Bir eğitimci olarak hayata atılan Samsunlu Ahmet Akça, ticareti ‘ilişki ve güven’ kelimeleriyle tanımlıyor. Aynı zaman Özel Öğretim Derneği (ÖZDER)’in Genel Başkanlığını yapan Akça, dershanelerin kapatılması sürecinde Bakanlığın yaklaşımlarının sektöre aktarılması, sektörün taleplerinin dershanelerle ilgili kanuni düzenlemelere yansıtılması konusunda kritik rol üstlenerek, gündeme gelmişti.

Sizleri şimdi Ahmet Akça’nın röportajla baş başa bırakıyoruz.



Sayın Ahmet Akça, Bize kendinizi tanıtır mısınız? Çocukluk ve gençlik yıllarınızdan bahseder misiniz?

Bafra'nın Karpuzlu köyündenim. İlkokulu Türbe köyünde, ortaokulu ve liseyi Bafra İmam Hatip Lisesinde okudum; çocukluğum ve gençliğimin ilk yılları Bafra’da geçti. Çiftçi bir babanın 6çocuğundan beşincisiyim. Çocukluk döneminde her akranım gibi benimde okul dışındaki zamanım bağ bahçede aileme yardım ederek geçti. Aslında okul, benim için o dönemde birazda tarladaki işten kaçmak anlamına geliyordu, onun için iyi okuduk herhalde. Lise döneminde kendimce iyi okumalar yaptığımı düşünüyorum. Etrafımda gelişen olayları sorgulamaya başladım, sordukça da araştırma ve okuma ihtiyacı artı Lise yıllarında iyi bir grubumuz vardı; okur, tartışırdık. Şimdi bu arkadaşlarımın büyük çoğunluğu üniversite mezunu ve çok güzel hizmetler yapıyorlar. 1990 yılında Ankara'ya üniversite okumak üzere gittim. Üniversite okuduğum yıllarda her tatil döneminde Samsun’a gelirdim halen de bulduğum her fırsatta Samsun’a geliyorum. Üniversite yıllarımda oldukça hareketli idi; derslerim fena değildi ama. Aynı zamanda iyi bir aktivistim fakültedeki sosyal aktivitelerde etkin roller aldım, fakülte ikinci sınıfta iken zamanında Türkiye’nin en büyük gençlik teşkilatı olan Milli Gençlik Vakfında Ankara İl başkan yardımcısı oldum daha sonra aynı teşkilatta genel başkan yardımcısı oldum; bu görevim 28 Şubat post modern darbesi vakfımızı kapatıncaya kadar sürdü. Vakfımız kapatılınca o dönemde öğretmenlik yapmakta bana pek cazip gelmedi ve öğretmenlikten istifa ederek halen birlikte olduğum beş arkadaşımla ticarete atıldık yaklaşık 16 yıldır eğitim sektörü alanında ticaret yapıyorum.

İş hayatında çok yoğun bir insansınız, işin dışında neler yaparsınız? “Ahmet Akça, bir sivil toplum aktivisti” tanımı doğrumudur?

O kadar iddialı değilim ama idealist birisi olduğum söylenebilir. Bir derdimiz var, bir idealimiz var, bir hayalimiz var bu ülkeye ve bu millete dair. Gençlik yıllarımda YSV ve MGV’ de başladığım sivil toplum çalışmalarına 2000 yıllardan itibaren Deniz feneri derneği ile devam etti. Bunun yanında 2003 yılında Ankara’dan Samsun'umuza neler yapabiliriz, diye Samsunlular platformunun oluşumunda yer aldım. Onlara çalıştık, daha sonra ASİYAD’ı (Ankara’daki Samsunlu Sanayici İşadamı, Yöneticiler Derneği) kurduk. 2012 yılında Özel Öğretim Derneği’ne (ÖZDER) genel başkan seçildik ki bu dernek, dershanelerin kapatılması sürecinde Bakanlığın yaklaşımlarının sektöre aktarılması, sektörün taleplerinin dershanelerle ilgili kanuni düzenlemelere yansıtılması konusunda kritik rol üstlendi, Bu bağlamda paralel yapının süreçle ilgili manipülatif kampanyalarına karşılık, kamuoyuna doğru bilgilerin aktarılmasına basın yayın yoluyla güçlü katkılar sağladı. Bu arada eski arkadaşlarımızla bir araya gelerek Cihannüma Derneği’ni kurduk. Hükûmete ve millî iradeye karşı yürütülen kirli kampanyaya karşı Milli İrade Platformunun içerisinde yer aldık. Halen ÖZDER genel başkanlığının yanı sıra birkaç derneğin yönetiminde yer alıyorum.



Başarınızı neye borçlusunuz, iş hayatınızda olmazsa olmazınız nelerdir?

Ben ticareti iki kelimeyle tanımlıyorum: “ilişki ve güven.” Bu iki şeyi sağlayabilirseniz iş hayatında başarılı olursunuz. Bunun yanında hayalperest olmayacaksınız, gerçekçi olacaksınız. Risklerinizi iyi hesaplayacaksınız ve üstesinden gelemeyeceğiniz riski asla almayacaksınız. İş hayatımda olmazsa olmazım “Asla yapamayacağım sözü vermemek”tir. Tüm çalışanlarımıza bunu sıkı sıkı tembihleriz. Biz şirket olarak en büyük düsturumuz şudur ‘’Asla yapamayacağın sözü verme ve kesinlikle söz verdiğin şeyi yerine getir.’’ Bazen çalışanlarımız olmayacak şeyler için bizim adımıza müşterilerimize söz verebiliyorlar biz o durumlarda dahi zararımıza da olsa o sözü yerine getiriyoruz

Ticaret dışında bir iş yapmak zorunda kalsanız bu ne olurdu?

