Kütahya Dumlupınar Üniversitesi (DPÜ) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli, uyuşturucu madde bağımlılığındaki artışın büyük bir oranla sevgi kaybından kaynaklandığını bildirdi.
Kemikli, yaptığı açıklamada, uyuşturucu madde bağımlılığı ile mücadelede seferberlik ilan edilmesini istedi.
Kamu kurum ve kuruluşları ile STK’ların gençleri daha duyarlı hale getirecek etkinlik düzenlemesini isteyen Bilal Kemikli, "Uyuşturucu bağımlılığının ekonomik, sosyal ve kültürel sebepleri var. Ama en temeli, boşluk psikolojisidir. Boşluk psikolojisi insanı karamsarlığa iter. Sözüne değer verilmediğini, kendisine sahip çıkılmadığı veya hayatın boş olduğunu zanneden kişiler, bir şekilde ihtiyacını başka yerlerden karşılamak gereği hissederler. Böylesi insanların farklı farklı hayallere kapılmak ve öyle hayal âleminde yaşamak gibi arzuları vardı. Genellikle bağımlılığın sebebi budur. Biz, genel olarak insana değer veren bir toplumuz. Ama maalesef ailede, çevrede sohbet ortamı kurulmuyor. İnsana değer verecek geleneksel değerlerimizi ortaya çıkarmak noktasında eksikliğimiz olduğu için büyük bir oranda boşlukta kalan insanlar madde bağımlılığından medet ummak durumunda kalıyorlar. Bir de bu maddelerin kolay temin ediliyor olması da etkendir. Bu konuda hukukî düzenlemelerin caydırıcı şekilde yeniden ele alınması, polisiye tedbirlerin bir şekilde halledilmesi lazım; ama asıl olan insanın boşluğunu tamamlayacak toplumsal duyarlığına sahip olmamız lazım" dedi.
"ANNE ANNELİĞİNİ, BABA DA BABALIĞINI YAPMASI LAZIM"
Kafelerin bilhassa gençlerle dolup taştığını dile getiren Prof. Dr. Bilal Kemikli, "Ailelerde en temel problem sohbet ortamını kaybediyor olmamız. Aile içerisinde bir meseleyi konuşmak, çocuklarımıza değer vermek, çocuklarımızın fikirlerini almak varken, herhangi bir televizyon programının parçası oluyoruz. Çocuklarıyla meselelerini paylaşan aileler her gün azalıyor. Ailede huzur olursa çocuk boşlukta kalmaz. Çocuğun boşlukta kalmasındaki kasıt şudur; ebeveynler çalışıyordur, sabah gidiyor akşam geliyordur. Çocuk gün içeresinde yaşadığı meseleleri konuşacak anne veya babayı bulamayınca başkalarıyla konuşacaktır. Anne çalışmıyordur, anne ev kadınıdır; ama çocuğuna vakit ayırmıyor, yahut ne yapacağını bilmiyor. Böyle olunca bir boşluk meydana gelecektir. Büyük bir oranda ebeveynlerin kabahati budur. Ama genel olarak biz çocukları medyanın eline bırakıyoruz. Basın yayın veya sanal âlemin eline bırakıyoruz. Özellikle bu kış günlerinde sohbet ortamlarının kurulması, kitap okunması lazım. Bunlar da yapılmadı, yarım saat yemek masasında konuşulmasa birçok melese hallolacaktır. Bunun en temeli sevgidir, saygıdır. Maalesef millet olarak sevgi kaybı yaşıyoruz. Çocuk annesi ve babasından yeterince sevgiyi göremiyor. Kadın kocasından yeterince sevgiyi göremiyor. Koca çocuklarından veya eşinden yeterince sevgi göremiyor. Dolayısıyla mutluluğu dışarıda arayan toplum haline geliyoruz. Kafeler dolup taşıyor. Madem buralar dolup taşıyor, buralarda birer kitaplık konulmalı. Esasen bir okuma devrimi yapılsa, birçok şey hallolur. Boş tüfeği şeytan doldurur. Boş insanı da şeytan doldurur. Hele hele bu gençse, ’şunu bir deneyeyim, bunu deneyeyim derse’ bu denemek onda bağımlılık meydana getirir. Bu konuda sadece ebeveynlere değil, devletin kurumlarına da iş düşüyor. Emniyet teşkilatının bu hususta çalışma yaptığını biliyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı, taşra teşkilatlarıyla bu konunun içinde olmalı… Müftülükler, gençlerimizi bu konuda duyarlı hale getirecek etkinlik içerisinde olması lazım. Milli Eğitim Bakanlığı, yapılan konferansları artırmalı. Özellikle Yeşilay gibi bağımlılıkla mücadele eden kamu yararına çalışan sivil tolum örgütlerinin kamu kurumlarıyla koordineli bir şekilde etkinliklerini daha da artırması gerekiyor. Çocuklarımız bizim yarınlarımızdır. Bu bakımdan tüm kamu ve sivil toplum örgütlerinin üzerine düşüneni yapması gerekiyor. En önemlisi, baba babalığını, anne anneliğini yaparsa çocuklarımızı tuzaklardan kurtarmış oluruz" şeklinde konuştu. (EFE)