Başbakan Yardımcısı Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanı Serdar Denktaş görevinden istifa ettiğini açıkladı.
Denktaş, hükümette DP Ulusal Güçler kanadından bakanlık görevini sürdüren kişilerin Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) kurultayına ve yeni hükümet kurulana dek görevlerine devam edeceğini belirtti.
Denktaş bugün Lefkoşa Merit Otel’de düzenlediği basın toplantısında, gelecek Demokrat Parti Ulusal Güçler kurultayında partinin isminin yeniden “Demokrat Parti” (DP) olarak değiştirilip, güçlenerek ve yenilenerek halkın karşısına çıkılacağını söyledi.
Denktaş basın toplantısında, halkın cumhurbaşkanlığı seçiminde sandığa yansıttığı değişim taleplerini değerlendireceklerini seçim sonrası ifade ettiğini hatırlatarak, bu açıklamanın seçim sonrası sıradan bir açıklama gibi algılandığından basın mensupları tarafından üzerinde çok fazla durulmadığını söyledi.
“Reform hükümeti” adı altında ve reform iddiasıyla kurulan hükümetin kamusal alanda başarı algısı olmadığını dile getiren Denktaş, yapılan birçok icraat olmasına rağmen, halkın temel değişim taleplerinin karşılanamadığını bildirdi.
Seçmenin son yapılan tüm seçimlerde siyasetçiye verdiği mesajın, “değişim ve hesap verme” olduğunu kaydeden Denktaş, demokrasilerde en büyük kararın halkın kararı olduğunu, halkın kararına saygı duymak zorunda olduklarını belirtti.
"BU DÜZEN SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL"
“Hayal ettiğim ve muhalefet yıllarımda da ulaşılması gereken hedef olarak ortaya koyduğum KKTC yönetiminden bugün oldukça uzaktayız” diyen Denktaş, hükümet olarak sunmaya çalıştıkları ile talep edilen arasında farklar olduğu gerçeğinin ortada durduğunu söyledi. Denktaş şöyle devam etti:
“Halkımızın bir kısmı esasen bizim parti olarak yıllardan beridir söylediğimiz ama başaramadığımızı da kabul etmemiz gereken iyi yönetimi özlerken, bir başka kısmının geçmişten kalan alışkanlıkların devam ettirilmesinden ve düzenin bu kez kendileri aleyhine çalışmasından yana olduğunu; bu ikilemin yarattığı kafa karışıklığı içerisinde de gereken çalışmanın yapılamadığı gerçeğini de artık görmemiz gerekmektedir.
Bir gerçek vardır ki bu düzen bu sistem böyle devam edemez. Siyasete yön veren, karar ve uygulama mekanizmasının başında oturanların sürekli halk tarafından seçim yoluyla değiştirilmesine rağmen ‘kötü yönetim’ süredurmuş ve iyi yönetememek KKTC siyasetinin bir özelliği haline gelmişse, bunun tek suçlusu KKTC siyaseti ve siyasetçisi değildir.
Zaman içerisinde ‘programa göre bütçe’ oluşturma yerine ‘bütçeye göre program’ oluşturma zorunluluğunun bizleri günübirlik ve hedefsiz bir hükmetme pozisyonuna soktuğu bu düzen sürdürülebilir bir düzen olmaktan çok uzaktır.
Sorunun bir bacağının siyaset sistemimizin kurgulanmasında ve işlevinde bir diğer bacağının ise Türkiye ile olan ilişkilerde olduğu yadsınamaz bir gerçektir.”
“SEÇİM SİSTEMİ İŞLEV, MECLİS, BAKAN VE MİLLETVEKİLERİ İTİBARLARINI YİTİRDİ”
KKTC’deki seçim sisteminin işlevini yitirdiğini, halkın demokratik taleplerini karşılayamaz duruma geldiğini ve demokratik denetim mekanizması dışına çıktığını kaydeden Denktaş, meclis, milletvekilleri ve bakanların itibarlarını süratle yitirdiğini, bunun bir sonucu olarak devlete olan inanç, sevgi ve bağlılığın her geçen gün erozyona uğradığını ifade etti.
Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük, daha fazla denetim, daha fazla insan hakları, daha fazla fırsat eşitliğine gidecek yolda adımlar atmanın zamanı geldiğini kaydeden Denktaş, bu yönde atılacak ilk adımın, yürütme ile yasamanın ayrıştırılması olduğunu, bunun daha fazla ertelenemeyeceğini söyledi.
Siyaset mekanizmasının halkın beklentilerini çözmek için çalışması gerektiğini vurgulayan Denktaş, bugün siyaset mekanizmasıyla ilgili algının bunun tam tersi olduğunu, halkın bugün siyasetçiyi “sadece kendi çıkarları için çalışan bir grup” olarak gördüğünü belirtti. Denktaş, “Bu algıyı yıkmak hepimizin görevidir. Çünkü bu halkın temsilciliği bize babamızdan kalan bir miras değil, çocuklarımızın geleceğini daha güzel şekillendirebilmek için verilen bir görevdir” şeklinde konuştu.
