Üroloji Uzmanı Nedim İnce, sağlıklı bir yaşlanma ve yaşlılık için fiziksel ve ruh sağlığına dikkat etmek, özellikle aile ve yakın çevreyle ilişkileri canlı tutmak gerektiğini belirterek, "İyi yaşlanmak istiyorsanız, yürüyün, konuşun ve okuyun" dedi.

"Yaşlılık, sorunlar ve çözüm önerileri" konulu toplantıda konuşan İnce, 2013 yılında yüzde 7.7 olan Türkiye’deki yaşlı nüfusun, 2016 yılında yüzde 8.3’e yükseldiğini ifade ederek, yapılan projeksiyonla bu oranın 2023 yılında yüzde 10.2’ye ulaşacağının tahmin edildiğini kaydetti.

Yaşlılığın, biyolojik, ekonomik, sosyal ve psikolojik boyutlar içinde etkileşen karmaşık bir olay olduğunu dile getiren İnce, "İnsanların biyolojik yaşlanmaları farklı olabilmektedir. Tüm organlarda yaş ilerledikçe kanser görülme sıklığı da artar. Kanser, kalp hastalıklarından sonra en çok ölüm nedenidir. Hızla yaşlanan dünyamızın ve ülkemizin bu duruma göre önlemler alması artık kaçınılmaz görülmektedir” diye konuştu.

Atatürk’ün, “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu; o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Geçmişte çok güçlüyken, tüm gücüyle çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin, geleceğe güvenle bakmaya hakkı yoktur” sözünü hatırlatan İnce, yaşlanmanın, her canlıda görülen, tüm işlevlerde azalmaya neden olan, evrensel bir süreç olarak da tanımlanabileceğini söyledi.

Yaşlanmanın, organizmanın molekül, hücre, doku, organ ve sistemler düzeyinde, zamanın ilerlemesiyle ortaya çıkan, geriye dönüşü olmayan yapısal ve fonksiyonel değişikliklerin tümü olduğunu ifade eden İnce, bu durumun doğum ile başlayan, yaşamın sonuna kadar devam eden, seneler ilerledikçe organizmanın işlevlerinde azalmayla kendini gösteren normal bir süreç olduğunu belirtti.

Dünya Sağlık Örgütünün, yaşlılık dönemlerini 65-74 yaş arasını genç yaşlı, 75-84 yaş arasını orta yaşlı, 85 yaş üzerini ileri yaşlılık (ihtiyarlık) devri olarak sınıflandırdığını kaydeden İnce, "Bu sınıflama tamamen kronolojik yaşa göre yapılmıştır. İnsanların biyolojik yaşlanmaları farklı farklıdır. Kişinin dış görünüşünden ve fiziksel yapısından, davranışlarından tahmin ettiğimiz yaş ile kronolojik yaş arasındaki fark buna işaret eder” diye konuştu.

Yaşlılıkla meydana gelen değişiklikler

Yaşlılıkta insan bünyesinde bir çok fizyolojik değişiklik olduğuna işaret eden İnce, bunun sonucunda beyindeki sinir hücrelerinin azalması neticesinde beyinde küçülme, öğrenmede ve algılamada zorluk, mizaç değişiklikleri, unutkanlık, bunama gibi sorunların ortaya çıktığını kaydetti.

Yaşlılıkla birlikte insanda psikolojik değişikliklerinde olduğunu ifade eden İnce, bu değişiklikleri şöyle sıraladı; "Yaşama gücü ve isteğinin giderek azalması. Yaşlının kendi gençlik imajını kaybetmesi, yakınlarının da kaybının yarattığı yalnızlık duygusu. Yaşlılıkla birlikte öğrenme, karar verme, sorun çözme yeteneklerinde belli bir gerileme görülmesi. Fiziksel gerileme, statü kaybı ve ölüm korkusu.”

