Yükseköğretim Kurulu Başkanı (YÖK) Başkanı Prof. Dr. M.A. Yekta Saraç, “Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği” ile ilgili, “Yeni YÖK olarak olması gereken ve gönlümüzden geçen aldığımız kararların sonuçlarının ve eğitim öğretime katkılarının değerlendirildiği Yükseköğretim Kurulu’ndan bağımsız bir kalite güvencesi sisteminin oluşturulmasıdır" dedi.
Yükseköğretim Kurulu’nca eğitim-öğretimin niteliğini yükseltecek faaliyetler çerçevesinde “Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği”nin çıkarılmasına ilişkin başlatılan çalışmayla ilgili değerlendirmede bulunan YÖK Başkanı Saraç, “Yükseköğretim alanındaki küresel gelişmelerle birlikte özellikle 2000’li yılların başından itibaren yükseköğretim kurumlarının sayılarında ve çeşitliliğindeki artışlar, öğrenme yöntemlerinde kullanılan yeni teknolojiler ve buna bağlı olarak çeşitlenen öğrenme yöntemleri, ulusal ve uluslararası işbirlikleri, öğrencilerin hareketliliği, mezunların istihdam edilebilirliği ve üniversitelerin sıralandırılmaları gibi konular artık yükseköğretim kurumlarının daha şeffaf, hesap verebilir olmalarını ve her düzeyde daha fazla sorumluluk almalarını gerektirmektedir. Ülkemizde de yükseköğretime erişim ve yükseköğretim alanındaki okullaşma oranının artırılması 2000’li yıllar öncesinde çözümlenmesi gereken en öncelikli konu iken, özellikle 2003-2014 yılları arasında bu konuda niceliksel bakımdan, sayısal açıdan çok önemli gelişmeler sağlanmış, yatay büyüme olarak adlandırabileceğimiz büyük bir büyümeye şahit olunmuştur” ifadelerini kullandı.
“YÜKSEKÖĞRETİMDE KALİTE GÜVENCESİ SİSTEMİ OLUŞTURULACAKTIR BAŞLIĞI DA BİR HEDEF OLARAK KONULMUŞTUR”
YÖK Başkanı Saraç, şunları kaydetti:
“Haziran 2015 tarihi itibari ile yükseköğretim kurumu sayımız 193‘e ulaşmış ve öğrenci sayımız da 6ı milyonu aşmış, bu öğrenci sayımız ile Avrupa yükseköğretim alanındaki en yüksek öğrenci sayısına sahip ülke konumuna gelinmiştir. Yükseköğretim sistemimizdeki bu istikametteki büyüme sürecinin bir sonraki aşamasında keyfiyet itibariyle, nitelik ve kalite bakımından da büyüme süreçlerinin gündeme geleceği sürekli söylenmiş ve bu konuda iyi niyetli girişimler başlatılmış olsa da bu konuda özellikle Yükseköğretim Kurulu düzeyinde yeterince yol katedilemediğini kabul etmek durumundayız. Ülkemizin 2023 yılında dünyanın on büyük ekonomisinden birisi olma hedefi, yükseköğretim sistemimizin ve kurumlarımızın sorumluluğunu her seviyede daha da arttırmakta, bu da yükseköğretim sistemimizde kalite odaklı yeniden yapılanmayı çok daha fazla ön plana çıkarmaktadır. Konunun önemine 2014-2018 yıllarına ait 10. Kalkınma Planımızda atıfta bulunulmuş ve ‘Yükseköğretimde kalite güvencesi sistemi oluşturulacaktır’ başlığı da bir hedef olarak konulmuştur. Ülkemizin bu hedefleri kapsamında son dönemde ‘yeni YÖK’ olarak kalite merkezli büyüme ve buna bağlı süreçlerin geliştirilmesi öncelikli gündemimiz olmuştur. Bu kapsamda da yakın zamanda akademi camiasının, hatta bütün kamuoyunun da takip ettiği birçok düzenleme katılımcı bir yöntemle gerçekleştirilmiştir. Ancak bu düzenlemeler girdi süreçlerimizdeki kalitenin arttırılması odaklıdır ve bu da zaten Yükseköğretim Kurulu’nun asli görevleri arasındadır. Oysa özellikle yakın zamandaki gelişmeler girdi odaklı süreçlerdeki kalitenin yükseltilmesinin ötesinde çıktı odaklı süreçlerdeki kalite güvencesini daha fazla ön plana getirmektedir. Bu da ancak kurumsal ve program esaslı dış değerlendirme süreçleri ile gerçekleştirilebilmektedir.”
“BU TASLAK YÖNETMELİK KAPSAMINDA YÜKSEKÖĞRETİM KALİTE KURULU’NUN KURULMASI DA ÖNERİLMEKTEDİR”
Yeni YÖK olarak bu konuda yakın zamanda uluslararası ve ulusal kurum ve kuruluşlarla görüşme ve değerlendirmeler yapıldığını, Türkiye’deki yükseköğretim sisteminin ihtiyaçları ve ilgili mevzuatlar da dikkate alınarak “Yükseköğretim Kalite Güvencesi Yönetmeliği” taslağının hazırlandığını ifade eden Saraç, “Bu taslak yönetmelik kapsamında Yükseköğretim Kalite Kurulu’nun kurulması da önerilmektedir. Bu yönetmeliğin temel çerçevesinde kurumsal değerlendirme ve program akreditasyonu merkezli bir dış değerlendirme sistemi, yükseköğretimde kalite güvencesi süreçleri ile ilgili kurum ve kuruluşların temsilcilerinin de yer aldığı katılımcı ve çoğulcu yönetim yapısı, YÖK’ün idari teşkilat şemasında kanuni zorunluluk gereği onun bir birimi olarak yer almaktadır. Bu olumsuz durum ise, Kurul’un oluşumu ve üye yapısı, karar alma süreçlerinde bağımsız olma ve en önemlisi tespit ve önerilerini Yükseköğretim Kurulu’na sunarken eş zamanlı olarak kamuoyu ile paylaşma yöntemiyle aşılmaya çalışılmıştır. Yeni YÖK olarak bu bağlamda olması gereken ve gönlümüzden geçen aldığımız kararların sonuçlarının ve eğitim öğretime katkılarının değerlendirildiği Yükseköğretim Kurulu’ndan bağımsız bir kalite güvencesi sisteminin oluşturulmasıdır. Ancak başka vesileler ile de paylaştığımız gibi mevcut şartlar dahilinde yapılması gerekenlerin bir takım engelleri bahane ederek ertelenmemesi gerektiğini, her hal ve şartta yapılabilecek iyileştirme imkanının bulunduğunu düşünüyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Yönetmelik zemininde başlatılan bu girişimin tedricilik kavramı çerçevesinde kanuni düzenlemeye evrilmesinin yüksek öğretimin yararına olduğunu kaydeden Saraç, “Yükseköğretim alanındaki küresel eğilimleri dikkate alan, yükseköğretim sistemimizin ihtiyaçlarını gözeten ve mevcut mevzuatımız kapsamında hazırlanan bu yönetmelik taslağıyla ilgili olarak üniversiteler ile birlikte eş zamanlı olarak yükseköğretim camiası ve diğer paydaşların görüş ve önerilerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Yönetmelik taslağına ilişkin görüş ve önerilerinizi bizimle paylaşacağınızı umuyoruz” dedi.