Piyasası’nın kurulmasıyla hem BOTAŞ hem de özel ve tüzel kişi ve kurumlar da doğal gaz ithal edebiliyorlar. Bu durum rekabet açısından fiyatların serbest piyasa koşullarına göre oluşmasını sağlıyor. Diğer yandan doğal gaz depolama hacmimizin artırılması için önemli yatırımlar yaptık. Yerli gazın ithal gazla karşılaştırıldığında daha uygun olduğunu söyleyebiliriz. Bu durum gazın üretilmeye başlanmasıyla birlikte sanayicilerimizin enerji faturasına da olumlu bir şekilde yansıyacak. En önemlisi doğal gaz ithalatına ayırdığımız bütçenin azalmasıyla Türkiye’nin cari açığının kapanmasına önemli bir katkı sunacağız” diye konuştu.

Karadeniz’de keşfedilen ve altyapı çalışmaları başlayan doğal gazın ilk etapta Batı Karadeniz’deki iller vasıtasıyla doğal gaz ana iletim şebekesine bağlanacağı bilgisini aktaran Dönmez, “Bu sahaya en yakın yerlere baktığımızda Zonguldak, Düzce, Sakarya öne çıkıyor. Buradan da ana sisteme bağlandıktan sonra gaz şebeke yoluyla kullanılabilir olacak. Mevcut sistemi kullanacağız. Mevcut sistem bir enterkonnekte sistem. Sisteme girecek gazın miktarına göre boru hatlarının çaplarıyla ilgili bazı takviyeler gerekebilir. Mühendislik çalışmalarını BOTAŞ ve Türkiye Petrolleri birlikte yürütecek” dedi.

“Sahanın büyüklüğüne göre yeni kuyular açarak sahayı üretime hazır hale getireceğiz”

Yaklaşık 200 kilometrelik bir boru hattının döşeneceğini söyleyen Dönmez, “Bazı işler için uluslararası ihale açıp konunun uzman ve tecrübeli, deneyimli firmalarıyla da çalışabiliriz. Kaç kuyu planlamasının olacağı, bu kuyulardan üretim miktarları, kıyıya getirme maliyetleri var. Yaklaşık 200 kilometrelik bir boru hattı döşeyeceğiz. Kıyıda yapılacak terminalin özellikleri çıkarılacak, projelendirilmesi, mühendislik çalışmaları yapılacak. Bu çalışmalardan sonra ortaya bir maliyet çıkacak. Gazın çıkarılması için platform kurulması ya da doğrudan kuyu başından kıyıya doğru boru hattıyla kara terminaline ulaştırılması masamızda. Bunlar üzerinde çalışıyoruz şu anda. Bir taraftan da sahanın geliştirilmesi için yeni sondajlar yapacağız. Sahanın büyüklüğüne göre yeni kuyular açarak sahayı üretime hazır hale getireceğiz” ifadelerini kullandı.

“Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında milletimize en güzel hediyeyi vereceğiz”

Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100’üncü yılında Türk milletine en güzel hediyenin yerli doğal gaz kullanımıyla verileceğinin altını çizen Dönmez, “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında milletimize en güzel hediyeyi inşallah ilk yerli gazın kullanımıyla vereceğiz. İlk faz üretim yüksek volümlü üretim olmuyor bu tip sahalarda. Ancak saha 3-5 yılda büyüklüğüne göre geliştiriliyor bir plato dönemine geliyor. Pik üretim almak için 30-40 kuyu açmamız lazım. Biz 3-5 kuyuyla birlikte üretimi başlatacağız, bir yandan da sahayı geliştirmeye devam edeceğiz. Bizim bütün amacımız enerjinin her alanında bağımsızlık. Petrol, doğal gaz, elektrik üretimi, madenler gibi her alanda kendi öz yeterliliğimizi geliştirmek istiyoruz. Elektrik üretiminde yerli ve yenilenebilir oranı yüzde 60’lar seviyesine çıkardık. 2023’e kadar bu oran daha da artacak. Madenlerimizde de katma değerli ürün dönemine geçtik. Burada da yeni modelle birlikte teknoloji ve Ar-Ge odaklı bir anlayışla madenlerimizi işleyerek uç ürün haline getiriyoruz. Petrol ve doğal gaz arama ve sondajlarında da son dönemde ciddi bir artış gösterdik” diye konuştu.

