Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ)  darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de yer aldığı 221 sanığın yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

Olay tarihinde Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in özel kalem müdürü olarak görev yapan eski kurmay yarbay Bünyamin Tuner, savunmasında, önceki ifadelerini kabul etmedi ve duruşmadaki açıklamalarının esas alınmasını talep etti.

Tuner, 15 Temmuz'un normal bir gün olarak başladığını ve öğleden sonra Yaşar Güler başkanlığında iç güvenlik toplantısı yapıldığını belirterek, kendisinin de toplantıda hazır bulunduğunu söyledi.

Toplantı sürerken saat 16.15'te Güler'e, MİT Müsteşarının emniyetli telefondan aradığı haberi geldiğini ve Güler'in odasına çıktığını anlatan Tuner, daha sonra MİT Müsteşar Yardımcısının geldiğini ve toplantıya dönmediklerini kaydetti.

Güler'in saat 20.30'da odasına döndüğünü, sorduğunda da bir emrinin olmadığını söylediğini ileri süren Tuner, Genelkurmay Başkanının çıkışını beklediklerini dile getirdi.

Emir komuta katında beklerken Güler'in emir astsubayı Mehmet Akkurt ve 4-5 kişilik özel kuvvet personelinin geldiğini, ne olduğunu sorduğunda "Komutanın bilgisi var, tatbikat yapılıyor." yanıtını aldığını savunan Tuner, neden kendisinin haberinin bulunmadığını sorduğunda ise "Terör tehdidi var." denildiğini iddia etti.

Daha sonra Güler'in elleri plastik kelepçeli halde çıkarıldığını, onun gitmesinin ardından bilgi akışının da kesildiğini öne süren Tuner, personeline kendi emniyetlerini alması talimatı verdiğini ifade etti.

İlerleyen saatlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Tümgeneral Mehmet Dişli ile karargahtan çıktığını gördüğünü anlatan Tuner, etrafındakilerin Akar'ı koruduğunu düşündüğünü ve Akar'ın daha emniyetli bir karargaha gittiğini öğrendiğini ileri sürdü.

Kimsenin tam olarak ne olduğunu bilmediğini savunan Tuner, televizyonda gördüğü darbe haberinin kafasını daha da karıştırdığını iddia etti.

Ertesi gün polise teslim olduğunu belirten Tuner, Akar'ın yaveri Levent Türkkan'ın kendisinin FETÖ'cü olduğu yönündeki ifadeleri ile Mehmet Partigöç'e komuta katındaki toplantıyla ilgili bilgi verdiği ve Güler'in derdestine nezaret ettiği iddialarını reddetti.

Tuner, iddianame ekinde yer alan fotoğraflardan kendisini teşhis etti ancak tankların yanında göründüğü fotoğrafları kabul etmedi.

- "YÜRÜYÜŞ YAPMAK İÇİN KOMUTA KATINDAN ÇIKTIM"

Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın, aleyhine ifade veren kişilerle bir husumeti olup olmadığını sorduğu Tuner, kimseyle husumetinin bulunmadığını söyledi.

Dosyanın sanıklarından eski Tümgeneral Baki Kavun'un gece saat 03.30 civarında kendisini derdest edenler arasında Tuner'in de bulunduğu yönündeki ifadesinin hatırlatılması üzerine Tuner, "Orada yanlış anlaşılma var. Ben biraz yürüyüş yapmak için komuta katından dışarı çıkayım dedim. Özel kuvvet personeli de benimle aynı istikamete gidiyormuş. Baki Kavun generalimizin odasının önünde buluştuk. Tesadüf oldu. Bir şeyler yaptılar, müdahale edemedim." ifadelerini kullandı.

Mehmet Partigöç'e Yaşar Güler'in zorla götürüldüğünü neden söylemediği de sorulan Tuner, "Emir subayı kendisine en yakın kişilerden birisi. Güler götürülürken yanındaydı. Benim bilmediğim, onun bildiği bir durum olabilir. Onların bir tatbikatı için emir vermiş olabilir. Bana anormal geldi ama anlamadığım bir durum olduğunu ifade ediyorum zaten." diye konuştu.

