Çalışan işçi sayısında artış olmasına karşın sendikalaşma oranı hayli düşük. Emekçilerin çoğunluğu sendikalı değil. Sendikalı işçilerin de salt yüzde 7’si toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanabiliyor.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın ocak ayı istatistiklerine göre, Sosyal Güvenlik Kurumu’na kayıtlı 16 milyon 163 bin 54 işçiden 2 milyon 330 bin 98’i sendika üyesi. Geriye kalan 13.8 milyon emekçi sendikasız. Sendikalaşma oranı yüzde 14.42.  
Temmuz 2022 istatistiğine göre 15 milyon 987 bin 428 işçiden 2 milyon 280 bin 285’i sendikalı idi. Sendikalaşma oranı yüzde 14.26 olarak gerçekleşmişti.
Son 6 aylık süreçte çalışan işçi sayısı ile sendikalı emekçi sayısı ve sendikalaşma oranında artış olmasına rağmen hala amaçlanan rakamda ve Avrupa ülkeleri düzeyinde değil. Sendikalaşma oranı AB ülkelerinde ortalama yüzde 25, OECD ülkelerinde ortalama yüzde 20. Japonya’da yüzde 30’u aşkın oranda. 
Sendikalaşma, ülkelere göre değişkenlik gösterebiliyor. İsveç, Danimarka, Finlandiya’da da oran yüzde 80’lere ulaşırken, Fransa ve Almanya’da daha düşük.       
Türkiye’de sendikalı işçilerin büyük çoğunluğunu kamuda, belediyelerde ve marka olmuş büyük işyerlerinde çalışan emekçiler oluşturuyor. Küçük işyerlerinde sendikalaşma patronların baskısından ötürü yok gibi.
Sendikalı işçilerinden salt yüzde 7’sinin toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanabilmesi tablonun diğer olumsuz yanı. 
İstihdama yeni katılan emekçilerin çekingen davranması ve patronların baskısından ötürü sendikalaşmada beklenen artış sağlanamıyor. Özellikle özel sektörde küçük işyerlerinde yüz binlerce emekçinin ücreti ve geleceği patronun iki dudağı arasında.
İşe yeni başlayanlar atılma korkusundan olacak ki hemen sendikalara üye olmuyor, çekingen davranıyor. Taşeron işçilik ile esnek çalışma modelleri sendikasızlaşmada önemli etken.
10 milyona yakın işsizin bulunduğu ortamda aslanın midesindeki işi kapabilenler ”işten atılma” kaygısıyla sendikalaşmaya soğuk bakıyor. Küçük işyerlerinde, özel sektörde çalışanlar daha çok bu kaygıyı taşıyor. İşten atılma korkusu Demoklas’in kılıcı gibi emekçinin başında sallanıyor.
Sendikaya üye olması, ücret ve sosyal haklarının toplu iş sözleşmesi ile belirlenmesi çalışanın en doğal demokratik hakkı. Bu hak Anayasa ve yasalarla ona verilmiş. İşverenin ön yargısından ürken, etkilenen emekçiler Anayasal ve yasal hakkı istediği şekilde özgürce kullanamıyor.
Emekçinin Anayasal hakkı olan sendikalara üye olmasını sağlamak engelleri ve baskıları ortadan kaldıracak daha özgürlükçü yasaların, örgütsüzlüğü engelleyenlere yönelik yaptırımların yaşama geçirilmesiyle olası.
Çıkarılacak yasalarla emekçiye baskıdan ırak istediği sendikaya üye olabilme alanı oluşturulmalı. Yoksa sendikalaşma yüzde 10’lar düzeyinde patinaj yapmayı sürdürür...