Ömür Gedik: Yurtdışında gündem olmak için yanlışlık süsü verip çıplak fotoğraf paylaşan ünlüler var. Ama Ebru, eğer o poz ona aitse, yanlışlık kurbanı olmuştur. 
Melike Karakartal: Sosyal medyayı tehlikeli buluyorum, sık paylaşımda bulunan şöhretler kendi hayatlarıyla ilgili büyük bir güvenlik açığı yaratıyorlar...

Onur Baştürk: Şallı’nın Snapchat kazası fenaymış. Bu kaza bir yana Ebru da delirdi mi? Çıplak foto mu yollanır bu devirde birine?
Cengiz Semercioğlu: O ya da değil fark etmez, Şallı’nın yaşadığı son yılların en büyük sosyal medya kazasıdır. Çıplak pozlar paylaşmak her zaman tehlikeyi de beraberinde getirir.

Basak’a yapılan ayıp

“40 yaş estetiği” başlıklı haberlerle Başak Dizer’in Kıvanç Tatlıtuğ’un yanında gençleşmeye çalıştığı öne sürüldü. Aradaki 7 yaş farka dikkat çekildi. Dizer ise haberi yalanladı. Konsey bu duruma ne diyor?

Cengiz Semercioğlu: Başak, ne yazık ki Kıvanç’la evlenmenin bedelini ödüyor. Kim olsa bu bedeli ödeyecekti.
Çünkü Kıvanç’ın yanına kimseyi yakıştıramayacak bir hayran kitlesi var. Kıskanıyorlar Başak’ı. Kafaya takmadan aşklarını yaşamaya devam edecekler, çünkü birbirlerine yakışıyor bu çift.
Melike Karakartal: Çok manasız ve cinsiyetçi buluyorum. Kadın büyük olunca pek dert oluyor nedense. İyi ki 25 yaş büyük değil, o zaman ne yapacaktık? 
Fransa’nın başkan adayı Emmanuelle Macron’un eşi Brigitte Macron, kendisinden 25 yaş büyük. Melania Trump ise Donald Trump’tan 25 yaş küçük, bilin bakalım hangi kadının görüntüsü ve yaşıyla ilgili çirkin haberler çıkıyor? Bu ikiyüzlülüğü acilen bırakmalıyız...
Onur Baştürk: Başak Dizer’le amma uğraştılar yahu. Estetik yaptırsa ne olur yaptırmasa ne olur? Kıvanç’la aynı yaşta olsa yine estetik yaptırdığı haberleri ve dedikodusu çıkar mıydı sizce? Sanmıyorum. Tek dert bu hâlâ: Kıvanç kendisinden azıcık büyük bir kadınla evlendi diye bu tantana. Valla artık ayıp. Bitsin bu dedikodular.
Ömür Gedik: Millet eleştirdikçe Başak ve Kıvanç birbirine daha sıkı bağlanıyor. Kıskananlar amaçlarına ulaşamıyorlar yani. Başak, Kıvanç’tan küçük olsa da gençleşmeye çalışabilir ayrıca. Estetik kaygısı genç, yaşlı, bekar, evli fark etmez tüm kadınların ortak özelliği değil mi? Başak, Kıvanç’tan 7 yaş büyük değil küçük olsaydı da estetiğe sıcak bakabilirdi. Bunun aralarındaki yaş farkıyla bir ilgisi yok yani. 40 yaşında ve estetik dokunuşlarla uğraşmayan bir ünlü söyleyebilir misiniz!

Delikanlılık raconuna ters

Galerici sevgili, oyuncu Seda Tosun’u “Her ay evinin kirasını ben ödüyordum. İlişkimiz maddiyata dayalıydı” diyerek terk ettiğini açıkladı. Magazin Konseyi, bu meseleyi masaya yatırdı.

Melike Karakartal: 
Fena bir haber. Yalnız böyle haberlere mesafeli yaklaşmalı. Belli ki bir taraf diğerine kötülük yapmak istiyor ama hangi taraf? 
Ayrılıklarda böyle izansız bir cümle uluorta ortaya atılıyorsa hem hedefteki kişinin durumuna, hem de bu cümleyi kurana iyi bakmak, doğru okumak gerekir. Yoksa birinden birine haksızlık etmek kaçınılmaz...
Ömür Gedik: 
Seda Tosun bazında konuşmuyorum ama bence bir kadının para avcısı olması kötü bir şey. Kadınların kendi ayakları üzerine duracaklarına sırtlarını bir erkeğe dayamaları hiç hoş değil. 
Bir kadına bu sıfatı yakıştırmak da aynı şekilde fena. Adam kendine de hakaret etmiş oluyor aslında. Tatsız bir muhabbet olmuş.
Onur Baştürk: 
İfşa etmek bana kötülükmüş gibi gelmedi. İlki, yani para avcısı olmak daha kötü geldi. Amma velakin acaba emin miyiz Seda Tosun’un para avcısı olduğuna? Belki sevgilisi iftira atıyor...
Cengiz Semercioğlu: 
Ne olursa olsun bir kadının arkasından konuşmak delikanlılık raconuna ters bir defa. Kadın para avcısıysa paranı kaptırma, kaptırdıysan da arkasından konuşma. Harcadığın da üç kuruşsa zaten, hiç dert etme... Kadınınki bir yana da beyefendinin yaptığı çiğlik olmuş biraz.