Bu durumların ruhsal sağlığa bunama, depresyon, alkol kullanımı ve intihar girişimi olarak yansıyabileceğini belirten İnce, "Ülkemizde 65 yaş üstündeki insanların yüzde 35’inin iki, yüzde 23’ünün üç, yüzde 15’inin dört ya da daha fazla kronik hastalığı vardır. Yaşlılarda en fazla kalp-damar hastalıkları, kronik obstrüktif hastalıklar, diabet, böbrek hastalıkları, solunum hastalıkları belirtilmektedir” şeklinde konuştu.

İyi yaşlanma ve kaliteli yaşlılık

Büyük ailenin dağılmasıyla çocuklar ve torunların, anne-baba, büyükanne-dede deneyimlerinden, sevgi ve şefkatinden mahrum olurken, yaşlıların da büyük ailenin koruyucu ve destekleyici ortamından yararlanamaz hale geldiğini dile getiren İnce, şu bilgileri verdi; "Hızla yaşlanan dünyamızın ve ülkemizin bu duruma göre önlemler alması artık kaçınılmaz görülmektedir. Yaşlılığa ve çok yaşlı toplum olmaya hazırlandığımızda, bu sürecin ortaya çıkarabileceği sorunları daha başında azaltmış, artmadan çözme şansını yakalamış oluruz. İşe aileden başlamanın önemli bir nedeni vardır. Çünkü aile, yaşlıların eğitimi ve kişilerin yaşlılığa hazırlıklı olmasına katkıda bulunabilecek en önemli toplumsal kurumdur. Ailede kazanılan karşılıklı güven, sevgi ve saygı ortamı yaşlı için çok önemlidir. Yaşlının kendini en rahat ve güvende hissedeceği yer yaşadığı evidir. Evinde yaşamını sürdürebilmesi için gerekli destek birimlerinin kurulması, bu nedenle faydalıdır. Yaşlının sağlığını doğrudan izleyecek, duyduğu ihtiyaçları başvurusu üzerine karşılayabilecek, yakından takibini yapabilecek kurumların oluşturulması, evde ömrünün sonuna kadar yaşamasına olanak sağlayabilecektir. Sağlık Bakanlığı’nın bazı illerde kurduğu ’Yaşlı Danışma Merkezileri’nin etkinliğinin arttırılarak çoğaltılması ile bu ihtiyacın büyük oranda karşılayabileceği düşünülebilir. Evinde yaşama olanağı olmayan yaşlılara yeterince ’Yaşlılar Konuk Evi’ hazırlamak alınacak önlemlerden biridir. Bu mekanlar yaşlıların depolandığı yer olarak görmekten uzak, onların sosyal, kültürel gereksinimlerine yanıt veren yerler olarak planlanmalıdır ki, yaşlılar, ’başından atılma’, ’terk edilme’ duygularını yaşamasınlar."

"İyi yaşlanmak için yürü, konuş ve oku"

Yaşlıların becerilerini ve deneyimlerini toplumla paylaşabileceği ve üretkenliğini sürdürebileceği, değerli olduğu duygusunu yaşayabileceği kanalların saptanıp oluşturulmasının, yaşlılara ve topluma artı değerler katacağını vurgulayan İnce, "Sağlıklı bir yaşlanma ve yaşlılık için fiziksel ve ruh sağlığına dikkat etmek, özellikle aile ve yakın çevreyle ilişkileri canlı tutmak, ihtiyaçları tüketim çılgınlığına göre değil de kişinin kendisine göre belirleyip ekonomik olarak sıkıntıya girmemek, yaşadığı evi fiziksel sağlığa göre düzenlemek (Banyo barları, tuvaletlerde yüksek klozetler, zeminin kaygan olmaması, halı gibi ayağa takılan cisimlerin kaldırılması, eşyaların tespit edilmiş olması) gibi önlemler, yaşlılıkta yaşam kalitesini arttırabilir. İyi yaşlanmak istiyorsanız, yürüyün, konuşun ve okuyun" ifadelerini kullandı.