Necdet Uzun yazdı: Aklı başa almak!..

Abone Ol

İtalya’ya ihraç edilen fındıkta “aflatoksin” bulunduğu iddiası kafaları karıştırıyor ama bunun nedenlerini de iyi irdelemek gerekir...

Türkiye’nin tarımsal ürün ihracında “lokomotif” konumunda olan fındıkla ilgili İtalya’nın iddiaları yeni değil...

Hatta 2016 yılında İtalyan Tarımcılar Derneği, Türk fındığını kanserojen madde içerdiği gerekçesiyle “en tehlikeli gıda maddeleri” arasında ilk sırada göstermişti...

Fındıktaki aflatoksin olayı geçmiş yıllara dayanıyor elbette...

Fındığın kurutulması ve depolanması sırasında yapılan ihmallerle ortaya çıkan “küflenme” olayı yüzünden, ihraç edilen binlerce ton ürün imha edilmişti...

Samsun’da da Ticaret Borsası’nın girişimleriyle bakanlık tarafından bir laboratuvar kurulmuştu...

Amaç, aflatoksinli ürünlerin ihraç edilmesini önleyerek Türk fındığının itibarını yükseltmekti...

Böylece epeyce bir zamandır “aflatoksin” olayı gündemden düşmüştü...

Dün, İtalya’nın iddiasını “Gıda Dedektifi”nin paylaşımından öğrendikten sonra ilgili kurum ve kuruluşların başkan ve yöneticileriyle görüştüm...

İlginç bir tablo ortaya çıktı...

Eskiden her ihraç öncesi fındıktan “aflatoksin” numunesi isteyen Avrupalı alıcı firmalar, 10 numuneden sadece birinden test istemeye başlamıştı...

Çünkü, Türkiye’nin fındıktaki aflatoksin konusunda aldığı önlemleri biliyorlardı...

Yani bir “güven” oluşmuştu...

Bu arada, yoğun olmasa da ihraç edilen fındık ve mamullerinde kanserojen maddeye rastlandı...

Bunda “kahverengi kokarca”nın da etkisi büyüktü...

Dünyada üretimde Türkiye’nin rakiplerinden biri olan İtalya, Almanya’dan sonra en çok yarı mamul fındık ihraç edilen ülkeydi...

Hani bu iddiayla “fındığı ucuza kapatmak istiyorlar” diyeceğim ama “fırsat” neden veriliyor?..

Dünyanın en büyük fındık mamulü üreticisi olan ünlü İtalyan firma, yıllardır Amerika, Şili, Sırbistan ve Gürcistan’da fındık bahçeleri oluşturarak Türk fındığına olan bağımlılığını azaltmak isterken; birtakım ihracatçıların “milli ürün”ün itibarını sarsacak davranışlarda bulunması, bir anlamda adamların ekmeğine yağ sürmek değil miydi?..

Nitekim, o tekel konumundaki firma bu sezon Türkiye’den alım yapmayacağını duyurup fiyatları aşağı çektiğinde, Rekabet Kurumu devreye girmeseydi 30 bin ton fındığı alacak mıydı?..

Tekel firma için bu miktar, devede kulak bile sayılmazdı!..

Bu gidişat öyle gösteriyor ki; önümüzdeki süreçte Türk fındığını daha sıkıntılı günler bekliyor...

Fındıkta, üreticisinden ihracatçısına kadar bir “milli politika” oluşturulmadığı takdirde, “alavere-dalavere” sistemi içinde “uyanıklık” yapanlar da dahil olmak üzere herkes bunun bedelini ağır ödeyecektir!..

Aklı başa almazsak, tehlike ortada...