Borun özellikle sağlık ve temizlik sektöründe daha fazla kullanılması için BOREN’in yürüttüğü Ar-Ge çalışmalarına dikkat çeken Dönmez, bor katkılı ürünlerin sağlık ve temizlik sektöründe yaygınlaşmaya başladığını aktardı. Enerji sektöründe yaşanan değişim ve dönüşümün uzun zamandır bakanlığın gündeminde yer aldığına değinen Dönmez, ileriki yılların planlamasını da hem kaynak bazlı hem de teknolojik bazlı dönüşümün en iyi şekilde uygulanması için sürdürdüklerini belirtti. Bakan Dönmez, açıklamalarına şu şekilde devam etti:

“Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki maliyet düşüşü, yeni enerji kaynaklarının ortaya çıkışı, enerji verimliliğindeki artış gibi pek çok unsura bağlı olarak dünyada bir değişim söz konusu. Öte yandan ülkeler bir taraftan fosil kaynaklara dayalı üretim altyapılarını temiz enerjiye doğru kaydırırken, bir taraftan denizler ve ankonvansiyonel başta olmak üzere yeni fosil kaynaklı rezervler için de arama ve sondaj faaliyetlerine devam ediyorlar. Türkiye olarak biz öncelikle yenilenebilir enerjide bir kalkınma ve sanayi geliştirme stratejisi izliyoruz. YEKA modelimiz ile yerli bir sanayi inşa etmekte sonuna kadar kararlıyız. Önümüzdeki dönemde Türkiye’nin yenilenebilir ve temiz enerji teknolojilerinde bölgenin merkez oyuncusu olması için yeni stratejilerimiz olacak. Sanayi stratejimizi Ar-Ge stratejimizle de eşgüdüme getirerek buna start-up ekosistemini de entegre edeceğiz. Enerji sektöründe çok önemli yeniliklerin merkezi olmaya adayız. Bu noktada bizim kadar sektör oyuncularının da dönüşümü çok önemli. Artık şirketler sadece finans tablosu okuryazarlığı ile değil, yenilikçilik, kurum içi girişim, yeni fikirlere açık olma ile de değer üretmek zorundalar. Eğer dünya ile rekabet edeceksek, şirketlerimizin inovasyona daha fazla meraklı olmasını bekliyoruz. Burada da genç nesilleri mutlaka desteklemek gerekiyor. Teknolojiyi alan ve kullanan değil, üreten ve ihraç eden bir ekosistemi inşa etmek zorundayız.”

"Elektrikli arabalar, kayıt zinciri gibi birçok yeni teknolojiyi de araştırarak kendimize bir yol haritası belirliyoruz”

Milli enerji ve maden politikalarının en önemli ayaklarından birinin yerlileştirme olduğunu söyleyen Dönmez, “Enerji dönüşümleri aslında bir teknoloji hikâyesidir. Yani teknolojiniz yoksa enerji oyununda sözü geçen bir oyuncu olmanız zor. Büyük bir oyunun oyuncusuysanız teknolojiniz olmalı ve bu teknoloji başkalarının da işine yaramalı. YEKA projeleri ile Türkiye yenilenebilir enerji teknolojilerinde ve gelecekte depolamada teknoloji merkezlerinde en önemli üretim üslerinden biri olmayı hedefliyor. Fakat daha birçok teknoloji en az birer enerji kaynağı kadar sistemimize etki ediyor. Yapay zekâ, akıllı sistemler, gelişmiş veri araçları gündemimizde en üst sıralardadır. Elektrikli arabalar, kayıt zinciri gibi birçok yeni teknolojiyi de araştırarak kendimize bir yol haritası belirliyoruz” dedi.

Güneş enerjisi alanında yaşanan son gelişmelere de dikkat çeken Bakan Dönmez, “2017 yılında milli enerji ve maden politikası ile Türkiye’nin enerji yol haritasını yeniden belirledik. Hidrokarbon kaynaklı üretim anlayışını, yerli ve yenilenebilir kaynak temelli, teknoloji ve Ar-Ge odaklı üretim olarak değiştirdik. Güneşten elde ettiğimiz üretim bu alanda ne kadar doğru bir yolda ilerlediğimizin en önemli kanıtıdır. Özellikle lisanssız üretim kapsamında güneş enerjisinden üretimimiz artış gösteriyor. 6 bin 295 MegaWatt gücündeki güneş kurulu gücümüzün 6 bin 72 MegaWatt’ı lisanssız güneş yatırımlarından gerçekleşti. Lisanssız üretimin ise 341 MegaWatt’lık bölümü çatı ve cephe uygulamalarından sağlanıyor. Geçtiğimiz yıl duyurusunu yaptığımız ‘Kendi Elektriğini Kendin Üret’ çağrımız ile sanayicimiz üretimde, hanelerimiz ise konutlarında bu çağrımıza cevap verdi” şeklinde konuştu.

