Necdet Uzun yazdı: Cumhuriyeti yaşatmak...

Abone Ol

"Cumhuriyet nedir?" sorusuna karşılık olarak herkesin vereceği bir cevap vardır...

Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 14 Ekim 1925 tarihinde İzmir Kız Öğretmen Okulunu ziyaret ettiğinde, öğrencilerin kendisine sorduğu "Cumhuriyet nedir?" sorusuna verdiği cevap gayet açık ve nettir!..

Atatürk, "Cumhuriyeti anlatabilmek için Cumhuriyet nedir, sultanlıktan farkı nedir?" diye söze başlar ve şöyle der:
"Cumhuriyet, erdemin üstünlüğüne dayanan bir idaredir. Cumhuriyet idaresi, faziletli ve namuskar insanlar yetiştirir. Sultanlık korkuya, tehdide dayanan bir idare olduğu için korkak, zelil (aşağılık), sefil insanlar yetiştirir. Aradaki fark, bunlardan ibarettir."

Türkiye’de emperyal güçlerin dayatmaları sonucunda oluşturulan “tüketim toplumu”, değerlerin yozlaştırılmasını adeta bir katalizör gibi hızlandırınca,
bizler “sevgisizlik” girdabının içine düştük!..

Anasını, babasını ve kardeşini sevmeyen ve kötü alışkanlıklara para temin etmek için onları katleden bir nesilden, vatanı bir “ana”, devleti bir “baba” gibi gören onurlu davranışı beklemek nasıl olacaktı?..

Tüyü bitmemiş yetim hakkını yiyen, yaşlı ve kimsesizleri sahtekarlıklarla kandırıp paralarına çöken, ehliyet ve liyakati yeterli olmadığı halde görev talep ederek başkalarının hakkını gasp eden, yalan ve iftiralarla insanların hayatını karartan, üç kuruşluk çıkar için ülke menfaatlerini hiçe sayan, bu vatan için toprağa düşen şehitlere saygısızlık yapan, hangi dilden ve dinden olursa olsun inançlara saygı duymayan, adaletsizliği marifet gören, küçük çocukları uyuşturucu batağına sürükleyen, kadınları çocuklarının yanında katleden, kendilerine emanet edilen yavruların ırzına geçen bu insanlar “Cumhuriyet idaresi”nde yetişmedi mi?..

Hani, Cumhuriyet; faziletli ve namuslu insanlar yetiştirirdi?..

Öyleyse toplum nasıl oldu da bu hale geldi?..

Cumhuriyet; aynı zamanda özgürlük ve hürriyet değil miydi?..

Süreç içinde ne oldu da “özgürlük”, hakaret, iftira ve saygısızlık özgürlüğüne dönüştü?..

Cumhuriyet, “fırsat eşitliği” idi...

Yoksa çocukken çobanlık yapan rahmetli Süleyman Demirel ve bir denizcinin oğlu olan Recep Tayyip Erdoğan “Cumhurbaşkanı” olabilir miydi?..

Böylesine güçlü “fırsat eşitliği” nasıl oldu da milletvekili, belediye başkanı ve belediye meclis üyesi belirlemelerinde “liderler sultası”na bırakıldı?..

Yanlış giden çok şey var aslında...

Suçlu, “Cumhuriyet” değil...

Uzun yıllar içinde “Cumhuriyet”i hiçe sayanlar böyle bir toplum oluşturmasaydı; milli ve manevi değerlerimizle daha güçlü olmaz mıydık?..

Yani, Cumhuriyet’e kastı olanlar, aslında devlete ve millete kötülük yapmıştır...

Eğer inatla Cumhuriyet değerlerine sahip çıkamazsak; Allah korusun ama düşersek yeniden ayağa kalkmak mümkün olmayacaktır!..

O yüzden “Yaşasın Cumhuriyet” diyor; Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum...