Maliye Bakanı Naci Ağbal, "AB-Türkiye ilişkileri  önümüzdeki dönemde çok farklı boyutlarda güçlenecek ama Türkiye'nin eli güçlü  olacak, Türkiye'nin elinde daha fazla kart olacak. Yeni sistem Türkiye-AB  ilişkilerinde Türkiye'yi güçlendiren yepyeni bir çerçeve oluşturacak." dedi. 

Naci Ağbal, Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Konferans  Salonu'nda üniversite öğrencilerine hitaben yaptığı konuşmada, AK Parti  hükümetleri olarak her zaman eğitimi memleketin en öncelikli meselesi olarak  gördüklerini söyledi.

Türkiye'nin büyümesinin ve kalkınmasının olmazsa olmazını eğitim  olarak gördüklerini belirten Ağbal, "14 yıldır yaptığımız bütün bütçelerde en  fazla kaynağı hep eğitime ayırdık. Bizden önceki dönemlere bakıldığında savunma,  güvenlik ve faiz harcamaları her zaman önde oldu." ifadesini kullandı.

2002 yılında bütçe harcamalarında her 100 liranın 43 lirasını faizin  oluşturduğunu anlatan Ağbal, geri kalan 57 liranın ise ülkenin ihtiyaçlarının  giderilmesi için kullanıldığını aktardı.

Ağbal, o dönemde bütçenin sadece yüzde 9'unun eğitime ayrıldığına  dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Biz iktidara geldikten sonra eğitime ayrılan bütçeyi artırdık. 2002  yılında 11,3 milyar lira eğitime bütçe ayırdık. 2017'de yaklaşık 645 milyarlık  bütçemizin 122 milyar lirasını tek başına eğitime ayırdık. Bu son derece önemli.  Eğitime ayırdığımız kaynak iki kat artmış oldu. 2002'de 510 bin öğretmen vardı,  şu anda 950 bin civarında öğretmenimiz var. Böylelikle öğretmen başına düşen  öğrenci sayısında ve sınıf başına düşen öğrenci sayısında son derece olumlu  gelişmeler kaydettik. Bugün geriye dönüp baktığımızda derslik başına düşen  öğrenci sayısı 2002'de ilköğretimde 36, şimdi ise 25'e düşmüş. Bu eğitimin  kalitesini artırıyor."

"Fatih Projesi BM'de örnek proje olarak takdir ediliyor"

Orta öğretimde derslik başına 31 olan öğrenci sayısını 23'e  düşürdüklerini ifade eden Ağbal, eğitimde olağanüstü yatırımlara imza attıklarını  vurguladı.

Birçok ülkenin gıptayla baktığı Fatih Projesi'ni hayata geçirdiklerini  hatırlatan Ağbal, şunları söyledi:

"Sınıflarımızda akıllı tahtalar var, çocuklarımızın elinde  bilgisayarlar var. Sanal dersler yapılıyor. Birleşmiş Milletler'de örnek proje  olarak takdir edilen bir projedir. Ciddi anlamda buna yatırım yaptık. Önümüzdeki  dönemde eğitime en büyük bütçeyi ayırmaya devam edeceğiz. Cumhurbaşkanımızın,  Başbakanımızın bizlere bütçe yaparken başta verdiği talimat, 'eğitimde kesinlikle  taviz vermeyeceğiz, eğitime en büyük kaynağı ayıracağız' talimatı olmuştur. Her  ile bir üniversite kurduk. Tüm vilayetlerimizde çocuklarımızın gittiği  üniversiteler var. Yeni fakülteler açtık. 2002'de 53 iken şu anda Türkiye'de 111  devlet üniversitesi var. Vakıf üniversiteleri dahil 180'in üzerinde üniversite  var."

"Ar-Ge'de hedefimiz yüzde 3'e varabilmek"

Ağbal, Amerika'yı Amerika, İngiltere'yi İngiltere yapan şeyin  üniversiteleri olduğunu belirterek, rekabetçi Türkiye'yi de o seviyeye getirecek  olan şeyin üniversiteler olduğunu dile getirdi.