"10, 15 ve 20 MegaWatt’lık 36 ilde 74 adet güneş enerjisine dayalı YEKA yarışmasını gerçekleştireceğiz"

‘Çatı’ kelimesinin ilk anlamının konutun ya da yapının üstünün kapatılması olarak bilindiğini aktaran Dönmez, “Biz çatı denilince akıllara ilk olarak üretim, hatta ekonomik kazanç gelmesi için çeşitli uygulamaları hayata geçiriyoruz. 2019 Mayıs itibariyle Resmî Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği ile birlikte vatandaşımız artık çatı ve cephesinden 10 kilovata kadar üreteceği elektriğin tüketim fazlasını satabiliyor. Sadece tüketici değil, tükettiğini üreten bir Türkiye için yerli ve yenilenebilir enerjinin kurulu güç içerisindeki payını yükseltmek birinci hedefimiz. Böylelikle ithal ettiğimiz enerjinin payını düşürüyor, ekonomik kaynaklarımızı ülkemiz içerisinde değerlendirmiş oluyoruz. Bu hedef doğrultusunda güneş özelinde sadece 2020 yılı içerisinde önümüzdeki günlerde gerçekleştireceğimiz toplamda bin MegaWatt olmak üzere 10, 15 ve 20 MegaWatt’lık 36 ilde 74 adet güneş enerjisine dayalı YEKA yarışmasını gerçekleştireceğiz. Yine Türkiye’nin ilk, Avrupa ve Orta Doğu’nun tek entegre güneş paneli tesisini de geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanımızın katılımlarıyla açtık. Hedefimiz net; ülkemizi güneş köprüsüyle birbirine bağlayacağız” dedi.

Milli enerji ve maden politikası ile daha çok yerli, daha çok yenilenebilir yaklaşımlarının benimsendiğini aktaran Dönmez, “Bu kapsamda enerjide ithalat maliyetlerini azaltmak, yerli ve yenilenebilir kaynakları üretime dâhil etmek ve bunu gerçekleştirirken daha verimli, çevreci ve güvenle sağlamak adına enerji politikamızı yürütmeye başladık. Ancak bu politika yerli ve milli teknolojinin kullanılmasıyla gerçekleştirilebilir. Ar-Ge, ekonomik etki düzeyi yüksek, birden fazla sektöre etki ederek gelişimi hızlandırma potansiyeline sahiptir. Ar-Ge’ye gerçekleştireceğimiz yatırım ile birlikte ülkemizin genç beyinleri, sanayici ve yatırımcı ile bulaşarak büyümeyi de beraberinde getirecektir. Türkiye, sahip olduğu jeostratejik önemle lojistik avantajını da kullanarak yenilenebilir enerji teknolojilerinde yerli üretimin geliştirilmesi ve kalifiye insan kaynağı kapasitesinin artırılmasıyla önemli bir merkez haline gelecek. Yenilenebilir enerji alanındaki Ar-Ge yatırımlarıyla birlikte bölgesinde enerji merkezi hedefi olan ülkemiz, teknolojide de merkez haline gelecek. Yerli üretimin desteklenmesi kapsamında kullanılması amacıyla ‘Yenilenebilir Enerji Kaynaklarından Elektrik Üreten Tesislerde Kullanılan Elektromekanik Aksamın Yerli Üretim İmkânlarının Araştırılması, Geliştirilmesi ve Envanter Raporu’, ‘Termik Santrallerde Kullanılan Yerli Ekipman Envanter Raporu’ ve ‘Enerji ve Doğal Kaynaklar Alanında Yerli Ekipman Envanteri ve Kritik Teknolojiler Raporu’ bakanlığımız tarafından yayımlandı” ifadelerine yer verdi.

Uygulanan YEKA modeli ile sadece yenilenebilir enerji temelli üretimi değil, teknolojik gelişme üretiminin de sağlandığına dikkat çeken Dönmez, “Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz Karapınar YEKA-1 GES ve YEKA RES-1 yarışmalarını kazanan şirketlerimize 10 yıl süreyle Ar-Ge çalışmalarını zorunlu hale getirdik. Bu kapsamda İzmir’de rüzgâr enerjisi teknolojisinin geliştirilmesi faaliyetleri kapsamında 50 kişinin istihdam edildiği Ar-Ge merkezi kuruldu. Aynı şekilde, Başkent OSB’de de 100 kişinin istihdam edildiği ve güneş enerjisi konusunda AR-GE faaliyetlerinin yürütüldüğü merkezde de faaliyetlere başlandı” şeklinde konuştu.

