Geçtiğimiz hafta bazı özel hastaneler konusuna sağlam bir giriş yapmıştık. Başlığına da ''Hastanelerin dikkatine'' demiştik. Önceden uyarmıştık. Eylül bebeğin son durumunu köşe yazılarımı takip eden herkes izlemiştir. Vücudundaki birçok organın oluşmamasına rağmen 'sağlıklıdır' raporu veren bir özel hastane vardı. 9 yıldır çile çeken bir aile düşünün... Ama mücadeleden asla taviz vermeyen. Maddi imkansızlıklar içerisinde Eylül bebek yaşasın diye kendilerinden ödün veren bir aile. Göz göre göre, bile bile sağlıklıdır raporu verildi Eylül bebeğe. O aynı özel hastane, benim de yeğenime acı çektirmişti...
Biraz sizlere ondan bahsedeyim. 2021'in 'Eylül' ayıydı. Yeğenim ağrı sızı içindeydi ve devlet hastanesine götürmüştük. Oradaki doktorlar apandisit olduğunu ve acilen ameliyata alınması gerektiğini söylemişti. Sorduk soruşturduk, Eylül bebeğin doğum yaptığı aynı özel hastanede çalışan başka bir çocuk doktorunu önermişlerdi. Oraya gittik ameliyat oldu. Her şey iyi gidiyor diye düşünürken, idrarından kan gelmeye başlamıştı. Bize o dönemde bir problem olmadığını, normal olduğunu söylemişlerdi. Aradan biraz vakit geçince ''Bir ameliyat daha geçirmesi gerekiyor'' dediler. Sebebini söylemediler, ''Bana güvenin'' demişti doktor. Güvendik... Hata yaptık. Tabii bu noktaya kadar biz para akışını sağlamaya devam ediyoruz. Bir hafta sonra tekrar ameliyat olması gerektiğini söylediler. Bu bardağı taşıran son damla olmuştu. Hesabı kestik, 'Fakülte'ye sevkini istedik ve oraya gittik. Her şey orada ortaya çıktı. İlk apandisit ameliyatında bilmeden görmeden ince bağırsağını kesmişler. Fark etmemişler bile. O kesik iltihap kapmasına sebep olmuştu. İkinci ameliyatı da o sebeple oldu. İltihabı temizlediler... Fakültede ameliyata girmesi gerek dedi. Neden biliyor musunuz? İkinci ameliyatı yaparken de ince bağırsağı düzgün yerleştiremedikleri için birbirine yapışmış. Hatalar silsilesi benim yeğenimin 21 günde 3 ameliyat geçirmesine sebep oldu. Şimdi vücudunda dikiş izleri var. Aileme çok söyledim hukuki yollara başvuralım diye ama dayım, ''Oğlum iyi olsun yeter'' dedi. Sırf bu yüzden mesleğime Eylül bebek konusuna özenle yaklaşıyorum. Aynı hastane ve aynı kader... Başkaları yaşamasın diye uğraşıyorum. O hastaneye gidip banklarda sabahlamasınlar diye uğraşıyorum. Bu yüzden gazetecilik mesleğime yakışır bir şekilde yaklaşıyorum. Şans mıdır işaret midir bilmem ama yeğenim de bu süreci 'Eylül' ayında yaşamıştı. Ben elimden geleni yapacağıma söz veriyorum. Eylül'ün babası Murat Altunay da söylemişti; ''Cüzdan değil, vicdan meselesi''...