“ANAVATAN TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER”
Türkiye ile ilişkilere de değinen Denktaş şöyle devam etti:
“Türkiye’deki siyasal partiler, KKTC’deki herhangi bir parti ile daha yakın ilişkiler içerisinde olabilirler. Bunu çok normal ve siyasetin gereği olarak tanımlarım. Nasıl ki Sosyalist Enternasyonal veya Avrupa Demokratları kendilerine yakın partilerle işbirliği içerisinde olabiliyorlarsa, Türkiye’deki partiler de burada kendilerine yakın gördükleri partilerle işbirliği içerisinde olabilirler. Yine ayni şekilde bilmeliyiz ki, bugünkü koşullar içerisinde Anavatandan gelen mali yardım olmasa birçok projemiz hayata geçemez ve yaşam kalitemiz önemli oranda bundan zarar görür. Kendi kendimize yeterli hale gelebileceğimiz ortam oluşturulmamıştır ve kendimizin yaratacağı ekonomik devinim, koşullar değişmedikçe kendimize yetmeyecektir.
Olaya Türkiye kanadından baktığımızda burada neyi şikâyet etmekte olduğumuz anlaşılamamaktadır. Şikâyet ettiğimiz esasında Türkiye’nin tavrı değil, Anavatanın burada görevlendirdiği bireylerin tavrı ve konulara yaklaşımıdır.
Bu nedenle diyoruz ki anavatan Türkiye’nin hiçbir bürokratı, burada Kıbrıs Türk Halkının demokratik iradesinin üzerinde olamaz. Bazı bürokratların bu yöndeki davranış ve söylemleri çok hızlı şekilde halkımız arasında yayılmakta, zaman zaman çarpıtılmakta ve bu nedenle Kıbrıs Türk halkının Anavatana olan bağlılığında zayıf halkalar ortaya çıkmaktadır.
Kıbrıs Türk Halkı kendi seçtiği vekillerinden, kendisi hesap sorar. KKTC anavatan ilişkilerini yıllardır istenilen düzeyde oluşturamamamızın sıkıntılarının bedelini hep KKTC siyasetçisi ödemiştir.
Bugüne kadar, Türkiye ile ilişkilerin düzeltilmesi gerektiğini söylerken hiçbir şekilde Türkiye karşıtlığı yapmadım. Anadolu insanının Kıbrıs Hassasiyetinin önemine her zaman vurgu yaptım. Egemenliğe, birine karşı durmak için değil, kendi ihtiyacımız olduğu için, bizim olduğuna inandığım için sahip çıktım.
Her seçilene bir seçilmiş olarak saygı gösterdim ve saygı bekledim. Atanmışlar ile ilişkilerimde halkımın bana verdiği görevin bilinci içinde görüştüm. Kimsenin önünde eğilip bükülmedim. Bu nedenle de her dönem bazı çevreler tarafından istenmeyen siyasetçi ilan edildim.
1996 yılından beridir TC Yardım Heyeti işleyiş mekanizmasındaki yanlışlığa dikkat çekerek, ya bunun değiştirilmesi ya da artık ortadan kaldırılması gerektiğini her fırsatta gündeme taşıdım ve ilgililerle tartıştım. Kıbrıs Türk halkının ihtiyaç ve beklentilerini belirleme hak ve sorumluluğu KKTC siyasetçisi ve özel olarak hükümetin boynuna asılmıştır. KKTC siyasetçisinin halka verdiği sözler vardır. Bu sözler doğrultusunda hedef ortaya konulması bu mekanizma tarafından engelleniyorsa, kişisel ilişkiler veya karşıt düşünceler çerçevesinde hedeflerinizin hayata geçirilmesi konusunda önünüze engeller rahatlıkla çıkartılabiliyorsa bu koşullar altında hükümette oturmanın da bir anlamı yoktur.”
“YARDIM HEYETİ GÖREV TANIMINI VE İŞLEVİNİ AŞTI”
TC Yardım Heyetinin artık işlevini ve görev tanımını aştığını, sistemin ana aktörü konumuna ulaştığını söyleyen Serdar Denktaş, kurulan sistem içinde hükümet gücüne paralel ve bazen daha da güçlü konumda görülen TC Yardım Heyeti olgusunun siyasal otoriteyi bozduğunu, dağınık bir hiyerarşik yapı oluşturduğunu ve bu durumun hem ülkenin ulaşması gereken hedefe ulaşmasını engellediğini, hem de halkın Anavatan Türkiye ile ilişkilerini bozduğunu ifade etti.
