Ukrayna'da sığınaklarda, aç susuz bekleyen bebekler, çocuklar, gençler, kadınlar ve yaşlıların iç parçalayan görüntüleri karşısında duygulanmayana "insan" demek mümkün mü?.. Ölüm korkusu bir yanda açlık diğer yanda... "Sefalet" dalga dalga bütün ülkeye yayılırken, Ukraynalıların sosyal medyaya yansıyan feryatları karşısında, savaşın acı yüzünü, yüreğinin derinliklerinde bir kere daha hissediyor insan!.. Cuma akşamı Ukrayna'nın Kiev şehrinde tıp öğrenimi gören Çağrı Şener'le görüşmüştük... Sığınaktaydı... Sağlıklı bir telefon görüşmesi yapılamamıştı ama çevreye düşen bomba ve tank seslerini dinletmişti... Önceki gün de Kiev'de tıp öğrencisi olan arkadaşımın kızı Eylül Nazlı Özdemir ile canlı bağlantı yaptık... Büyükelçiliğin tahliye işlemleriyle Kiev'den 9 saati aşan bir otobüs yolculuğuyla Odessa'ya gelmişlerdi... Orlivka Limanı'ndan Köstence Limanı'na feribotla geçmek için bekleyenler arasındaydı... Bitkindi... Korku dolu saatler geçirmiş ve yaklaşık 20 saattir ağzına tek bir lokma koymamıştı... Memleketine dönme umudu, onu ayakta tutmuştu... Bütün derdi, diğer insanlar gibi bir an önce Romanya'ya ulaşmaktı... Ve saatler sonra Köstence Limanı'ndaydılar... Tahliye bekleyen bir başka Samsunlu öğrenci Rabia Merve Işıtan ile de görüştük... Bir gece önce, kaldığı yurdun bahçesine düşen füzenin görüntüsünü paylaşmıştı... Telefon hatları arızalıydı... O da konsoloslukta tahliye için sıra bekliyordu... Öncelik, ailelere verilmişti... Rabia kardeşimiz de memleketine dönecekti... Türkiye; başarılı bir operasyonla vatandaşlarını tahliye etmeye devam ediyordu... Samsunlu gençlerimiz başta olmak üzere Türk vatandaşlarının memleketlerine dönmelerine sevinmiştim elbette... Ancak, Ukrayna'da yaşanan insanlık dramı devam ettiği sürece; sevincim buruk kalacaktı... İnsanlığın bu acı çığlığını duymayıp, böyle bir dramı yaşatanlara "lanet olsun" diyorum...