İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu  savcılarından Gökalp Kökçü tarafından hazırlanan iddianamede, FETÖ/PDY tarafından  15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe teşebbüsüne giden süreçte, Hrant Dink  cinayeti, cinayetin terör örgütü açısından önemi, etkileri ve sonuçları  irdelendi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni iken 19 Ocak 2007'de  gerçekleştirilen silahlı saldırıyla Hrant Dink'in öldürülmesinin, FETÖ'nün şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğu vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi: Anayasa dışı bir güç merkezi olarak kamu kurum ve kuruluşlarında,  Fethullah Gülen Cemaati adı altında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü olarak  örgütlenen yapının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni silah  zoruyla cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırıp yerine, CIA gibi yabancı  devlet istihbaratı kontrolünde bulunan, meczup silahlı terör örgütü lideri  Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak baska bir düzen  getirmek olduğu anlaşılmıştır. Dink'i öldürülmesi, yasama, yürütme, yargı ve  diğer tüm devlet kurumlarını, silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilatını  denetimlerine almak için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir."

Hrant Dink cinayeti eylemini gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin,  eylemi basından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları,  denetlendikleri ve cinayetin islenmesine nezaret ettikleri belirtilen  iddianamede, "Bu kamu görevlilerinin eylemi gerçekleştirecek potansiyel  şüphelileri ve eylemi gerçekleştirenleri eylem öncesi bildikleri halde,  FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda Dink’in öldürülmesi eylemini  engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri, cinayet sonrasında örgütün  amaçları ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı oluşturmak için tetikçi Ogün  Samast'ın elinde Türk bayrağı olduğu halde fotoğraf ve görüntülerini alarak  medyadaki tetikçileri aracılığıyla yayınladıkları tespit edilmiştir." ifadesi  yer buldu.

 Cinayet öncesinde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda,  2006'da yasa  dışı olarak kurulup 2012'ye kadar çete faaliyeti yürüten İstihbarat Daire  Başkanlığı C Şube Müdürlüğü C-5 Büro Amirliğinde örgüt mensuplarınca, Türk  Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatında terör örgütüyle iltisaklı olmayan  kamu personeli ile ilgili tasfiyeler yapıldığı vurgulanan iddianamede, örgüt  mensuplarınca icra edilen başarısız 15 Temmuz askeri darbe kalkışmasının önünü  açmak için Ergenekon ve Balyoz, kumpas soruşturmalarının hazırlıklarının  yapıldığı öne sürüldü.

İstihbarat Daire Başkanlığı ve baglı il istihbarat şube  müdürlüklerinde Hrant Dink cinayetinden sonra örgüt mensuplarınca kadroların  işgali ile birlikte örgüt ile iltisaklı olmayan kamu personelinin tasfiyesinin,  Ergenekon, Balyoz, Amirallere suikast, Poyrazköy, Askeri Casusluk ve fuhuş gibi  kumpas soruşturmalarla sağlandığı bilgisi verilen iddianamede, "FETÖ/PDY  tarafından yapılan tasfiyeler ve kadrolaşmalardan sonra, Odatv, Şike, MİT  soruşturması, 17-25 Aralık kumpas ve darbe soruşturmaları yapılmış, sonucunda  silahlı terör örgütünce, nihai amacın sağlanmasının temini maksadıyla Türkiye  Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini cebir ve tehdit kullanarak değiştirmek için  15 Temmuz başarısız askeri darbe ve silahlı kalkışmasında bulunulmuştur."  değerlendirmesi yapıldı.

 İddianamede, Dink'in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmali  konusunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda  düzenlenen ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen  iddianamede de, bazı İstihbarat Daire Başkanlığı ve Trabzon İstihbarat Şube  Müdürlüğü görevlilerinin, FETÖ/PDY yöneticisi ya da üyesi olarak hareket  ettikleri noktasında elde edilen delillerle illiyet bağı kurularak tespitlerde  bulunulduğu ve şüpheliler hakkında kamu davası açıldığı hatırlatıldı.

