Dün, bu köşede
"Geçinmek mucize"
diye yazmış,
ekonomik sıkıntıların
dar gelirlilerin
sırtına yüklenmemesi
gerektiğini
ifade etmiştim...
Yine aynı fikirdeyim, elbette...
Ne var ki,
vatandaşın "kemer" sıktığı 
bir yerde, kamu kurum ve kuruluşlarında
"tasarruf" önlemlerine harfiyen
uyulması
gerekiyor...
Özellikle de
belediyelerde...
"Belediyeler"
ifadesini 
neden kullandığımı anlatayım...
ANAP iktidarıydı...
Birileri
parayı götürmek için
kültür-sanat
etkinlikleri çerçevesinde
düzenlenen konserlere
ağırlık verdi...
Konser furyası başladı birdenbire...
Kendi yerel sanatçılarına
konser verdirenlere
sözüm yok!..
Playback yapıp, iki 
endam gösterdikten sonra
yüz binleri
götürenlerden söz ediyorum...
Paranın hepsini o sanatçılar almıyordu...
Sanatçı organizatörlerinden
yüksek fatura
alanlar,
belediyeleri sömürüyordu...
Samsunlu bir organizatör,
birlikte çalıştığı
sanatçıdan
yüksek
fatura istendiğini
belirterek, o belediye
çalışanından
şikayetçi olmuştu...
Yanlış hatırlamıyorsam,
8 bin liralık anlaşma
yaptıkları halde,
15 bin liralık
fatura istemişlerdi...
Konuyu belediye başkanına aktarmıştım...
Başkanın, o çalışana
etmediği hakaret kalmamıştı...
Sonra haber de yapmıştım...
O kişi ve avanesi, bana düşman kesilmişti...
Niye mi anlattım bunu?..
Kamu kurum ve kuruluşlarında,
personel arasında
öyle düzenler kuruluyor ki,
kimsenin ruhu bile duymuyor...
Küçük ya da büyük
hiç fark eder mi?..
Çalınan parada tüyü bitmemiş yetimin
hakkı var, sonuçta...
Ciddi önlemler
almazsak,
yani
"çalınacak şeyleri ortada bırakırsak"
çalacak birileri mutlaka çıkacaktır!..
Ve önlemin ardından da
en önemli olan şey de
toplumda ahlak duygusunu
yükseltmektir!..
Yoksa devletin malı "deniz"
olarak görülmeye devam edilecektir!..