Bu cevap üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanığa, "Kaç yıllık askersin, daha önce üst düzey komutanın bağlanarak götürüldüğü tatbikat gördün mü?" diye sordu. Sanık Tuner ise "Görmedim. Ama olmayacağı anlamına gelmez." karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını izlediği halde neden buna göre hareket etmediği sorusu üzerine Tuner, "Ben duyduğumla gördüğüm resmi maalesef örtüştüremedim." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Muhammet Aydın'ın, olayları öğrendikten sonra amiri Yaşar Güler'i neden aramadığını sorduğu Tuner, "Arayabileceğim kişi Mehmet Akkurt'tu. Onun da öldüğünü anladım. Başka arayacağım kimse yoktu." şeklinde savunma yaptı.

Sanık Baki Kavun da Tuner'e "Beni derdest eden grubun içinde bulunmanızın maksadı ve gerekçesi nedir?" sorusunu yöneltti. Tuner ise bunun bir tesadüf olduğunu, o grubun içinde bulunmadığını iddia ederek, "Oradan geçiyordum, onlar da arkamdan geldiler." sözleriyle kendini savundu.

"ANAHTAR, ŞİFRE SİZDE AMA SİZ KOYMADINIZ ÖYLE Mİ?

Duruşma Savcısının, 2004 ve 2005 yıllarına ait Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin makamındaki kasada neden bulunduğunu sorduğu Tuner, bunları oraya kendisinin koymadığını öne sürdü.

Tuner'in, kasanın anahtarının kimde olduğu sorusuna "Bende." karşılığını vermesi üzerine Savcı, "Anahtar, şifre sizde ama siz koymadınız, öyle mi?" sorusunu yöneltti. Sanık ise makamın çok yoğun olduğunu, göreve geldiğinde kasada neler bulunduğunu inceleme fırsatını yakalayamadığını, bunların önceden kalmış olabileceğini iddia etti.

Sanık Tuner'in bu belgelerde genel olarak ne olduğunu bilmediğini ileri sürmesi üzerine duruşma savcısı, "Bu belgelerde Fetullah Gülen yapılanmasıyla ilgili alınması gereken tedbirler var. Özel olarak bunları bulundurma nedenin sorulduğunda, bunların anahtarı ve şifresi senden başka kimsede bulunmayan bir kasaya bir başkası tarafından konulduğunu iddia ediyorsun. Üstelik 1,5 senedir oradasın." dedi.

Tuner ise bu belgelerin kasaya konmasının kendisinden önce burada görev yapanlara söylenmiş olabileceğini savundu.

"KALKIŞMANIN BASTIRILDIĞINI DÜŞÜNDÜM"

Sanık eski binbaşı Asım Şanöz de olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı özel kalem müdürlüğünde yurt dışı plan subayı olarak görev yaptığını, 15 Temmuz'da rutin mesainin ardından evine gittiğini söyledi.

Evde dinlenirken saat 22.30 sıralarında komşusundan Genelkurmay'da çatışma çıktığını öğrendiğini ileri süren Şanöz, haber kanallarında olayları gördüğünü, bunun üzerine aradığı iş yerinde kimseye ulaşamadığı iddiasını paylaştı.

Sanık Şanöz, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını izleyince, kalkışmanın küçük bir grup tarafından yapıldığı ve bastırıldığını düşündüğünü iddia etti.

Birlikte çalıştığı sivil memurun saat 24.00 sıralarında aradığını ve karargah emniyet subayının vurulduğunu söylediğini aktaran Şanöz, bunun üzerine karargahı aradığını, konuştuğu kişinin, "Burası çok karışık." diyerek telefonu kapattığını dile getirdi.

Özel kalemde birlikte çalıştığı arkadaşının arayarak, mesaiye çağrıldıklarını bildirmesi üzerine, Genelkurmay Başkanının karargahta olduğunu ve ihtiyaç nedeniyle çağrıldığını düşündüğünü savunan Şanöz, saat 02.00 sıralarında Genelkurmay'a girdiğini kaydetti.

Şanöz, komuta katında gördüğü özel kuvvet personeline neler olduğunu sorduğunu ve saldırı ihtimalinden söz edilerek, herkesin kendi güvenliğini alması gerektiğinin söylendiğini savundu.

Daha sonra koridordan silah sesleri gelmeye başladığını, silahların başında duran personelin yerden bir silah alıp kendisine verdiğini öne süren Şanöz, askerlerin koşuşturduğunu görünce odasına girdiğini ifade etti.

Sanık Şanöz, silah sesleri ve bağrışmalardan sonra neler olduğunu merak ederek komuta katından çıktığını, bağrışmaların geldiği yönde kimseyi göremeyince odasına döndüğünü ve sabah saatlerine kadar başka bir yere ayrılmadığını ileri sürdü.

Duruşmaya öğle arası verildi.