1980'li yıllardı...
Tarım İl Müdürlükleri,
"Hibrit tohum"
konusunda
açıklamalar yapıyor;
topraktan
bereket
fışkıracağı
söyleniyordu...
Tarımda
kalite ve
verim artacaktı...
Bire 5 veren
hibrit tohumun
öne çıkması için
"Ata tohum"un
yasaklanması gerekirdi...
Öyle de oldu...
Yabancı firmaların
işbirlikçileri,
her tarafı teslim almıştı...
Ne olduğunu
bilmeden bizler
üretim artışı ve kalite
getirecek diye
bunu destekliyorduk...
Bir kerelik kullanılan tohumlar,
Türk tarımının vazgeçilmezi olmuştu...
TÜİK 2023 verilerine göre,
Türkiye; ayçiçeği, rep ve kolza,
hardal,
keten tohumu, aspir, susam, sebze tohumları, mısır-tohumluk, yağlı tohum ve meyvelerin unları ve küspeleri, ekim amacıyla kullanılan diğer tohum, meyve ve sporlar ile yem bitkilerinin tohumlarını
ithal etti...
En çok tohum ithalatı
240 milyon dolar ile Ukrayna'dan
yapıldı. Ukrayna'yı 120 milyon dolar ile Romanya, 110 milyon dolar ile Çad,
4.5 milyonla İsrail takip etti...
Bir zamanlar tarımda kendi kendine yeten
ülkeler arasında
ön sıralardaki
Türkiye,
maalesef marul başta olmak üzere
birçok ürünü ithal eden
ülke konumuna düştü...
Tohum konusuna
girmemin nedeni,
Gazze'de insanlık dışı
katliamları gerçekleştiren
İsrail'dir...
Çölün ortasındaki
bir ülkenin
bilimsel tarımla
geldiği noktanın,
bizler açısından
ibretlik durumudur...
Uyuduk, uyutulduk!..
Pandemi sürecinde tarımın önemini kavradık ama
betonlaşma sevdası yüzünden
verimli toprakları kaybettik...
Türkiye'nin en verimli topraklarına sahip
Çarşamba ve Bafra ovalarında yükselen
betonarme yapılar,
çarpık kentleşmeler
ve sanayi alanına
dönüştürülen tarım arazilerinin yok olması,
gelecekle ilgili kaygıları artırıyor...
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2020 yılında
pandemi sürecinde yaşanan sıkıntılar
nedeniyle
tarımın önemine vurgu yaparak,
"Çiftçimiz, üreticimiz bir karış yer dahi boş bırakmadan eksinler, biçsinler. Biz çiftçimizin, üreticimizin yanındayız, arkasındayız"
demişti...
Erdoğan'ın bu söylemine
rağmen
ne değişti?..
Sadece savunma sanayiinde
değil,
tarımda da
"Yerli ve milli" söylemlerle
öze dönüşü yapamazsak,
"Büyük ve güçlü Türkiye"
iddiası
lafta kalacaktır...
Eğer başarırsak,
o zaman bu milletin kör kuruşu,
İsrail başta olmak üzere
başka ülkelere gitmeyecektir!..
Bindiğimiz dalları kesmeyi bıraktığımızda,
"Kaybolan yılları" telafi etmek
mümkün olacaktır...
Aksi halde,
bu ülkeyi büyük bir tehlike
beklemektedir!..