Bir gün evinden çıkıp mescide giden Hz. Peygamber, orada halka olmuş iki toplulukla karşılaşmıştı. Bunlardan birinci grup Kur"an okuyor Allah"a dua ediyorlardı, ikinci grup ise ilim öğreniyor, öğretiyorlardı. Sevgi ve rahmet dolu bakışlarıyla onlara ilgi gösteren Resûl-i Ekrem, “Her biri hayır üzeredir. Şunlar Kur"an okuyorlar ve Allah"a dua ediyorlar; Allah dilerse onlara verir, dilerse vermez. Bunlar ise ilim öğreniyorlar ve ilim öğretiyorlar. Ben de muallim olarak gönderildim.” (İbn Mace, Sünnet, 17) buyurarak onların halkasına katılmış ve kendisini eğitici ve öğretici olarak tarif etmişti. 
Eğitim ve öğretimin önemini çok iyi bilen Hz. Peygamber, bunu gerçekleştirirken farklı yöntemler uygulardı. Her şeyden önce o, kendisinden tavsiye isteyen insanların her birinin durumunu, anlayış seviyesini, ruh hâlini ve ihtiyacını dikkate alarak farklı tavsiye ve muamelede bulunurdu. Muhatabını mahcup etmez ve onu güç durumda bırakmazdı. Muâviye b. Hakem : “Ne ondan önce ne de sonra daha güzel öğreten birini gördüm.” (Müslim, Mesacid, 33) diyerek Hz. Peygamberin bu yönüne işaret etmiştir.
Hz. Peygamber, insanların kusurlarını yüzlerine vurmaz, hoşlanmadığı tutum ve davranışlar karşısında, “Şu insanlara ne oluyor ki!” veya “İçinizden bazıları şöyle şöyle yapıyorlarmış!” gibi ifadelerle isim vermeden uyarıda bulunarak anlatımda dolaylı bir üslûbu tercih ederdi. (Müslim, İmaret, 26) Kutlu Nebî, insanları eğitirken zaman zaman onlara iltifat ederek teşvik etme yöntemini de kullanırdı. EbûbHüreyre"nin, “Kıyamet gününde senin şefaatinle en çok kim mutlu olacak?” sorusu üzerine Allah Resûlü, “Ey EbûHüreyre, senin bu konulara düşkünlüğünü bildiğim için bu soruyu senden önce kimsenin sormayacağını tahmin ediyordum.” (Buhari, Rikak, 51) buyurarak onun soru sormasından memnun olmuş, onu övmüş ve bu şekilde davranmaya teşvik etmişti.
Hz. Peygamber, İnsanları eğitirken, onlara bir şeyler öğretirken kolaylaştırıcı eğitim metodunu uyguluyor ve tavsiye ediyordu. Bir gün yeni Müslüman olmuş bir adam, zemini toprak ve kumluk olan mescide küçük abdestini bozmuştu. Orada bulunanlar adamın üzerine yürümek üzereyken Resûlullah onlara, “Siz ancak kolaylaştırıcı olarak gönderildiniz, zorlaştırıcı olarak gönderilmediniz. Onun küçük abdestini bozduğu yere bir kova su döküverin.” (Ebu Davud, Taharet, 136) diyerek müdahale etmişti.
Allah Resulü’nün terbiye usulünde muhataplarına yumuşak davranmak esastı. O, mütebessim çehresi, tatlı dil ve güzel üslûbuyla muhataplar üzerinde hep olumlu izler bırakmıştır. Bir gün yanına gelen ve zina etmek istediğini söyleyen bir gencin insanlar tarafından azarlandığını görünce onlara mani olmuş, onu yakınına oturtmuştu. Rencide etmeden ve onurunu kırmadan, kendi yakınlarına böyle bir davranışın yapılması durumunda tavrının ne olacağını sormuş ve aldığı cevap üzerine Allah Resûlü, hiç kimsenin annesiyle, kızıyla, kız kardeşiyle, halasıyla teyzesiyle zina yapılmasını isteyemeyeceğini bildirerek ikna olmasını sağlamış ve ona dua ederek göndermişti. (İbn Hanbel, V, 257)
Hz. Peygamber, kimi zaman muhatabını uyarmak, onun ilgi ve merakını artırmak için farklı şekillerde sorular sorarak konuya dikkat çekerdi. Peygamber Efendimiz “Kevser nedir bilir misiniz?”(Ebu Davud, Salat, 121-122) “Müflis kimdir bilir misiniz?” (Müslim, Birr, 59) gibi sorular sorarak muhataplarının dikkatini çekmişti. 
Bir soruna değişik yollar göstererek çözüm yolu bulmak, Hz. Peygamber tarafından uygulanan diğer bir yöntemdi. Hz. Peygamber bazen bir konuyu herkesin anlayabileceği bir örnekle tasvir ederek anlatırdı. “Temsil” adı verilen bu yöntemle inanç, amel ve ahlâk konularına dair kıssalar, Müslümanların terbiye ve eğitiminde son derece önemli bir tesir oluşturuyordu. Resûlullah (sav), bazen çocuklara “Yavrucuğum” (Tirmizi, İlim, 16) ifadesiyle seslenir, böylece duygu dünyasına hitap eder, dikkatini toplar ve söylediklerinin iyi bellenmesini sağlardı. 
Resûl-i Ekrem"in konuşma ve söyleşilerinde, beden dilini de güzel bir şekilde kullandığı anlaşılmaktadır. Eğitim faaliyetinde muhatabın durumuna göre yumuşak, içten ve dokunaklı bir ses tonuyla veya yüksek sesle konuşmasının yanı sıra jest ve mimikleriyle de muhatabın ruh dünyasını ve fizik varlığını harekete geçirirdi. Câbir b. Abdullah, Resûllullah"ınhutbe verişini şöyle anlatmaktadır: “Hz. Peygamber hitap ettiği zaman gözleri kızarır, sesi yükselir, sanki bir orduyu uyarıyormuşçasına celallenirdi...” (Müslim, Cuma, 43)
Hz. Peygamber, anlatacağı konuların daha iyi anlaşılması ve öğrenilmesi için zaman zaman şekiller çizer, benzetmeler de yapardı. Bazı durumlarda anlattıklarının daha iyi anlaşılıp kavranabilmesi için bizâtihi uygulayarak anlatırdı. Bir gün bir bedevî Resûlullah"ın yanına gelerek abdestin nasıl alınacağını sordu. Hz. Nebî, abdest uzuvlarını üçer defa yıkayarak ona abdest almayı gösterdi. (İbn Mace, Taharet, 48) buyurdu.
Netice olarak Hz. Peygamber’in ahlâk anlayışı, onun terbiye, eğitim ve öğretim yöntemi, beden, zihin, ruh ve duygu dünyası bakımından güçlü, sağlıklı ve dengeli bir neslin yetişmesi ve geleceğe hazırlanması için en değerli örneğimizdir. Rahmet Elçisi"nin uyguladığı terbiye ve eğitim, merhamet eğitimidir.
                                        İsmail ÇAMUROĞLU
                                    Samsun İl Müftülüğü Uzman Vaiz