"Türkiye 2019 yılında dünyada hidrolik enerji santrallerinin payı bakımından 9, rüzgârda 12, güneşte 13, jeotermalde 4. sırada yer alıyor"

AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılından sonra Türkiye’de enerji alanında çok büyük gelişmeler yaşandığını söyleyen Dönmez, “Üreten ve büyüyen Türkiye’nin enerjisini yerli ve yenilenebilir temelli politikalar ile destekledi. 2002 yılında 12 bin 305 MegaWatt olan yenilenebilir enerji kurulu gücümüz, 2020 Ağustos ayı sonu itibarıyla 46 bin 811 MegaWatt’a ulaştı. Ağustos 2020 sonu itibarıyla 93 bin 23 MegaWatt olan toplam kurulu gücün içindeki yenilenebilir payı yüzde 50,3 olarak gerçekleşti. 2002 yılında bu oran yüzde 38,6 seviyesindeydi. 2002 yılında yüzde 26,3 olan yenilenebilir kaynakların elektrik üretimindeki payı, 2019 yılında yüzde 44 olarak gerçekleşti. Ağustos ayı sonu itibarıyla 2020’nin ilk 8 ayındaki oran yüzde 48 seviyesinde. Başta yerli ve yenilenebilir kaynaklarının payının ve kaynak çeşitliliğinin artırılması yoluyla elektrik enerjisi üretiminde dengeli bir portföyün oluşturulması büyük önem arz etmektedir. Bu kapsamda yenilenebilir enerjide lisanslı ve lisanssız üretim modellerinin yanı sıra yenilenebilir enerji kaynak alanları (YEKA) modelini de uygulamaya devam ediyoruz. Bu model ile birlikte bugüne kadar toplam 3 GigaWatt olan 2 adet rüzgâr ve 1 adet güneş olmak üzere 3 YEKA yarışması gerçekleştirdik. Dördüncüsü ise güneş enerjisinde bin MegaWatt gücündeki gelecek ay düzenleyeceğimiz yarışma olacak. Tüm bu uygulamalarla birlikte Türkiye 2019 yılında hidrolik enerji santrallerinin payı bakımından dünyada 9, Avrupa’da 2, rüzgârda dünyada 12, Avrupa’da 7, güneşte dünyada 13, Avrupa’da 7, jeotermalde dünyada 4 Avrupa’da 1. sırada yer alıyor. Toplam yenilenebilir de ise dünyada 13, Avrupa’da 6. sırada. İnşallah yürüttüğümüz bu çalışmalarla beraber daha da yukarılara çıkacağız” ifadelerini kullandı.

Sanayicilere yönelik yenilenebilir enerji teşvikleri ve düzenlemelerden de bahseden Dönmez, “Sektör ve üreticilerle ile yaptığımız rutin görüşmelerle yenilenebilir enerji alanında talepleri inceliyor ve gerekli adımları atarak sanayicimizin isteklerini gerçekleştiriyoruz. Daha önce 1 MegaWatt ile sınırlandırılan lisanssız üretim faaliyeti yapabilecek yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı üretim tesislerinin kurulu güç üst sınırını 5 MegaWatt’a çıkarttık. Bu düzenleme ile ihtiyaçları 1 MegaWatt’ın üzerinde olan ve 1 MegaWatt’dan daha fazla güçlerde tesis kurulabilecek alanlara sahip olan başta sanayi tesisleri olmak üzere ticarethaneler, içme suyu tesisleri, atık su arıtma tesisleri ve sulama abonelerinin tesisleri ile kamu kurum ve kuruluşlarımıza ait tesislerin elektrik ihtiyaçlarının tamamına yakın kısmı tüketildiği noktalarda üretilebilecek. İş yerleri için elektrik bağlantı gücüne kadar GES kurma imkanı getirdik. Bu düzenlemeyle birlikte Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretim Yönetmeliği’nde yaptığımız değişik ile özellikle sanayi abonelerimizin çatı ve cephe uygulamalı güneş veya diğer yenilenebilir kaynaklara dayalı lisanssız üretim faaliyeti başvurularında ciddi bir artış oldu. Bugüne kadar toplam 5 bin 789 adet lisanssız üretim faaliyeti için başvuru yapılmış olup başvuruların toplam gücü 2 bin 895 MegaWatt civarında. Ülkemizin büyümesinde çok büyük bir öneme sahip sanayicimizin taleplerini dün olduğu gibi bugünde karşılamaya devam ediyoruz, edeceğiz. Boş, atıl ve üretime elverişli çatı ve cepheleri güneş ile birlikte üretime dahil edeceğiz. Sanayicimizle birlikte ülkemizi daha da ileriye birlikte taşıyacağız” dedi.