Terme-Sakarlı Hıdırellez Şenliği'nde bir lunaparkta oynanan şans oyunları Türkiye gündemine düştüğünde, aynı gün Alaçam-Geyikkoşan Şenlikleri'nde de benzer bir olayın gerçekleştirildiği iddiaları sosyal medyaya düştü...
Dünkü, "Şerden hayır çıkarmak" başlıklı yazımda, "Aslında, şans oyunu farklı bir amaçla paylaşıldı ama yaz mevsimi boyunca Türkiye'nin birçok il ve ilçelerinde yapılacak, festivallerde kurulacak lunaparklar için uyarıcı oldu. Festival ve şenlik gibi kültürel organizasyonlar düzenleyecek belediyeler ile çeşitli kurum ve kuruluşların daha dikkatli olmaları gerektiği de ortaya çıktı" demiştim...
Nitekim, başka il ve ilçelerdeki festival ve benzeri organizasyonlarda kurulan lunaparklarda değişik adlarla yer alan şans oyunları oynanıyordu...
Bizlerin çocukluk yıllarında da lunaparklarda böylesine şans oyunları vardı...
Hiç unutmam, 55 yıl önceydi...
İlkokulda okuyordum. Yaz tatilinde Ankara'da adliye başkatibi olan rahmetli halamın yanına gitmiştim...
O işteyken, Samanpazarı'ndan yürüyerek, Gençlik Parkı'na geçtim. Sabah saatleriydi. Cebimde 2.5 lira vardı...
Atlı karınca ya da çarpışan otolara binecektim...
Orada, dönen bir çarka havalı tüfekle ateş edenlerin para kazandığını gördüm. Çocukluk işte...
Ben de oyuna dahil oldum...
Adam, "Sen çocuksun, oynayamazsın" falan demedi...
Benimle beraber iki kişi daha oyundaydı...
Onlar sürekli kazanıyor, ben ise kaybediyordum...
Bütün param 10-15 dakikada bitti. Cebimde simit alacak param bile kalmamıştı, eve döndüm...
O gün kandırıldığımı daha sonra anladım...
Oyunda kazanan iki kişi de kendi adamlarıydı...
Daha da böyle bir tezgaha düşmedim, arkadaşlarımı da uyardım...
Geçmişte de lunaparklarda hep böyle aldatıcı tezgahlar kuruluyordu...
Mesela, üç renkli basit rulet masalarında oynanan kumar, "Bul karayı al parayı" diye bilinen ve el çabukluğuyla sadece oynatan ile adamlarının kazandığı iskambil kağıtlı tezgah, sigara kazanmak için halka atılması, havalı tüfekle kutuların vurulup ödül alınması gibi...
Büyükler şans oyunları oynarken; çarpışan oto, dönme dolap, salıncak ve atlı karınca çocukların tercihiydi...
Ve o zamanlarda lunaparklara ücret ödenerek girilirdi...
Çünkü, toplumun tek eğlence mekanıydı lunaparklar...
O yıllarda, kumar oynayan ve oynatan için hapis cezası olduğu halde, lunaparklardaki şans oyunları devletin dikkatinden nasıl olduysa kaçmıştı...
Demem o ki, lunaparklarda şans oyunları yıllardan beri var...
Ancak, son günlerde paylaşılan görüntülerdeki gibi bir kumarhaneyi andıran biçimde değildi, bu...
Terme ve ardından Alaçam'daki görüntüler, Türkiye'de lunaparklardaki şans oyunlarının mercek altına alınması gerçeğini gündeme getirmiştir...
Konu, ne Terme ne de Alaçam'dır...
Konu, sistemi sorgulamak yerine büyük emekler verilerek ortaya konulan festival ve şenlik gibi organizasyonların böylesine olaylarla yok sayılması ve bunun üzerinden siyaset yapılmasıdır...
Bu da bir anlamda lunapark gerçeğini görmezlikten gelmektir...
Yani, iyi niyetle yola çıkarak kültürel değerleri yaşatmak için çaba harcayan insanları, "Vurun abalıya" mantığıyla eleştirmek yerine, sorunu çözmenin yolunu bulsak daha doğru bir yaklaşım olmaz mı?..