“Burada bulunmasının nedeni ekonomik kalkınmamıza destek sağlaması gereken bir kurum içerisindeki bireyler, KKTC halkının demokratik iradesini hiçleştirmeye neden oluyorsa, bunun artık kamuoyu önünde konuşulmasının zamanı gelmiş demektir” diyen Denktaş, meselenin Türkiye’den gelen mali katkının ülke ihtiyaçları doğrultusunda kullanıldığının denetlendiği ve kaynağın doğru harcandığı bir sistem oluşturmak olduğunu söyledi.
Denktaş konuşmasında, “Olması gereken, Türkiye’den gelen katkıların Türkiye ile Gümrük Birliği’nin tam olarak sağlanması yönünde var olan eksiklerimizin tamamlanması için kullanılması ve bu sayede büyüyecek ekonomik pastadan bütçemizi nemalandırarak kendi ayaklarımız üzerinde duracak yapının oluşturulmasıdır” ifadelerine yer verdi.
Denktaş bunun hayata geçmesiyle iki devletten oluşan federal bir yapıya geçilerek dünyayla bütünleşebilme önündeki tüm ekonomik ve siyasal tehditlerin ortadan kalkacağının altını çizdi. Denktaş şöyle konuştu:
“Son zamanlarda halkımızda, bir toplum mühendisliği projesiyle karşı karşıya olduğumuz algısı güçlenmektedir. Bu algı güçlendikçe demokrasiye olan inanç, demokratik kurumlarımıza olan güven azalır, siyaset alanı itibarsızlaştırılır, demokrasi dışı müdahaleler meşrulaştırılır, devletimize olan bağlılık erozyona uğrar.
KKTC siyasetçisinin az önce bahsettiğim iki bacakta da gerekli adımları atmamasından kaynaklanan bu durumun önüne geçmeliyiz.
Yani özetle, siyasetçi kendi geleceğini garanti altına almak için anavatan Türkiye’nin ister siyaset kurumlarından, isterse bürokratlarından gelsin her isteğe katıksız şartsız ‘evet’ demesi etrafında şekillenen bir durumdur bu. Hem seçim sistemimizden hem de anavatanla olan ilişkilerden beslenen bir durumdur. Bu durum, ne anavatanımızın ne de Kıbrıs Türk halkının çıkarınadır.”
“BU ORTAMDA GÖRVİMİ YÜRÜTMEYE ÇALIŞMAMIN BİR ANLAMI KALMAMIŞTIR”
Mevcut ortam içerisinde hükümetteki görevini yürütmeye çalışmanın bir anlamı kalmadığını kaydeden Denktaş, bütün bu sorunları tanımlayıp sonrasında yerinde oturmak kadar çelişkili bir durum olamayacağını söyledi. Denktaş, toplantı sonrasında görevini Başbakana iade ederek yerine önümüzdeki günlerde belirleyeceği bir kişiyi atayacağını söyleyeceğini kaydetti.
Denktaş mevcut sorunların bir bölümünü çözmek adına öncelikle Kamu Görevlileri Reform Yasası, Siyasal Partiler Değişiklik Yasası ve Belediyeler Yasasının acilen Meclisten geçirilmesi gerektiğini bildirdi.
Denktaş bu 3 yasanın dışında, Seçim ve Halk Oylaması Yasası değiştirilmeden seçime gitmenin “halkın demokratik iradesine hiçbir saygının olmadığını göstermek” anlamına geleceğini, bu yasa değişmediği müddetçe, siyasal yaşantıdaki sıkıntıların devam edeceğini söyledi.
Partiyi temsilen Bakanlar Kurulunda görev yapan Bakanların üstlendikleri görevleri devam ettirmelerini rica ettiğini belirten Denktaş, şu an görevde bulunan hükümetin ortağının kurultayı sonrasında yerini yeni bir hükümete bırakacağının da açık olduğunu kaydetti. Denktaş, “Topyekün bir istifaya giderek yeni bir kargaşa yaratmanın Devlet yönetimi anlayışımıza ters düşeceği düşüncesinden hareketle, hükümette partimizi temsil eden arkadaşlarımızın görevlerine devam etmeleri ve benim Parti Başkanı olarak partimizin vizyon ve yenilenme çalışmalarına konsantre olarak çalışmam parti MYK’sı tarafından da onaylanmıştır” dedi.
“DPUG GİDİYOR DP GERİ GELİYOR”
Parti Başkanı olarak gerek partinin yenilenmesi projesine gerekse KKTC iç siyasetini yeniden düzenlemek adına çalışmalarına devam edeceğini söyleyen Denktaş, kısa bir süre sonra tamamlanacak Parti tüzük ve program yenileme çalışmaları sonrasında gerçekleştirilecek kurultayda “DPUG”nin yeniden “DP” adı ile güçlenerek ve yenilenmiş bir yapı ile halkın huzuruna çıkacağını kaydetti.
