Emekçiler “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü”nü farklı alanlarda coşku ile kutlayarak, temel taleplerini gür şekilde bir kez daha haykıracak.
1 Mayıs’ın bu yılki ana teması içinden çıkılmaz boyuta ulaşan ve toplumun her kesimini olumsuz etkileyen hayat pahalılığı ile sendikal özgürlüklerin önündeki engellerin kaldırılması olacak. Sendikalar, başta emekliler ve EYT’liler olmak üzere dar ve sabit gelirli kitlenin yaşadığı bunaltıcı sorunlara dikkat çekecek, siyasi iradeden ücret ve maaşların insanca yaşanabilir düzeye çıkarılmasını isteyecek.
Emekçi, açlık sınırının 5.324 liraya ulaştığı ortamda 2.500 lira olan en düşük emekli aylığı ile yılın ilk 2 ayında satın alma gücünü yitiren 4.253 lira tutarındaki asgari ücretin ocak ayı beklenmeden ara zamlarla güçlendirilmesini talep edecek. Zira ele geçen para ayın 15 günü yetiyor, ardından sorunlar baş gösteriyor.   
Türk-İş, DİSK ve Hak-İş böylesine önemli bir günde yine farklı iller ve alanlarda 1 Mayıs’ı kutlayacak. Oysa birlikte gerçekleştirilecek kutlamalarla siyasi iradeye istemlerini daha etkin duyurabilirlerdi. Sendikalar arasındaki anlaşılmaz bu ayrışma ve bölünmenin emekçinin aleyhine olduğu aşikar. Sahi neden bu parçalanma?   
En büyük işçi konfederasyonu Türk-İş’in yönetim kurulu Taksim Cumhuriyet Anıtı’na çelenk bırakacak, sendika üyesi işçiler 81 ilde alanlarda, salon toplantılarında ve basın açıklamalarıyla 1 Mayıs’ı kutlayacak.
DİSK, KESK, TMMOB ve TTB ile birlikte İstanbul- Maltepe’de on binlerce emekçinin katılımı ile görkemli kutlama gerçekleştirecek. Hükümete yakınlığı ile bilinen Hak-İş ise kutlamaları 1 haftaya yayarak, illerde çeşitli toplantılar düzenleyecek. Yani bir arada olması gereken işçiler, bu yıl da bölük pörçük bayramlarını kutlayacak. Oysa haklarına kavuşabilmek için güçlerini pekiştirmeleri gerekiyor.
Kutlamalarda işçi konfederasyonlarının dikkat çekeceği konuların başında gelen sendikalaşma hiç iç açıcı değil. 
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre 15 milyon 294 bin kayıtlı işçiden sadece 2 milyon 190 bini sendika üyesi. Buna göre sendikalaşma oranı yüzde 14.3 düzeyinde. Kayıtsız işçiler dikkate alındığında bu oran yüzde 12’ye geriliyor. Kamu emekçilerinin tümü sendikalı iken özel sektörde sendikalı işçi oranı yüzde 7. Bu veriler de sendikalaşmanın kamu işyerlerinde yoğun olduğunu gösteriyor. Bunda da taşeron işçilerin kadroya alınması önemli etken.
Toplam 215 sendikadan sadece 58’i iş kolunda yüzde 1 barajını aşarak toplu iş sözleşmesi yetkisine sahip. 157 sendika barajı aşamayarak üyeleri adına toplu sözleşme bağıtlamaktan yoksun. Böylesine çarpık bir tablo var çalışma yaşamında.
Tüm emekçilerin “1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü” kutlu olsun...