Necdet Uzun yazdı: Bahçeli'nin çıkışı...

Abone Ol

"Yavru vatan" KKTC'de cumhurbaşkanlığı seçimleri sonuçlarından hemen sonra MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin meclisin derhal toplanıp, Türkiye'ye bağlanma kararı alması gerektiği açıklaması, kimilerince "Laf olsun, torba dolsun" kabilinden anlaşıldı ama deyim yerindeyse "kazın ayağı" öyle değildi...

Bahçeli'yi bu düşünceye sevkeden gerçeği bilmeden meseleye yaklaşmak, "sığ" düşüncedir...

Bütün Türk dünyası bilir ki; Yunanistan'ın, İngiltere'nin, Amerika'nın ve AB'nin Kıbrıs üzerinde planları var...

Ayrıca, Kıbrıs'ın tümünde İsrail'in "vadedilmiş topraklar" hedefi bulunmakta...

"Ne alaka?" diyenlere anlatalım biraz...

M.S. 70 yılından başlayan, İspanya'dan sürülenlerle devam eden ve İngilizlerin 1900'lü yıllar sonrası Musevileri Kıbrıs'ta kamplara almasıyla şekillenen, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında da Almanya başta olmak üzere Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden gemilerle sevkedilenlerin konuşlandırılmasıyla bugünlere gelen "sinsi" bir süreci bilmek gerekir...

İsrailler, tıpkı yıllar öncesinde Filistin'de olduğu gibi bugünlerde hem Kıbrıs'ın güneyinde hem de kuzeyinde toprak satın almakta ve yatırımlar yapmaktadır...

Bu durum, GKRY'nin sol partisi AKEL tarafından da "işgal" olarak değerlendirilmiştir...

Musevilerin KKTC'de yatırımları da giderek artmaktadır...

Ne var ki KKTC'deki endişe sadece İsrail değil, elbette...

Yunanistan'ın sıkıştırmasıyla Avrupa Birliği'nin de baskısı var...

Yoksa, "İki toplumlu tek devlet" içeren Annan Planı'nı Rumlar yüzde 75 oyla red ederken, yüzde 65 oyla bunu kabul eden KKTC'de söz verildiği halde izolasyon neden kalkmadı?..

Bunu yıllar önce Brüksel ziyaretinde Avrupa Birliği Parlamentosu'nda bizi bilgilendiren milletvekiline sormuştuk...

O da aynen şöyle demişti:
"AB üyesi olan Kıbrıs'ı (GKRY) gemileri ve uçaklarına limanlarınızda uygulanan ambargo kalkmadan bu olmaz. Unutmayın, ambargoyu aslında siz AB'ye uyguluyorsunuz."

"Hani Annan Planı" falan dedik ama o milletvekili adeta, "Nuh dedi de peygamber demedi"...

Türkiye'den gelen bir grup gazeteci olarak, bu ikiyüzlülüğe hiç şaşırmamıştık...

Ancak, rahmetli Denktaş'ı haksızlıkla yıkıp, AB yanlısı Mehmet Ali Talat'ın seçtirilmesini sağlamak da işe yaramamıştı...

Çünkü, adları ne olursa olsun, onların plan başkaydı...

Türkiye, asla KKTC'den vazgeçemezdi...

Nitekim, Mehmet Ali Talat da çizgiden çıkamadı...

Cumhurbaşkanı Talat da bunu öğrenmişti...

Süreçte Ersin Tatar ile birlikte politikalar örtüşmeye devam etti...

Son seçimde de Türkiye politikalarına uygun "İki devlet" diyen Ersin Tatar, cumhurbaşkanlığını kaybetti; "Federasyon"u seslendiren Tufan Erhürman kazandı...

İşte bu noktada, daha Erhürman açıklama yapmadan MHP Lideri Devlet Bahçeli, "Türkiye'ye bağlanma" söylemini dillendirdi...

Ortalık biraz karıştı ama Bahçeli'nin çıkışı sonrasında çok geçmeden Erhürman'ın "Türkiye ile istişare etmeksizin Kıbrıs'ta bir dış politikanın belirlenmesi bugüne kadar söz konusu olmadı, benim dönemimde de asla söz konusu olmayacak" açıklaması geldi...

Bahçeli'nin çıkışı zamanlama açısından etkiliydi...

Sonrasında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve iktidar kanadından da gelen destek açıklamalarıyla da ortalık sakinleşti...

Öyle de olmak zorundaydı...

Türkiye'nin ağır bedeller ödeyip, koruyup kolladığı KKTC, "hayalperestliğe" teslim edilemezdi...