Denktaş sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu vesileyle bir konu hakkında da halkımızı bilgilendirmek istiyorum. Uzun müddetten beridir Kurucu Cumhurbaşkanımızın Anıtı’nın yapılmaması hususu rahatsızlık yaratmıştır. Yapılan yarışmada birinciliği kazanan ancak ailece içimize sinmeyen proje ilgili kişilerle görüşülerek değiştirilmiş, proje masrafı için gerekli miktar bloke edilmiş ancak içinde bulunduğumuz hafta başında projeyi kazanan kişiler anıtı yapmaktan vazgeçtiklerini tarafımıza bildirmiştir.
Hemen yeni bir proje belirleyerek ve bu kez Denktaş Vakfı olarak gönüllülerin katkıları ile Anıtı bir an önce bitirmek üzere çalışmalarımızı başlatmış bulunuyoruz. Halkımızı bu konuda da zaman zaman vakfımız yolu ile bilgilendirmeye devam edeceğiz.
Bu duygu ve düşüncelerle bugün kamuoyu önünde bir müddetten beridir sürdürmekte olduğum Başbakan Yardımcılığı görevimden istifa ettiğimi bildirir hepinize saygılar sunarım.”
Denktaş kendisine sorulan bir soruya karşılık, Yardım Heyeti’nin 1976 yılında gerekli olduğunu o yıllarda Türkiye’nin birçok ülkeye yardım yaptığını anlatarak, kendisinin 1996’dan beri bunu konuşmakta olduğunu, 2015’te yardım heyeti çalışmasına razı olmadığını söyledi.
Denktaş, başka bir soruya karşılık DPUG’den bahsederken CTP-BG’de olduğu gibi araya çizgi koymadıklarını, fakat basının da etkisiyle bir “kanattan” bahsedilerek parti içinde bir türlü gereken birlik beraberliğin sağlanamadığını kaydederek, hem merkezde liberal bir parti vurgusu yapmak hem de liberal ekonomiye değer veren, ulusalcı bir parti olarak yeniden “DP” ismine dönülmesiyle bu sorunun ortadan kalkacağını söyledi.
“ANIT MEZAR YAPILACAK”
Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf R. Denktaş’a yapılacak anıt mezar konusundaki soruya, yarışmada ikinci gelen proje sahiplerine gidileceğini söyleyerek yanıt veren Denktaş, onun da olmaması durumunda serbest olarak Denktaş Vakfı ve gönüllülerin desteğiyle bir anıt mezar yapılacağını dile getirdi.
“AKLIMDA BİRİSİ VAR AMA DEĞERLENDİRECEĞİZ”
Kendisi yerine kimi atayacağı konusunda aklında biri olup olmadığının sorulması üzerine Denktaş “Olmaz olur mu” diye cevap verirken, vekâlet, milletvekili ataması ya da dışarıdan atama şeklinde üç seçeneğin bulunduğunu bunu değerlendireceklerini söyledi.
Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu’nun yeni tüzüğü hakkında soru sorulması üzerine Denktaş, tüzüğü okumaya başladığını, aksaklık görmesi durumunda bunları duyuracağını, Başsavcılık ve Mevzuat Dairesinden de görüş alınacağını daha sonra Tüzüğün Bakanlar Kurulu’na giderek Resmi Gazetede yayınlanacağını belirtti.
“KTTF TÜZÜĞÜNÜ GEÇİRECEĞİZ”
Kulüplerin bu tüzüğe uyum sağlamalarının ne kadar zor olacağını bildiğini, hatta şu an bazı kulüplerin “Bunu geçirmeyin” demeye başladığını kaydeden Denktaş, kulüplerin ilkten “Nasıl olsa biri bunu benim yerime reddedecek” diyerek tümünün onay vermesi zihniyetinin artık değişmesi gerektiğini vurguladı ve Tüzüğün Bakanlar Kurulundan geçirileceğini söyledi.
“KURULTAYI DAHA ERKENE ÇEKEBİLİRİZ”
Denktaş başka bir soruya karşılık DP kurultayının gelecek yıl Şubat ayında olmasına rağmen bunu daha erkene çekebileceklerini söyledi.
Denktaş Kıbrıs sorunuyla ilgili bir soruya karşılıksa, KKTC ekonomisi ve işadamlarının Kıbrıs’ta bir çözüme henüz hazır olmadığını, KKTC’nin dünyaya alışma antrenmanını Türkiye gibi 78 milyonluk bir pazara açılarak yapabileceğini ifade ederek, “şu an için böylesi kapalı bir ortamda kendimizi hazır hissetmek bile hata olur” dedi.