Ölümün her türlüsü can acıtır. Dini, dili ve ırkı farketmeksizin. Bugün de Samsun'da çokça karşımıza çıkan bir ölüm haberiyle karşılaştık. Özellikle inşaatta çalışan işçilerin ne kadar zor bir meslek icra ettiklerini bence biraz anlamaları gerekiyor. Ben bir inşaat işçisi olmak istesem olamam. Ölümle bu kadar burun buruna gelmek istemem. Gerçi asayiş muhabirliği de bir o kadar tehlikeli ama sonuç olarak tecrübe edindiğinizde bir şekilde riski azaltabiliyorsunuz. İnşaat işçiliğinde öyle bir durum söz konusu değil. Her ne kadar önlem alırsan al, her ne kadar riski azaltırsan azalt yine de bir anlık dikkatsizlik sonun olabiliyor. Bugün, Irak uyruklu bir inşaat işçisi mantolama işlemini yaparken dengesini kaybederek 4 katlı bir inşaattan sırtüstü yere düştü. O anda halen hayattaydı ama yaşama şansı da çok azdı. Ambulans ekipleri her ne kadar müdahale de etmiş olsa inşaat işçisi hastanede hayatını kaybetti. Yaralı olay yerinde değil hastanede hayatını kaybetti. Tekkeköy'den Canik'e giden ambulans, özel bir hastanede yaralıyı acil servis ekiplerine teslim etti ama ne fayda. 4'üncü kat az da değil. Tekkeköy'e yapılacak olan devlet hastanesinin önemini buradan anlayın. Can denilince küçümsememek lazım saniyelerle değil saliselerle yarışıyorsun. Kaldı ki Tekkeköy'deki asayiş olaylarının da ardı arkası kesilmiyor. Sırf bu yüzden bile bu hastanenin bir an önce bitirilip hizmete girmesi gerekiyor. Cankurtaranlar ellerinden geldiğince müdahalesini yapıp en kısa sürede hastayı hastaneye yetiştiriyor ama hastaneyle olay yerinin arasında 5-10 kilometre varsa onların da yapacak bir şeyi kalmıyor. Bu hafta hastanelerin önemine dikkat çekmek istedim. Samsun, sağlık şehri bile olsa, birçok ilden önde bile olsa bazı şeylerin önüne geçemiyorsun. Mesela, ölüm gibi...