İhtiyarlara
yer yok!

72 yaşında vefat eden Bülent Kayabaş’ın ardından yakın arkadaşı Ali Poyrazoğlu yapımcılara veryansın etti, “Bülent’i yaşarken gömdüler” dedi. Gerçekten yapımcılar emektar oyuncuları görmezden mi geliyor?

Ömür Gedik: Adana Altın Koza Film Festivali’nde sıkça rastlarım Yeşilçam’ın emektarlarına. Bu anlamda Altın Koza en vefalı festivallerdendir. Emektarların yüzleri hep güler sinemayla ilgili bu ortamlarda. Onları filmlerde de onurlandırmak güzel olur. Kayabaş da keşke istediği bir filmde oynasaydı. 
Melike Karakartal: Kayabaş’ın ve diğer değerli oyuncuların iş anlamında gördüğü muamele bir vefa meselesi değil, bir anlayış meselesi. Yeşilçam’ın çınarlarına iyi roller yazılması gerekir, mesele bir filmde sırf vefa olsun diye “rol vermek” olmamalı. Hollywood’da mesela Anthony Hopkins gibi oyunculara vefa olsun diye mi rol veriyorlar? Hayır, içinde bulundukları yapıma kattıkları değer tartışılmaz olduğu için.
Onur Baştürk: Yapımcılar emektar oyuncuları da oynatıyorlar dizilerde. En güzel misal Çetin Tekindor. Ama şöyle bir gerçek var: Artık diziler genç ve güzel kadınlara/erkeklere ait. 
Cengiz Semercioğlu: Bir aktörün başına gelebilecek en kötü şey Kayabaş’ın başına gelmiş, son yıllarda sesini kaybetmişti. Buna rağmen tiyatroda Ali Poyrazoğlu ona küçük bir rol yazdı. Hiçbir dizi senaryosu sadece güzel erkekler ve kızlar üzerine kurulu olamaz. Ama ne yazık ki bizde ‘ihtiyarlara yer yok’ üzerinden çalışıyor.

 Önce dövdür sonra sildir

Ebru Destan “Evliler dövme yaptırmasın, uğursuzluktur” dedi. Birbirlerinin ismini dövme yaptıran çiftlerin sonunda ayrıldığını söyledi. Siz dövme yaptırır mısınız sevgilinizin, eşinizin ismini? Bu modaya ne diyorsunuz?

Onur Baştürk: Uğursuzluk mu bilemem ama bana sevgilinin ya da eşinin adını bedenine kazımak manasız geliyor. Çok sevsen de, çılgın gibi âşık olsan da bedenine kazımakla neyi kanıtlamaya çalışıyorsun? Aşkı mı? Sen bana sahipsin ben de sana sahibim duygusunu mu? Bana çocuksu geldiği kadar -iddialı konuşacağım ama- birinin ismini bedenine kazımak zayıflık göstergesi gibi geliyor aynı zamanda.
Cengiz Semercioğlu: Ben bu dövme işini “Aşkımızı cümle aleme gösterelim hayatım” çabası olarak görüyorum. Sosyal medyada mıç mıç paylaşılan fotoğraflar da öyle değil mi? Ayrılınca sosyal medyadan fotoğrafları, vücudundan dövmeleri silmeye çalış sonra. Aşkınızla gösteriş yapacağınıza o aşkı yaşayın...
Melike Karakartal: Çiftlerin dövme sevdaları hep benzer biçimde bitiyor, dövme olarak yaptırılmış isimler, aşk sözleri ayrılık sonrası çiçeğe, sembole dönüştürülüyor... Dövme, gözle görünmeyen şiddetli aşkın somutlaşmış hali gibi geliyor genellikle çiftlere. Aşkın şiddetini elle tutulan, gözle görülen bir simgeye dönüştürme çabası bana manasız geliyor.
Ömür Gedik: Daha moda değilken, sekiz yıl önce yaptırmışlığım var zaten. O kadar yıl bir uğursuzluğunu görmedim. Birbirimizin ismini dövme yaptırmak istedik, yaptırdık, bu kadar basit. Böyle şeylerin uğur ya da uğursuzluğuna da inanmıyorum zaten. 

Kaynak:Hürriyet