Türkiye’nin 2016 yılında imzaladığı Paris İklim Anlaşması’nın TBMM Genel Kurulu’nda oybirliği ile kabul edilmesi sevindirici gelişme. Dünyayı pençesi altına alan küresel ısınma seller, orman yangınları, kuraklık ve susuzluk olarak yansımasını gösteriyor, yaşamı tehdit ediyor. Türkiye oldukça olumsuz etkilendiği bu ısınmadan payını fazlasıyla alıyor. Bu yaz Kastamonu ve Sinop’ta meydana gelen onlarca kişinin canını alan sel, dünyayı esir alan küresel ikilimin sonucu. Aynı şekilde ciğerlerimizi yakan Ege ve Akdeniz’de gerçekleşen ormanları küle dönüştüren yangınlar da böyle. Aralık 2015’te 200’e yakın ülkenin imzasıyla kabul edilen v e 4 Kasım 2016 itibarıyla yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması ile ortalama küresel yüzey sıcaklığındaki artışın yüzyılın sonuna dek 1.5 derece ile sınırlandırılması amaçlanıyor. Hedef tutturulamazsa daha çok ısınacak dünya, daha çok sellere, kuraklığa ve orman yangınları ile karşılaşacak. Yeşil yok olarak adeta çölleşecek dünya. Küresel ısınmaya neden olan sera gazı emisyonlarının azaltılması için ortak bir hedef dayatmak yerine her ülkenin kendi ulusal katkı beyanına göre hareket etmesini öngören anlaşmaya 197 ülke imza attı. Türkiye, anlaşmayı 2015’te imzalamasına karşın iklim fonundaki maddi kaynakların eşit dağıtılmadığı gerekçesiyle Meclis’te kabul edilmesini öteledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçtiğimiz ay ABD’ye yaptığı ziyaret sırasında görüşmeleri çerçevesinde anlaşmanın ekim sonundaki Glasgow Zirvesi’nden önce TBMM’de onaylanacağını açıkladı. Ve Paris İklim Anlaşması Meclis’te tüm partilerin oybirliği ile kabul edildi. Onay ile birlikte Türkiye, küresel ısınmaya karşı oluşturulan fondan yardım alacak. Tabii, bundan sonra izlenecek yöntem, enerji yatırımları ve doğanın korunması gibi temel başlıklar ayrı bir önem kazanıyor. Onaylanan Paris İklim Anlaşması’na göre, Türkiye rüzgar, güneş gibi daha fazla temiz enerjiye yönelecek, sera gazı salımına yol açan kömürlü santrallerin sayısını azaltacak. Lakin, enerji üretiminde termik santraller hala çok fazla. Hatta yenilerinin yapılması öngörülüyor. Oysa, potansiyeli olan güneş ve rüzgardan daha geniş şekilde yararlanmak gerekiyor. Son yıllarda sayılarında artış olsa bile çok sayıda rüzgar ve güneş enerji santrallerine gereksinim var. Ulusal Katkı Beyanını 30 Eylül 2015’te BM’ye sunan Türkiye, sera gazı emisyonunda mutlak azatlım vaadinde bulunmamıştı. Mevcut politikaların sürmesi halinde emisyon üretiminin 2030’da 1.17 milyar tona çıkacağını hesaplayan Türkiye, ek önlemlerle bu miktarı 2030 yılında 929 milyon tonda tutacağını bildirdi. Yani sera gazı salımında yüzde 21 düşüş öngördü. Paris İklim Anlaşması’nın TBMM’de onaylanması ne denli önemli ve sevindirici bir gelişme ise gereklerini yerine getirmek, doğaya ve canlıları tehdit eden kirli enerji yatırımlarını azaltmak, yenilerini yapmamak, temiz enerji üretimine yönelmek o denli yaşamsal. Eğer bunları yapamıyorsanız hiçbir anlamı olmaz kabul ettiğiniz anlaşmanın.