Karadeniz’de hüzünlü yol hikayesi…

Abone Ol

Çocukları olmayan Handan’la Ferhat, özlemlerini gidermek için Gürcü- Ukrayna kökenli Lia’yla taşıyıcı annelik için anlaşır. Hali vakti yerinde olan Ferhat ve eşi Handan taşıyıcılık anne aracılığı ile istediklerine kavuşur.
Ukrayna-Rusya arasındaki savaştan ötürü Lia’nın eve dönüşü gecikir, taşıyıcı annesi olduğu bebek Ada ile duygusal bağı giderek pekişir. Lia’nın tek amacı taşıyıcılık annelikten elde ettiği parayla Avrupa’ya gidip yeni bir yaşam kurmaktır. Ancak, bu düşüncesinden vazgeçip ailenin yanında kalarak doğurduğu çocuğun büyümesine tanıklık etmek ister. Lia’nın bu isteğinin önündeki en büyük engel Ferhat ve Handan’dır. Zira, çift anlaşmaya uyarak, Lia’nın Gürcistan’a dönmesinde ısrarcıdır. Ferhat, Lia’yı Gürcistan’a götürüp annesinin yanına bırakmak için aracıyla yola koyulur. İstanbul’dan başlayıp Artvin Sarp Sınır Kapısı’nda sonlanacak hüzünlü yolculuk başlar.
Lia’nın aklı Ada’dadır yolculuk boyunca, Lia geride bıraktığı bebeğinin sıcaklığını, ona duyduğu şefkati unutamıyor, annelik duygusu ağır basar . Ada’ya dönmeyi düşünse bile buna cesaret edemez. Yolculuk süresince ve konakladıkları otellerde Ferhat da Lia da kendi iç dünyalarını sorgular, birbirlerine karşı gizliden duydukları tutkuyu açığa çıkarırlar.
Yönetmen Özcan Alper’ bir yol filmi “Erken Kış”ta taşıyıcı annelik , aidiyet, biyolojik bağlar, çaresizlik, merhamet, sevgisizlik, yabancılaşma, yalnızlaşma ve yurtsuzluğu gözler önüne seriyor. Biyolojik annenin doğurduğu bebekten ayrılmanın hüznü, evlat sahibi olan çiftin Lia’ya karşı olan sevgisizliği, katı tutumu “Erken Kış” ın öznesini oluşturuyor. Ferhat, yol boyunca iç hesaplaşmasını yaparak Lia’nın annelik duygusuna, doğurduğu bebeğe bağlılığına hak veriyor. Ancak, dönüşü olmayan yolculuk başlamıştır bir kere. Handan sürekli Ferhat’ı arayarak Lia’nın Gürcistan’a geçip geçmediğini sorar. Bunaltıcı ifadelerle Ferhat’ı darlar.
Yolculuk süresince Karadeniz’in görkemli doğası, özellikle Hopa’da sert olmasa bile denizi döven dalgaları, Borçka’nın dağlarında göz kamaştıran puslu manzaralar, Kemalpaşa’da heyelandan ötürü kapanan karayolu, Sarp Sınır Kapısı’nda yolcuların koşuşturması sekansları belleklerde iz bırakıyor. Karadeniz hırçındır, insanı da hırçındır lakin insancıl duygularını hep içinde taşır.
Az konuşan, ama mimikleriyle oyunculuğunu konuşturan Timuçin Esen (Ferhat) ve hüzünlü taşıyıcı anne Lia’yı canlandıran Leyla Tanlar, Timuçin Esen gibi mimik ve çok şey anlatan gözleriyle oyunculuklarını üst düzeye taşıyor. Leyla Tanlar,” Erken Kış”ta canlandırdığı Lia karakteriyle Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazandı. Sanırım bu filmdeki başarısıyla ileride Türk sinemasında adından çok söz ettirecek. Başarılı genç oyuncuların ortaya çıkması, ödüllük rollerde oynaması sinemamız adına kazanç.
Her filmini ilgi ile izlediğim yönetmen Özcan Alper, “Sonbahar” gibi “ Erken Kış”ı da memleketi Artvin’de, Hopa’da çekmiş. Karadeniz’in sert ama duygusal insanlarına filmlerinde yer vermeyi, Karadeniz’in gözlerden ırak görkemli doğasını seyirciye izlettirmeyi önceliyor. “Sonbahar”da olduğu gibi Doğu Karadeniz’in vazgeçilmezi tulum ve horonu bu filminde de seyirciden esirgemiyor Özcan Alper. Ferhat’ın Borçka’daki köy ziyaretinde bir düğünde tulum eşliğinde oynanan horon, yanık ezgiler bölgenin adeta isyanı .
“Sonbahar” bana göre başyapıttı. “Erken Kış” da ona yakın çok başarılı bir yapım. Özcan Alper “Karanlık Gece”,”Gelecek Uzun Sürer”, Aşıklar Bayramı”, Kars Öyküleri” gibi beğeni toplayan filmlere imza atmıştı. Özellikle Antalya Akseki’de çekilen “Karanlık Gece” festivallerde beğenilmiş, yedinci sanat tutkunlarını salonlara çekmişti. Özcan Alper’in başarı hanesine yazılan “Erken Kış” kayıtsız kalınmayacak, kaçırılmayacak film. İzleyin derim.