Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Fransa’nın Cezayir’de attığı ’bumerang’ın kendilerini vurduğunu söyledi. Bakan Güllüce, Fransa’daki saldırı özelinde büyüyen İslamofobi ve İslam karşıtlığını yorumladı.
"AYAĞINA DİKEN BATINCA TERÖRÜ FARK ETTİLER"
TGRT Haber’e konuşan Bakan Güllüce, "Hıristiyan dünyasının attığı bumerang kendilerine dönüyor" dedi. Güllüce, Avrupa’nın büyüttüğü yılanın kendilerine dokunmayacağını zannettiğini belirterek, “Gönlüm isterdi ki; bu yürüyüşü, 40 yıl önce yapsalardı. Terörün bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde can almakla kalmadığını, sosyal hayatı yok ettiğini, ekonomiyi perişan ettiğini, kardeş kavgası oluşturduğunu fark ettiklerinde Türkiye’de de böyle bir yürüyüş yapsalardı. 50-60 lider, Türkiye’ye gelselerdi ve ’terörü kınıyoruz’ diye yürüselerdi. Başka Müslüman ülkelerde de veya terör belasından çeken devletlerde de bunu yapabilirlerdi. Ama Avrupa, ayağına diken batınca bunu fark etti" değerlendirmesinde bulundu.
"PARİS, ’MISIR DARBESİ’NDE SOKAĞA ÇIKMALIYDI"
"Biz 1850’den beri, terörden çok çekmiş bir milletiz" diyen Güllüce, "1850’den beri; bazı Avrupa devletlerinin desteği ile Doğu Anadolu’da, Güneydoğu Anadolu’da terör başlamıştır. Fransa, İngiltere, Amerika, bu işlerin içindeydi; terörist etnisiteyi desteklemiştir. Anadolu’da milyonlarca insan, evsiz, barksız, yurtsuz kalmış; ocakları yanmış, soyları kurumuş... Bir soykırıma uğramış yetim çocuklarıyız biz... Mısır’da darbeyi yapanların bir terörist muamelesi görmesi gerekirdi mesela... Paris’te bunun yürüyüşü yapılsaydı mesela... Avrupa ve Amerika, 11 Eylül olmadan terörü fark edebilseydi keşke..." dedi.
"ATTIKLARI BUMERANG KENDİ KALPLERİNİ VURDU"
Güllüce, Fransa’daki saldırıları değerlendirirken, "12 kişinin acısını nasıl dünya halkları hissediyorsa, Cezayir’de öldürülen o insanların da acısını hem Doğu, hem Batı hem de bütün dünya çekmiş olsaydı, o zaman da yürüyüş yapılsaydı keşke... Fransız halkı, ’Cezayir’deki seçimlere karışmamalıdır. Cezayir kendi özgür iradesiyle seçimleri yapmalıdır. Cezayirliler öldürülmemelidir’ şeklinde yürüselerdi keşke... Rüzgar ekildikten sonra fırtına biçileceğini ve o fırtınanın da şiddetini hesap etmemiştiler. Bir bumerang attılar gelişmekte oldukları ülkelere, o dönüp kendi kalplerini vurdu. Cezayir’de öldürdükleri 1,5 milyon insanın çocukları şimdi onları vuruyor" hatırlatması yaptı.
"TERÖR, BATI’NIN LABORATUVAR ÇALIŞMASIDIR"
Avrupa’da yükselen tehlike İslamofobi ve ırkçı saldırılar üzerine de konuşan Bakan Güllüce, "Norveç’te 70 kişiyi katletti birisi ve bunu da ’Hıristiyan kimliği için yaptığını’ da açıkladı. Hiç kimse ’Hıristiyan terörü’ demedi. Kendi laboratuvarlarında ürettikleri, İslam’ı doğru şekilde temsil etmeyen yanlış birilerinin, İslam dairesinde olmayan şeyleri yapması ve bunun da Müslümanlığa mâl edilmesi maksatlı görünüyor. ’Dünyada gelişen İslam’ın, ekonomisi büyüyen, kalkınan İslam’ın ve gittikçe nüfusu ile nüfuzu artan İslam’ın önünü kesmek için mi bütün bu laboratuvar çalışmaları?’ diye sorarlar. Bu terör örgütlerini bilinçli üretenler yine Batı’dır" diye konuştu.
"SALDIRI GİBİ EKSANTRİK FİKİRLER BATI’DAN ÇIKAR"
’Yeraltı ve yer üstü kaynaklarına sahip olmak için Somali’yi perişan etmediler mi? Bosna’da 8 bin insan öldürülürken, gülerek karşılamadılar mı?’ sorularını soran İdris Güllüce, "Batı; özellikle de Fransa, bu laboratuvar çalışmaları konusunda oldukça ehildir, mahirdir. Ama bizim kutsallarımız, kırmızı çizgilerimiz vardır. Biz savaşı bile belli kutsallar içinde yaparız. Bizim değerlerimizde savaşta ’insan yakmak’ yoktur. Bu tür saldırıları, terör gibi eksantrik fikirleri ancak Batılılar üretir. Batı, son 60 yıldır Hıristiyanlık öncesine dönmeye; yani paganist olmaya ya da Müslümanlığa karşı sempati duymaya başladı. Çünkü kendi içinde bir çürüme ve yozlaşma başladı. Batı insanına Hıristiyanlık yetmiyor. Bunu fark ettiler. Toplum mühendisliği yaparak; ya dünya Müslümanlarının sayısı doğurganlıktan artacak ya da Hıristiyanların din değiştirmesi yükselecek diye ortaya çıkardılar. Bunun üzerine kirli çalışmalar yürütüyorlar" açıklamasında bulundu.
"CUMHURBAŞKANI OLSA DA BİZİM İÇİN HEP ‘REİS’TİR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la çok uzun yıllara varan bir dostlukları olduğunu da hatırlatan Güllüce, Necmettin Erbakan’lı zamanları anlatarak, "Sayın Cumhurbaşkanımız, belediye başkanı olmadan önce de biz kendisine ’reis’ derdik. 28 yıllık birlikte geçen bir siyasi geçmişimiz var kendileri ile... Sonra İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olunca onlar, ’reis’ hitabından sonra ’başkanım’ demeye zorlandık biraz. Ardından başbakan oldular, bu kez ’başbakanım’ demek biraz zaman oldu. Şimdi de cumhurbaşkanı demeye kendimizi alıştırıyoruz. Arada şaşırsak da... Ama artık ’reis’ diyemiyoruz. Devletin başkanı olduğu için, bulunduğu makam gereği artık ’reis’ diye hitap edemiyoruz. Biraz daha ciddi davranıyoruz. Ama o bizim kalbimizde her zaman reisimizdir" diye konuştu.