İnsan hayatını değiştiren, bilgisini, görgüsünü en çok artıran şey kitap okumaktır. Her kitap dikkatlice okunursa insan yaşamı için önemli pencereler açar.
İslam dininin ilk emri: Oku olmasına rağmen, ülkemizde kitap okuma alışkanlığı çok düşüktür. Herkesin bir bahanesi, kendini bile inandıramayacağı sebepleri vardır: Kitap pahalıdır, vakti yoktur, çok yoruluyordur… Oysa, kitap okumayan, hayatına yeni bir şeyler katamayan bireylerin ne yaşamı gelişir ne de hayatında olumlu değişiklikler yaşayabilir. Tekerleğin patinaj yapması gibi aynı yerde dönüp durur. “Her şey aynı, hayatım aynı, hayatın tadı yok” gibi cümlelerle hayatını sürdürür gider. İşin kötü yanı, yetiştirdiği çoluk çocuğu da okumayan, okumaya gerek duymayan ebeveynin çocukları da aynı yoldan ilerleyeceği için, bu yaşam tarzı gelenek hâline gelir, sürer gider…
Ülkemizde yapılan bir çalışmada, hiç kitap okumama ve yılda 10 kitaptan az okuma oranları ile ilgili bir araştırmada katılımcıların %75’inin hiç kitap okumadığı, %25’inin ayda bir kitaptan fazla okuduğu tespit edilse bile bu oranın bölge bölge, kır-kent, hatta aynı kentte farklı bölgelerde farklı sonuçlanacağı kesindir. 35 yaş üzeri ülkemizde daha çok televizyon seyrediyor, okumuyor. 15-34 yaş aralığında okuma alışkanlığı var ancak bu okul nedeniyle yüksek çıkıyor. Zira en çok kitap okuyan grubun 7-14 yaş aralığı olmasının nedeni de bu.
Japonya’da kişi başına yılda 25 kitap okunuyor. İsviçre’de kişi başına yılda 10 kitap okunuyor. Fransa’da kişi başına okunan kitap sayısı 7. Türkiye’de ise 10 yılda bir kitap okunuyor.
Kitap okuma oranımız çok düşük, bunu kendi yaşantımızdan da görüyoruz. Tabii, kitap okumayan, kendini ve çoluk çocuğunu geliştirmeye önem vermeyen bir toplum olmaktan da kurtulamıyoruz.
ABD’de yaşayan bir akademisyenin anlattıklarını dinleyelim: “Profesyonel yaşamım boyunca konferans vermek, toplantılara katılmak veya bir arkadaşı ziyaret etmek için çok sayıda üniversite dolaştım. Bütün bu ziyaretlerin bana öğrettiği ders varsa, o da bir üniversitenin ne kadar kaliteli olduğunu öğrenmek isterseniz önce kütüphanesine bir göz atmanız gerektiğidir. İyi bir üniversite kütüphanesi denince akla 2 milyon kitap geliyor. Tabii buna eklemeniz gereken binlerce dergi de var.”
Dünyanın her yerinde kütüphaneler, semtlerde, önemli kent mekânlarında sürekli okuyucuya hizmet eden kültür yuvaları olarak vardır ve kentlerin en önemli yapıları arasındadır. Ancak kütüphanelerimiz de az, kütüphaneden kitap alıp okuyan da çok az.
Kitap okumak bir kültürdür. İhtiyaçtır. Eksikliğimizi giderecek önemli alışkanlıklardır. Gelişmemize, yeni ve çağa uygun hayat anlayışımıza yön verecek davranışlardır.
Ömer Seyfettinler, Halit Ziya Uşaklıgiller, Cahit Sıtkı Tarancılar, kısacası klasikleşmiş eserler, günümüz yeni kitapları, yazarlar ne diyor, neden bahsediyor, merak etmeyenler için elbette sorun yok.
Kuru, sıradan “Akşamı ettik ya!” davranışı ile kitap okumayanların boş vermişliği örtüşüyor. Ama çocuklarımıza, hayata karşı sorumluluklarımıza bakarak bu yaşanan kitap okumama tembelliğini aştığımızda yaşamın renklerini, bilgili ve dolu insanlar olma hazzını tattığımızda, daha özgüvenli olacağımız kesin. Denemeye değer.
Yazının başlığı “Patik”, kitabın tersi… Hadi! Tersine çevirelim bu sıradanlığı…