Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin ev sahipliğinde TİKA tarafından düzenlenen Uluslararası Melamilik ve Seyyid Muhammed Nurul Arabi Sempozyumu sona erdi.
Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü Prof. Dr. Ali Erbaş’ın Melamilik kültürünün parçası olduğu tasavvufi geleneğin genel esaslarına vurgu yaptığı konuşmasının ardından Dr. Zülküf Oruç, TİKA Başkanı Dr. Serdar Çam’ın selamlarını iletti ve TİKA’nın tarihi eserlerin restorasyonunu içeren maddi kültür unsurlarımızın yanı sıra gayrı maddi kültür unsurlarımızı da ihya etmeye, bu bağlamda Anadolu ile Balkanlar arasında köprüler kurmaya devam edeceğini ifade etti. TİKA’nın faaliyetlerini anlatan tanıtım filminin izlenmesinin ardından söz alan Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, böylesi bir etkinliğe ev sahipliği yapmaktan gurur duyduğunu, önemli bir tarihi ve kültürel mirasa sahip olan Antalya’nın gelecekte Türkiye’nin kültür başkenti olmasını arzu ettiğini dile getirdi.
Prof. Dr. Ahmet Güner Sayar’ın başkanlığındaki ilk oturumla başlayan sempozyum yoğun ilgiyle takip edildi. Kosova, Bosna Hersek ve Makedonya’dan da katılımcıların tebliğler sunduğu sempozyumda söz alan Makedonya’dan Prof. Dr. Metin İzeti, “13. yüzyılda yaşamış Endülüs ve Kuzey Afrika’dan Anadolu’ya gelen irfani geleneğin izini süren Muhyiddin İbni Arabi hangi sebeplerle bu yolculuğu gerçekleştirdiyse, Kahire’den başlayarak Antalya’dan sonra bugün Makedonya sınırları içinde yer alan Usturumca’ya ulaşan Seyyid Muhammed Nurul Arabi de 19. yüzyılın sonundaki yolculuğunu o sebeple gerçekleştirmiştir” dedi.
Pazar günü sabah gerçekleştirilen son oturumun ardından sempozyumun kapanış konuşması tasavvuf araştırmacısı ve yazar Ömer Tuğrul İnançer tarafından yapıldı. Kültür dünyamızın sınırlarını bu gibi faaliyetlerle genişletmenin bir zamanlar Adriyatik’ten Çin Seddi’ne Türk dünyası gibi sloganik ifadelerle anlatılan şeyin bugün kültürel düzlemde gerçek bir muhtevaya kavuştuğunu ifade eden İnançer, medeniyetimizin kurucu figürleri olarak Seyyid Muhammed Nur gibi şahısların izinde geleneğimizin bir yeganeciliğin içine hapsedilmeden karşılıklı hürmetle bir bütün olarak anlaşılması gerektiğini, olgun insan olmanın bu gibi bilgelik okullarından geçtiğini dile getirdi.
Ortak imza ile kayıt altına alınan etkinliğin sonuç bildirgesini okuyan Dr. Mustafa Tatcı, Antalya’nın sadece deniziyle değil aynı zamanda tarihinde barındırdığı gizli ummanlarla da bilinmesi gerektiğini vurguladı. Tatcı, Antalya sınırları içinde yaşamış Ümmi Sinan, Vahhab Ümmi, Eroğlu Nuri ve Seyyit Muhammed Nurul Arabi gibi büyük arifleri, gönül dünyamızın mimarlarını önce bütün Antalya’ya sonra ülkemize ve dünyaya tanıtmanın bir vazife olduğunu, Seyyid Muhammed Nur-ul Arabi gibi arif ve mütefekkirlerin isminin sadece akademik düzeyde ele alınmanın ötesinde halka mal edilmesi gereğini dile getirdi. Dr. Mustafa Tatcı, isimlerinin cadde, sokak, park ve okullar gibi mekanlara verilmek suretiyle şehir kültürüne dahil edilmesi, Antalya Altın Portakal Film Festivali niteliğinde etkinliklerle belgesel, kısa film, sinema, resim, roman ve şiir yarışmalarıyla bu büyük mana erlerine ait kültürün günümüze taşınması, özellikle genç kuşaklara aktarılacak değerler dünyasının mutlaka bu kaynaktan beslenmesi gerektiğini ifade etti. Seyyit Muhammed Nurul Arabi’nin Usturumca’da bulunan ve günümüze ulaşamayan kabrinin ihyası, Antalya’da da isminin ve kültürel mirasının yaşatılması için kültürel mekanın tesisi için çalışma yapılması gereği de sonuç bildirgesinde yer aldı.
Sempozyum kapsamında Antalya Büyükşehir Belediyesi Tasavvuf Korosu ile Santuri Sedat Anar ve Usturumca Melamileri Tasavvuf Korosu’nun verdiği konserler büyük ilgi gördü. Ayrıca Ressam Tülay Gürses’in eserlerinden oluşan Niyazi Mısri ve Yunus Emre temalı resim sergisi de Antalyalı sanat severlerin beğenisine sunuldu.