Ağbal, "Türkiye'yi dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına sokmak istiyoruz.  Ülkeleri karşılaştırırken en çok kullanılan göstergelerden biri, o ülkede yapılan  Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranıdır. Bu oran arttıkça, o ülkenin rekabetçi  olma oranı artıyor. 2002'de bu oran 0,50 ama 15 yıl sonra şu anda biz bunu ikiye  katladık ama bunu yeterli görmüyoruz. Bizim hedefimiz yüzde 3'e varabilmek. Onun  için bütçeden her yıl Ar-Ge'ye, inovasyona kaynak aktarıyoruz. 2002 yılında  Türkiye'de özel sektör, kamu sektörü ve üniversiteler toplam 1,8 milyar lira  Ar-Ge'ye harcama yapmış. Türkiye'nin Ar-Ge'ye yıllık 70 milyar para harcaması  lazım. Türkiye son 5-6 yıldır araştırma laboratuvarlarına çok ciddi kaynak  harcadı. Laboratuvarları kurduk şimdi o laboratuvarlarda araştırma yapacak  elemanları almamız lazım." dedi.

"Yapmamız gereken çok iş var"

Birinci önceliklerinin eğitimin hem niceliğinin hem de niteliğinin  artırılması olduğunu vurgulayan Ağbal, Türkiye'nin önünde güzel günlerin  bulunduğunu söyledi.

Ağbal, "Türkiye 2002 ile 2017 arasında ciddi bir sıçrama  gerçekleştirdi. Eğitimden, sağlığa her alanda. Son 14 yılda ülkemizin  kaynaklarını doğru şekilde kullandık, doğru yerlere kaynakları tahsis ettik,  doğru amaçları belirledik ve hedefler koyduk. Üniversitelerimiz, bakanlıklarımız,  hükümetlerimiz aynı noktada Ar-Ge ve inovasyonlara yatırım yaptık. Şimdi yapmamız  gereken önümüze bakmak. Yapmamız gereken çok iş var." değerlendirmesinde bulundu.

Bakan Ağbal, Türkiye ekonomisinin dünyanın ilk 10'u içinde yer  alacağını ve bunu kimsenin durduramayacağını ifade ederek, Türkiye'nin önünün  açık olduğunu dile getirdi.

"Bütün yıldırmalara karşı, mega projelere hızla devam ediyoruz"

Türkiye'nin birçok küresel meydan okumalarla karşı karşıya bulunduğunu  belirten Ağbal, şunları söyledi:

"Eğitime daha fazla yatırım yapacağız. Doğru politikalar  uygulayacağız, reformlarımızı yapacağız ama her şeyden önemlisi küresel güç  dengelerindeki değişimi doğru okuyacağız. Bunu doğru okursak, bütün meselelerle  ilgili önümüze bir çözüm konulduğunda onun ne kadar doğru olduğunu da görürüz.  Bugün İstanbul Atatürk Havalimanı meselesini bir arazi meselesi olarak  gösterenler varsa, onlar size asıl fotoğrafı göstermek istemeyenlerdir. 3.  havalimanıyla ilgili, özellikle bu projenin finansmanıyla ilgili 'Türkiye aman ha  bu projeyi devreye koymasın' diye finansmanı konusunda zorluk çıkaranlar, sadece  parasına ehemmiyet verdikleri için değil, arkalarındaki birtakım lobilerin, güç  odaklarının talepleri doğrultusunda bunları yaptılar ama Türkiye bütün bu  yıldırmalara karşı bütün bu mega projelere hızla devam ediyor."

