Hukuk ve Hayat Derneği, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylanan ve Sulh Ceza Hakimliği’nin de getirildiği kanunu eleştirdi. Dernek, kanunla ilgili “Bu durumda örneğin Ankara gibi yılda yüz binden fazla savcılık soruşturmasının yürütüldüğü bir ilde Adalet Bakanlığı tarafından kurulacak dört ya da beş hakim yüz bin soruşturma üzerinde tek yetkili mercii olacak, yani özel yetkiden kaçarken süper yetkiye yakalanmış olacağız.” değerlendirmesinde bulundu.

Hukuk ve Hayat Derneği Yasa İzleme Komitesi 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın daha önce dile getirdiği sözlerine atıf yapılan açıklamada “Bu kanun, Başbakan’ın “Şimdi yaptığımız bazı yasal düzenlemeler Cumhurbaşkanı’nın önünde. Onaylanınca, hızlı adımlar atılacak. Binlerce dava açacağız. Bir proje geliştiriyoruz. O bitince süreç hızlanacak” sözü üzerine daha da önemli hale geldi. Başbakan Erdoğan, açıkça tarafı olduğunu ilan ettiği adli soruşturmalarda şüphelilerin tutuklanmamasından rahatsızlığını Anayasa’daki kuvvetler ayrılığı ve yargı bağımsızlığı ilkesini yok sayarak her fırsatta ifade ediyor. AKP, son yasal değişiklikler ile soruşturma aşamasında adil yargılamayı etkilemeyi suç olmaktan çıkararak hem Adalet Bakanı Bozdağ hakkındaki fezlekeleri hükümsüz hale getirdi hem de hükümete soruşturmalara daha rahat müdahale etmenin zeminini hazırlamış oldu.” ifadelerini kullandı.

"SULH CEZA HÂKİMLİKLERİ, CEZA SORUŞTURMALARI ÜZERİNE MUTLAK BİR OTORİTE HALİNE GETİRİLMİŞ OLUYOR"

Dernek 6456 sayılı yasanın 48. maddesi, sulh ceza mahkemeleri hakkı her bireyin haklarını ve hukuki güvenliğini etkileyecek çok önemli yenilikler getirdiğini bildiren dernek özetle yasanın getirdiklerini şöyle sıraladı: “Sulh Ceza Mahkemeleri kaldırılıyor yani artık hakaret, basit yaralama, tekzip talepleri gibi dava ve işlere bakan Sulh Ceza Mahkemeleri yok, bu dava ve işlere de Asliye Ceza Mahkemeleri bakacak,

Sulh Ceza Mahkemeleri yerine ceza soruşturmalarında alınması gerekli olan gözaltı, yakalama, arama, tedbir ve en önemlisi de tutuklama gibi güvenlik tedbirleri konusunda karar verecek ve bu kararlara yapılan itirazları inceleyecek Sulh Ceza Hakimlikleri kuruluyor,

Yine daha once Ağır Ceza Mahkemesi heyetlerinin yetkisinde olan Cumhuriyet Savcılıkları tarafından verilen takipsizlik kararlarına yapılan itirazları da yeni kurulan Sulh Ceza Hakimlikleri karara bağlayacak.
Bu sistem ile Sulh Ceza Hakimlikleri, ceza soruşturmaları üzerine mutlak bir otorite haline getirilmiş oluyor.

Yıllardır uygulanan sistemde Sulh Ceza Mahkemeleri tarafından verilen güvenlik tedbiri kararlarına yapılan itirazları üst mahkeme olan Asliye ve Ağır Ceza Mahkemeleri karara bağlıyordu. Bu sistem hem çoğulçu hem de daha şeffaftı. Yine bu itiraz prosedürü ile herkes dava ve talebini bir üst yargı merciine taşıyabilme hakkını da kullanmış oluyordu. Yeni sistemde bu yargısal süreçte (itiraz) Asliye ve Ağır Ceza Mahkemeleri tamamen devre dışı bırakılarak Sulh Ceza Hakimliği kararına yapılan itirazı yine Sulh Ceza Hakimi’nin inceleyip nihai ve kesin kararı vereceği kapalı devre bir sistem kurulmuş oluyor.