GÜLEN'IN ONAYI DIŞINDA OLMAZ 

 İstanbul 14. Agır Ceza Mahkemesindeki davada sanıklar Ramazan  Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Cosgun Çakar'ın FETÖ/PDY yöneticileri,   İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü  ile Trabzon Emniyet Müdürlüğü  İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli bazı kamu personelinin örgüt  üyesi  olarak nitelendirildikleri anlatılan iddianamede, Ramazan Akyürek'in de  aralarında bulunduğu 25 sanığın FETÖ/PDY'nin şifreli yazışma programı "ByLock"  kullandıklarının tespit edildiği anlatıldı.  İddianamede, "Hrant Dink cinayetinin Türkiye kamuoyu ve Ermeni  diasporasının etkin olduğu Avrupa ve Amerika'daki etkisi, gerçekleştirilen  eylemin şiddet içeren silahlı başlangıç eylemi olması, eylemde yer alan kamu  görevlilerinin sonradan ortaya çıkan örgütsel konumları ve sonucunda bürokrasi  kadrolarının ele geçirilmesi nedeniyle eylemin FETÖ/PDY lideri şüpheli Fetullah  Gülen'den bağımsız olarak, bilgi ve onayı dışında gerçekleştirildiğinin  kabulü mümkün değildir." denildi.

  DARBE GİRİŞİMİNE GİDERKEN ATILAN İLK KURŞUN 

 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Jandarma görevlileri ile ilgili  yürütülen soruşturmanın, bugün itibarıyla yapılan tespit ve delillere  ulaşılamadığı için ayrılması yönünde karar verilmek zorunda kalındığı  belirtilen iddianamede, şöyle devam edildi:  "15 Temmuz başarısız darbe kalkışması ile gelinen son noktada,  şüphelilerin eylemlerini sadece, 'silahlı terör örgütü yönetici ya da üyesi  olmak', 'kasten öldürmeye iştirak' olarak nitelendirmek hukuki tevsikten uzak  olacaktır. 15 Temmuz başarısız darbe kalkışmasına giden süreçte, Hrant Dink  cinayeti bu yolda ve bu amaç için attırılan ilk kursun olması nedeniyle  yürütülen soruşturmanın mahiyeti, niteliği ve ne kadar önemli oldugu, yabancı  devlet destekli bu çete faaliyeti ile ülkemizin ve devletimizi zor duruma  düşürüldüğü bugünlerde daha iyi idrak edilebilmektedir."

  İddianamede, FETÖ'nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişimi,  örgütün kuruluşu, amaçları, ideolojisi, hiyerarşik yapısı, paralel devlet kurma çabası ve yasa dışı faaliyetleri de özetlenerek anlatıldı.  Hrant Dink cinayeti soruşturmasının şüphelileri İstanbul Jandarma  Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Astsubay Yavuz Karamaya ile  İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü Tim Komutanı Üsteğmen Muharrem  Demir kale’nin, FETÖ/PDY mensuplarınca gerçekleştirilmeye çalışılan 15 Temmuz  başarışız darbe kalkışması sırasında, Ankara'daki Jandarma Genel Komutanlığı  binasında darbeciler safında girdikleri silahlı çatımsa sonucunda yakalandığı ve  bu şüphelilerin "darbeye teşebbüs" suçundan Ankara'da tutuklandıkları bilgisi  verilen iddianamede, soruşturma şüphelilerinden Hamza Celepoğlu'nun da  "FETÖ/PDY'ye üye olmak" ve "darbeye teşebbüs" suçlarından tutuklu bulunduğu  bildirildi.

DARBE GİRİŞİMİNDE AKTİF ROL ALDILAR 

  Hrant Dink cinayetinin planlanması ve icrası aşamalarında aktif rol  alan bazı muvazzaf asker şüphelilerin, FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilmeye  çalışılan 15 Temmuz darbe girişiminde de aktif rol aldıklarının tespit edildiği  belirtilen iddianamede, şu ifadeler yer buldu:  "15 Temmuz darbe girişimi, Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu  bulunan kamu görevlileri ile ilgili idari soruşturmaların FETÖ/PDY terör örgütü  üyeliği suçundan tutuklanan mülkiye müfettişlerince silahlı terör örgütü  mensuplarının korunması amacıyla Hrant Dink cinayeti ile ilgili F3, F4 ve F5  İstihbarat raporlarının gizlenerek yürütülmesi sonucunda, İçişleri Bakanlığı  Emniyet Genel Müdürlüğü bürokrasi kadrolarının ele geçirilmesi ile  başlatılabilen, sonradan kumpas oldukları tespit edilen Ergenekon ve Balyoz  soruşturmaları kapsamında tutuklanan, emekliliğe sevk edilen ya da zorunlu  olarak emekli olan silahlı kuvvetler mensuplarından boşalan kadroları işgal  eden FETÖ/PDY terör örgütü mensubu muvazzaf asker şahıslarca anayasal düzeni  cebir ve şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs edilerek icra edilmiştir."

Kaynak:Milliyet