"Türkiye kendine bir güç dengesi oluşturmaya çalışıyor"

Kanal İstanbul Projesi'ne değinen ve bu projenin Türkiye'nin mega  projesi olduğuna dikkati çeken Ağbal, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Çünkü Kanal İstanbul, Türkiye'ye Montrö Sözleşmesinde dayatılan bir  modelin bir şekilde gerçek manada aşılmasının anahtarıdır. Ülke olarak, bütün bu  küresel meydan okumaları ve güç dengelerini iyi okursak, bunları doğru analiz  edersek, o zaman ülkemizin yönünün her zaman doğru olduğunu da göreceksiniz.  Bugün Türkiye çok kutuplu dünyada bütün farklı kutupların dengeleri içinde  kendisine bir güç dengesi oluşturmaya çalışıyor. Zaman zaman bize görüntüde  birbirine ters gözükebilen güç dengelerindeki kaymalar, aslında Türkiye'nin ali  menfaatlerinin gerekleri çerçevesinde yapılıyor."

"Türkiye bölgesinde bir finans merkezi haline gelecek"

16 Nisan'da milletin önüne getirilecek anayasa değişikliğinin alt alta  18 maddenin değişikliğinden ibaret görülmemesini gerektiğini vurgulayan Ağbal,  Türkiye'nin bütün bu meydan okumalara karşı çok daha güçlü, dirayetli ve  istikrarlı yönetim yapılarına sahip olma zorunluluğu bulunduğu ifade etti.

Hızla değişen, kutuplaşan yeni küresel bölgesel işbirliklerin  kurulduğu dünyada, Türkiye'nin siyaseti, ekonomisi ve yönetim modeliyle tam da bu  ihtiyaçlara cevap veren bir arayışta olduğunun altını çizen Ağbal, şunları  kaydetti:

"Türkiye bugün 3. Havalimanını yapıyorsa yarın belki 4. havalimanını  yapabilecek bir noktaya gelecek. Kanal İstanbul'u yapıyorsa, inşallah  göreceksiniz orta vadede 15 yıllık bir süreçte Türkiye bölgesinde bir finans  merkezi haline gelecek. Türkiye İstanbul'u küresel bir finans merkezi yapmak  istiyor. Tüm bunları bir bilinç içinde yapıyor. 16 Nisan, bir reformdur. Bütün bu  küresel dengeler içinde Türkiye'nin bir arayışının neticesidir ve Türkiye'yi  küresel bir oyuncu haline getirecek yepyeni bir sıçramanın başlangıcıdır. Bu  anayasa değişikliği yapıldıktan sonra Türkiye'yi içeride ve dışarıda güçlü  kılacak yapısal reformları arka arkaya getirmeye başlayacağız. Türkiye'de  sağlanan bu güçlü yönetim sistemi, başka ülkelerin Türkiye'ye bakışını da  temelden değiştirecek."

Ağbal, Türkiye-AB ilişkilerine değinirken de şunları söyledi:

"AB-Türkiye ilişkileri önümüzdeki dönemde çok farklı boyutlarda  güçlenecek ama Türkiye'nin eli güçlü olacak, Türkiye'nin elinde daha fazla kart  olacak. Yeni sistem bu anlamda Türkiye-AB ilişkilerinde Türkiye'yi güçlendiren  yepyeni bir çerçeve oluşturacak. Bugün AB ile bir Gümrük Birliği genişletme  çalışması yapıyoruz. AB'ye bakmayın onlar bizden daha fazla istiyor. Çünkü  Türkiye büyük bir pazar, Türkiye önemli bir ülke. Bugün Avrupa'nın en fazla para  getirip bıraktığı ülke biziz, en fazla yabancı sermayeyi biz Avrupa'dan alıyoruz.  Neden? Türkiye'nin büyüyen resmini Avrupa görüyor ama yapacağımız bu yönetim  sistemi değişikliğinden sonra Türkiye bu noktada çok daha güçlü olacak."

Atatürk Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Çomaklı, programın sonunda  Ağbal'a hediye takdim etti.

Programa, AK Parti Erzurum milletvekilleri Zehra Taşkesenlioğlu ve  Mustafa Ilıcalı ile öğrenciler katıldı.