Böylelikle hakkında tutuklama gibi önemli bir güvenlik tedbiri verilmiş bir kişi bu karara karşı üst derece mahkemesine itiraz etme hakkı ortadan kaldırılmış oluyor. Oysa Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin EK7 nolu protokolünde “Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı” yer almakta olup yeni yasa ile cezai güvenlik tebdirleri bakımından iki dereceli system ortadan kaldırılmış oluyor. Düzenleme bu yönüyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırılık içeriyor.”

"SİSTEM TUTUKLAMA TALEBİNİ REDDEDEN HAKİMLİĞİ CEZALANDIRIYOR"

Yasadaki itiraz usulünü düzenleyen hüküm sistemin tutuklama ve tutuklu bırakma üzerine kurulduğunu ifade eden dernek şu maddeleri sıraladı: "İtiraz üzerine ilk defa sulh ceza hâkimliği tarafından verilen tutuklama kararlarına itiraz edilmesi durumunda da (a) bendindeki usul uygulanır. Ancak, ilk tutuklama talebini reddeden sulh ceza hâkimliği, tutuklama kararını itiraz mercii olarak inceleyemez. Sistem tutuklama talebini reddeden hakimliği cezalandırıyor. Örneğin şüpheli, 1 nolu Sulh Ceza Hakimine tutuklama istemi ile sevk edildi ancak tutuklama istemi reddedildi. Savcılığın itiraz üzerine ise 2 nolu Sulh Ceza Hakimi şüpheliyi tutukladı. Işte bu noktada şüpheliyi tutuklamayan 1 nolu Sulh Ceza Hakimi itiraz prosedüründen çıkarılarak tutuklama kararına şüphelinin yapacağı itirazı incelemeyeceği hükmü getiriliyor. Kanundaki yargı bağımsızlığına açıkça aykırı bir düzenleme ise Sulh Ceza Hakimliklerinin sayısını belirleme ve kurma yetkisinin HSYK’ya değil, Adalet Bakanlığı’na verilmiş olması, yani yürütme organı olan Adalet Bakanlığı'na mahkeme kurma yetkisi verilmiş, Cumhurbaşkanı da bu düzenlemede hiçbir sakınca görmeyip onaylamış. Bu durumda örneğin Ankara gibi yılda yüz binden fazla savcılık soruşturmasının yürütüldüğü bir ilde Adalet Bakanlığı tarafından kurulacak dört ya da beş hakim yüz bin soruşturma üzerinde tek yetkili mercii olacak, yani özel yetkiden kaçarken süper yetkiye yakalanmış olacağız.”

"BİRDEN FAZLA SULH CEZA HÂKİMLİĞİ KURULABİLİR"

Kanunla değinen Sulh Ceza Hakimliği’ne de değinen dernek açıklamasını şöyle tamamladı: "Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, yürütülen soruşturmalarda hâkim tarafından verilmesi gerekli kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla sulh ceza hâkimliği kurulmuştur. İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde birden fazla sulh ceza hâkimliği kurulabilir. Bu durumda sulh ceza hâkimlikleri numaralandırılır. Müstakilen sulh ceza hâkimliğinde görevlendirilen hâkimler, adli yargı adalet komisyonlarınca başka mahkemelerde veya işlerde görevlendirilemez. Sulh ceza hâkimliğinde bir yazı işleri müdürü ile yeteri kadar personel bulunur. Sulh ceza hâkimliği, her il merkezi ile bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak belirlenen ilçelerde Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulur. Sulh ceza hâkimliği bulundukları il veya ilçenin adı ile anılır. Sulh ceza hâkimliğinin yargı çevresi, bulundukları il merkezi ve ilçeler ile bunlara adli yönden bağlanan ilçelerin idari sınırlarıdır. Ağır ceza mahkemeleri ile büyükşehir belediyesi bulunan illerde, büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki il ve ilçenin adı ile anılan sulh ceza hâkimliğinin yargı çevresi, il veya ilçe sınırlarına bakılmaksızın Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir. Coğrafi durum ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak bir sulh ceza hâkimliğinin kaldırılmasına veya yargı çevresinin değiştirilmesine, Adalet Bakanlığının önerisi üzerine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilir.”