Aslında ben ticaret yapmak zorunda kalmış biriyim, Aslında hayata dair planlarımda ticarete yer yoktu, ilahiyatı bitirmiştim, öğretmendim. Eşim de öğretmendi ve vakıfta gönüllü çalışıyordum. 28 Şubat süreci başladı, ben genel başkan yardımcısı idim; takdir edersiniz darbe döneminde hem vakıfta genel başkan yardımcısı olacaksınız hem de memur olacaksınız, bu oldukça zordu. Bir de tam o dönemde eşim başörtüsü taktığı için öğretmenlikten atıldı, bu arada vakfımız da kapatıldı, bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Bizler de vakıfta birlikte görev yaptığımız beş arkadaşımızla ‘’SIR’’ isminde bir reklam şirketi kurduk, ardından bir de dershane açtık. Peşinden Çözüm yayınlarını devraldık. Martı Okul Yayınlarını kurduk. Beyaz Kalem Yayınlarını kurduk. Çözüm markası ile dershane zinciri oluşturduk. Özel okulculuk derken bir baktık iş adamı olmuşuz. Allah bizi böyle imtihan etmek istemiş demek ki, aslın da yapmak istediğim şey kendimi geçindirecek kadar rızık kazanıp geri kalan zaman da toplumun yararına dair bir şeyler yapmaktı; ama 28 şubat süreci planlarımızda zorunlu değişiklik yaptı.

Yapmak isteyip de hayata geçiremediğiniz bir şey var mı?

Elbette çok şey vardır bizler aciz insanlarız, kader planına müdahalemiz pek mümkün olmuyor maalesef. Henüz yapamadığım çok şey var ancak imtihan sürecimizi de tamamlamış değiliz. Yapamadıklarımı ilerleyen süreçte yapabilmeyi umuyorum hayata karşı henüz pes etmiş değilim.

Yaşadığınız şehir dışında bir yerde yaşamak zorunda kalsaydınız burası neresi olurdu? Neden?

Şu an Ankara’da yaşıyorum ancak Ankara’yı hala sevebilmiş değilim. Üniversitede okurken kendimi hep küçük bir balıkçı kasabasında öğretmenlik yaparken hayal ederdim. Denizi seviyorum, sabah ilk kalktığımda perdeyi açtığımda denizi görmeyi çok isterdim. Onun için muhtemelen ticarete atılmasaydım, öğretmen olurdum ve küçük bir deniz kasabasında yaşıyor olurdum, toprağı, denizi, yeşilliği ve hayvanları seviyorum…

Karadeniz Ekonomisi ve bölgesel kalkınma hakkında düşünceleriniz nelerdir?


Doğu Karadeniz Bölgesi eski çağlardan günümüze dek önemli kültür ve ticaret merkezlerinden biri olmuştur. Tarihi ipek yolunun önemli liman merkezlerinden biri olan bölge, birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bölge, zengin tarihi ve kültürel değerleri, birlikte sahip olduğu eşsiz doğal güzellikleri ile de önemli bir merkezdir. DOKAP Bölgesi’nin Karadeniz Havzası ve Kafkasya ülkelerine olan komşuluğu, bölgenin önemli bir ticaretkoridoru olmasına imkân tanımaktadır. DOKAP Eylem Planı, bölgeyi bütün olarak ele alan, bölgenin potansiyelini bölge insanı ve Türkiye için azami düzeyde faydaya dönüştürecek bir plan niteliğindedir. Eylem Planı, turizm, tarım, ulaştırma, ticaret ve lojistik alanlarında önemli potansiyele sahip olan DOKAP Bölgesinde ekonomik büyüme, sosyal gelişme ve istihdam artışı sağlayarak, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın refah ve huzurunun artırılmasına vesile olacaktır diye düşünüyorum.

Siz bir eğitimcisiniz, sizce eğitimde öncelikli olarak yapılması gereken değişimler nelerdir?

Son dönemde eğitimde ciddi birçok gelişmiş ülkeyi kıskandıracak değişimler oluyor ve yatırımlar yapılıyor. Örneğin Fatih Projesi dünya çapında bir yatırım ama yine de yapacak çok şey var. Müfredatın acilen güncellenmesi gerekli, diye düşünüyorum.

Genç girişimcilere tavsiyeleriniz nelerdir?

Genç arkadaşlara üç küçük tavsiyem var: Birincisi güvenlerini sermaye olarak kullanmasınlar. Şimdi bakıyorum birçok arkadaş sermayesinden büyük işler yapmaya kalkıyor ve ikaz edilince de “Bana güvenmiyor musunuz?” diyorlar. Bu çok tehlikeli bir şeydir, güven sermayesi bir kez harcandı mı asla bir daha onu yerine koyamazsınız. İkincisi kuracakları ortaklıklarda mutlaka -iyi günlerinde- bir ortaklık sözleşmesi yapsınlar. Üçüncüsü ise asla kısa yoldan zengin olmayı hayal etmesinler, bir koyup bin almayı hayal etmesinler…

KuzeyNews dergisi/ Nisan sayısı