Geçen hafta sizlerle adamlıkla ilgili birçok ismin de ifadesiyle bir yazı paylaşmıştım. Bugün de pandemi nedeniyle tarım öne çıkarken, Hüseyin Sezgin'in anlatımıyla toprağın ve toprağı işlemenin önemini güzel, duru bir Türkçe ile ortaya koyan anne ve babadan mektupları paylaşmak istiyorum sizlerle...

Babamdan mektup:
Oğlum Hüseyin,
Bize ana tarafından Mustafa Paşalar, benim tarafımdan da Hüseyin Paşalar derler. Dedelerin, dedelerinin dedesi bu paşalığı harpte, darbda almadı. Onlara paşalığı konu komşuları verdi. Bize de paşaların uşakları deyişlerinin sebebi; dedemizin, babamızın paşalığını herkese aratmayışımızdır. Elalem; paşalık falan dinlemez, kendin sütsüz olunca. Sözü kerteğine getirelim: Sen de köyümüze gelirken paşalığımıza kara getirme ak getir.
Ananın, ara sıra seni göreceğim geldi diye yazdığı mektupları okuyup da kederlenme. Kadın kısmı bu, adam olmayı kolay sanır. Derslerinin işlerinin üstüne düş, elalemin beş koyunu, altı çobanı şimdilik sana çok görünmesin. Mektebini bitir. İstediğini yap. Beni deden, yirmi yaşıma girinceye kadar ufak bir kabahat yaptım mı nerede eline geçtiysem orada dövdü. Dayak, adamı adam etmez. Serbestsin istediğini yap, ama arkanda paşaların gelecek evlatlarını düşün.
 Bu dünyanın adamları belli olmaz. İlkin çok iyi olur; sonra kötüler. Bazıları da ilkin kötü, sonra iyi olur; ben senin bir düzende olmanı isterim. Yaşım altmış dört, yirmi bir yıl çanta düşmedi askerlikte sırtımdan. Yedi düveli yarıladım. Görmediğim pek kalmadı. Bu dünya, bir kaynar kazana benzer. İnsanları çeşit çeşit olur; birbirine benzemez, her birinin ayrı fendi bulunur. Fendlerini göstermek isterler. Kimini güldürürler, kimini ağlatırlar, kiminin evini kurarlar, kiminin ocağını söndürürler. Ocak tüttürenlere benze oğlum.
Kardeşin Şakir, bu ay içinde köyümüze muallim olup gelecek. Her yıl bir ağaç dikip bir dönüm toprak sahibi olsa, sonunda rahat eder. Asıl korkum sende, seni tutarlar da maaşlı çıkarırlarsa, belini doğrultamazsın. Sayılı para, sayılı günler çabuk gelir geçer, beti bereketi olmaz. Kolayı varsa mal mülk edinmek çaresine bak. Toprağın bereketi, kokusu gibi mübarektir. Adam dediğin, düştüğü yerden bir avuç toprakla kalkmalı... 

Anamdan mektup:
Oğlum;
Mektubunu bağ filizi gündeliğinden gelince şelek arkamda, Ahmetçe verdi. Bütün yorgunluğum çıktı. Şeleğin iplerini kolumdan çıkarmadan duvarın dibine kendimi attım. Şelek arkamda, hem Mustafamızı emzirdim hem mektubu okuttum. Yirmi gün asker olacağım diyorsun, yirmi gün askerlik mi olurmuş hiç? Yoksa temelli askerlik yapacan da beni tasalanmasın diye mi yirmi gün diyorsun. İyice anlat da yüreğim rahat etsin.
Bağlara alaca düştü. Çağa kalmaz, iri kara üzümler erer. Konu komşu bağlara, çardağa taşınıyor. Bizim çardağı Helis Eben yaptı. Baban bir haftadır evde yok. Menemen'e çalışmaya gitti. Bağlara domuz dadanmış domuzlarla ne halt edeceğiz, bilmem ki onu düşünüyoruz. Bağa göçsek daha erken. Eniştene söyledim. Sizin bağa da bakarım dedi. Emme, ona güvencim yok. O, çalıyı başından sürür.
Tarlaya diktiğimiz börülcelerin sonunu aldık. Kurusunu kışlık ayırdık. Bostanlara nişan düştü. Keleği, acuru yiyen yok. Armudun okkası bir meyiç (20 kuruş). Kayısılara, zerdalilere kulak asma bu sene soğuk hayrını bırakmadı. Zeytinlerde çiçek zorlu. Allah, bir de yağmur verirse, yağ ucuzlar buralarda bu sene.
Sana gel diye diye dilimizde tüy bitti. İki yıldır yoksun. Ne içtiğimiz içtik ne yediğimiz yedik. Akranlarınla kendimi avuta avuta avutamaz oldum. Unuttun mu yoksa bizleri? Bizleri unutma. Gözünü, doğduğun yere dik. Seni biz hükümet eline baktırdığımıza bir kere de pişman oluyoruz. "Toprağa atıp da göğe bakmayanın hali yaman olur" derdi sakallı deden. Dedenin bu sözünü unutma oğlum...

Selam olsun toprağı ve toprağı işlemenin, tarımın önemini anlayan, onu adamlıkla ilişkilendirip çocuklarına anlatan, bilinçlendiren "milletin efendisi" köylüye...

Selam olsun, "Benim sadık yarim kara topraktır" diyen Baba Veysel'e...

Kalın sağlıcakla...