Necdet Uzun yazdı: Samimiyet süreci...

Abone Ol

Teröristbaşı Abdullah
Öcalan'ın, kendi el yazısıyla
hazırladığı
"silah bırakma çağrısı"
metninde;
Sevr haritalarıyla
gündeme gelen
ve bu amaca yönelik
terör eylemlerinin
nihai hedefi konusunda
kamuoyunun
endişelerini
ortadan
kaldıracak
ifadelere
yer vermesi, dikkat çekiciydi:
"Aşırı milliyetçi savruluşunun zorunlu sonucu olan; ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültüralist çözümler, tarihsel toplum sosyolojisine cevap olamamaktadır. Kimliklere saygı, kendilerini özgürce ifade edip, demokratik anlamda örgütlenmeleri, her kesimin kendilerine esas aldıkları sosyo-ekonomik ve siyasal yapılanmaları ancak demokratik toplum ve siyasal alanın mevcudiyetiyle mümkündür. Cumhuriyetin ikinci yüzyılı ancak demokrasiyle taçlandırıldığında kalıcı ve kardeşçe bir sürekliliğe sahip olabilecektir. Sistem arayışları ve gerçekleştirmeler için demokrasi dışı bir yol yoktur. Olamaz. Demokratik uzlaşma temel yöntemdir"...
Teröristbaşının,
"Aşırı milliyetçiliğin savruluşunun sonucu"
ifadesiyle,
binlerce masum vatandaşın
katledilmesi,
kundaktaki bebeklerin
öldürülmesi,
bölgedeki yatırımların
yağmalanması,
hastane ve okulların yakılması;
asker, polis, öğretmen, doktor ve hemşirenin
şehit edilmesinin
nedenini
sadece devletin sırtına
yüklemesi,
şaşılacak bir şey değil...
Metindeki,
ABD başta olmak üzere birçok Avrupa ülkesinin
desteğiyle
Türkiye'nin bölünmesine
yönelik
kaygılara
ilişkin,
"Ayrı ulus-devlet, federasyon
idari özerklik"

taleplerinin
olmadığına dair kullandığı
ifadeler önemlidir...
Süreç, hem teröristbaşı,
hem terör örgütü lider kadroları
hem de DEM'in
samimiyetini
test edecektir...
Bu arada,
teröristbaşı
Abdullah Öcalan'ın
"Silah bırakma çağrısı"nın
terör 
örgütlerinin
lider kadrolarında olduğu kadar,
Irak'ın kuzeyindeki
Bölgesel Kürt Yönetimi
ile Suriye'nin kuzeyindeki
YPG yapılanmasında da
olumlu karşılanması,
söz konusu samimiyet sürecinin
ilerleyebilmesi için
önemli bir gelişmedir...
Partisinin ve kendisinin
siyasi geleceğini
riske atarak
süreci başlatan
MHP Lideri Devlet Bahçeli ve
çağrıya
olumlu adımlarla yaklaşıp,
olayın bu noktaya gelmesini sağlayan
Cumhurbaşkanı Erdoğan,
şehit aileleri ve gazilerden
gelebilecek
tepkileri de
göze almıştır, elbette...
Kolay bir iş değil...
Rahmetli Özal ve Demirel'in
terörü bitirmek için
yaptığı çabaları
unutmadık tabii ki...
Hatırlanacağı gibi,
Demirel'in
Cumhurbaşkanlığı
döneminde,
teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın
eylemsizlik kararıyla
Milli Güvenlik Kurulu'nda
barışa yönelik birtakım düzenlemeler
yapılacaktı...
Ancak, toplantıdan birkaç gün önce,
24 Mayıs 1993 tarihinde
Elazığ-Bingöl Karayolu'nda
sivil giyimli silahsız
33 askerimiz, şehit edilmişti...
Terörist Şemdin Sakık,
Öcalan'a rağmen bu kararı verdiği için örgütten
dışlanmış, MİT tarafından yapılan operasyonla Irak'ta
yakalanarak Türkiye'ye getirilmişti...
Şemdin Sakık, yıllar sonra 
kumpas davası Ergenekon'da
"Deniz" kod adıyla
eski Genelkurmay Başkanı
İlker Başbuğ'un
karşısına gizli tanık olarak çıkarılmıştı...
Tarihi süreç içinde
yaşananlar nedeniyle
endişeliyim...
Terör örgütünü 45 yıldır
besleyen
emperyalizm,
yeni bir
senaryo ile
karşımıza
başka bir
belayı 
sarar mı?..
Çünkü
emperyalizm,
zaman kollayarak
terör örgütlerini
bir maşa gibi kullanmayı
iyi bilir...
DEAŞ'ı kimlerin
kurduğunu
ABD Başkanı Trump, itiraf etmemiş miydi?..
Yani demem o ki,
PKK'nın yerine
başka bir terör
örgütü,
bu milletin ve devletin
başına musallat 
olur mu?..
Yani, yıllarca
terörün acısını
çeken bu millet,
yeni tezgahlara karşı
dikkatli olmak
zorundadır...
Sü (asker) uyur, düşman uyumaz!..