Milyonların gözü komisyonda…

Abone Ol

Ortalama ücret haline gelen asgari ücrette geri sayım başladı. Asgari Ücret Tespit Komisyonu, 2026 yılında uygulanacak yeni ücreti saptamak üzere aralık ayı başında çalışmalarına başlayacak.
Komisyonunun aralık ayı sonuna dek belirleyeceği yeni ücret Şubat 2026’da emekçinin cebine girecek. 2025 yılı başından geçerli yüzde 30 oranında artış yapılan, temmuzda ara zamdan yoksun bırakılmasından ötürü büyük yoksunluk çeken 10 milyona yakın emekçi, 2026 yılında ücrete yansıtılacak artışa odaklandı. Ara zam yapılmamasından ötürü net 22 bin 104 TL tutarındaki asgari ücret 10 ayda 6 bin 322 TL eridi.
Önceki yıllarda asgari ücret yıl başında ve bir kez belirlenirken, 2022 yılında ocak ve temmuz ayları olmak üzere yılda iki kez saptandı. 2023 yılında da asgari ücret yılda iki kez tespit edildi. 2024’te ise yine yıllık olarak belirlendi. Türk-İş ve diğer işçi konfederasyonları ısrarla yılda iki kez belirlenmesini istiyor.
Komisyonunun toplanmasına kısa süre kala ücrete yansıtılacak artış kadar emekçilerin temsilcisi Türk-İş’in komisyona katılıp katılmayacağı belirsiz. Zira, genel başkan Ergün Atalay, 2025 yılı asgari ücreti saptama çalışmaları sırasında taleplerinin dikkate alınmadığını, çoğunlukla işveren ve hükümet temsilcilerinin oyları ile ücretin belirlendiğini açıklamış, Türk-İş masadan kalkmıştı. Atalay, komisyon yapısının emekçiler lehine değiştirilmediği sürece toplantılara katılmayacaklarını açıklamıştı. Türk-İş yeni bir yönetmelikle komisyon yapısının adil hale getirilmesini talep ediyor. Ergün Atalay’ın açıklamalarının üzerinden çok uzun süre geçmesine karşın hükümet bu konuda bir adım atmadı..
İşçi, işveren ve hükümet temsilcilerinden oluşan 15 kişilik komisyonda asgari ücret genelde patron ve hükümet temsilcilerinin oy çokluğu ile belirleniyor. 2002 yılından bu yana 29 kez toplanan Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nda 6 kez işçi hükümet, 2 kez işçi işveren hükümet, 21 kez işveren ve hükümet temsilcilerinin oyları ile asgari ücret belirlendi. Ezici çoğunlukla iktidarın masaya getirdiği patronların desteklediği yaşamın gerçekleri ile örtüşmeyen, emekçiyi mağdur eden zam oranları benimsendi.
Türk-İş, yıllardır süren bu tiyatroya “dur” demek için komisyon toplantılarına artık katılmayacağını duyurdu. Bakalım hükümet yapıyı değiştirerek emekçilerin daha çok katılmasına olanak sağlayacak düzenlemeyi gerçekleştirecek mi? Ancak bu konuda siyasi iradeden olumlu sinyaller gelmiyor. O vakit işveren ve hükümet temsilcilerinin katlımı ile toplanacak komisyon yine emekçi ve kamuoyunu hoşnut etmeyen yeni ücreti belirleyecek.
DİSK-AR’ın araştırmasına göre asgari ücret düzeyinde ve komşuluğunda çalışanların oranı yüzde 50 civarında. Merkez Bankası bu oranı yaklaşık yüzde 50, bazı sektörlerde ise daha yüksek oranda olduğunu değerlendiriyor. IMF’in raporuna göre ise kayıtlı çalışanların yüzde 43’ü asgari ücret veya altında ücretle emek harcıyor. Her üç verilerin ortaya koyduğu acı gerçek, Türkiye’de çalışanların yüzde 50’sinin asgari ücrete talim ediyor olması. Asgari ücret Türkiye’de ortalama ücret haline geldi. Avrupa ülkelerinde asgari ücretle çalışanların oranı yüzde 4 ve altında.
Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi olmasında sendikalaşma ve bağıtlanan toplu iş sözleşmesi oranının çok düşük olması önemli etken. Sendikal haktan yoksun, toplu iş sözleşmesinden yeterince yararlanamayan işçilerin çoğunluğu doğal olarak işsizlikten asgari ücret veya altında ücretle çalışmak zorunda kalıyor.
Türkiye’nin asgari ücretliler ülkesi olmaktan kurtulması için sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması, sendikaya öcü gibi bakan patron baskısının yasal düzenlemelerle kırılması gerekiyor. Sendikalaşma oranı ne denli artarsa emekçinin ücret ve sosyal hakları o denli yükselir.
1936 sayılı iş yasası ile erken Cumhuriyet döneminde mevzuatımıza giren asgari ücret uygulaması 1951yılında başladı. Asgari ücret 1951-1967 yılları arasında mahalli komisyonlar aracılığı ile belirlenirken, 1967 yılı sonrasında merkezi komisyon tarafından tespit ediliyor. 1974 yılından bu yana Türkiye’de tek tip olarak belirleniyor.