Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir, seçildikten bir süre sonra su zamları nedeniyle yoğun biçimde eleştiriliyordu... Ben de o günlerde, "Suyun da bir maliyeti olduğunu" belirterek, kayıp ve kaçakların azaltılmasını ve bu faturanın vatandaşın sırtına yüklenmemesini istemiştim... Bu yılın temmuz ayında da "Kayıp önlenirse" başlıklı yazımda; Demir'in seçim vaatlerinde "Kayıp kaçağı önleyeceğim" ifadelerini hatırlatarak, "Samsun'da suda kayıp kaçak oranının yüzde 35'ler civarında olduğu belirtiliyor ama oranın daha yüksek olduğunu sanıyorum" demiştim... Sayıştay'ın 2020 yılı raporu, bu tahminimi doğruladı... Rapora göre, Samsun'da kayıp kaçak oranı, yüzde 64'tü... Sayıştay raporunda ilginç bir not da dikkatimi çekti: "2023 yılı itibariyle yüzde 30 su kaybı oranına ulaşılması için iyileştirme performansının artırılması gerekir"... Bu sorunun nereden kaynaklandığını anlayabilmek için biraz gerilere gidelim mi?.. İl Özel İdaresi, Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmeden hemen önce, İl Genel Meclisi'nde yapılan açıklamada, Samsun'da sadece 16 köyde yeterli içme suyu bulunmadığı belirtilmişti... Yani, Samsun'da neredeyse susuz köy kalmamıştı... İl Özel İdaresi'nin kapanmasından kısa bir süre sonra merkeze yakın mahallelerden "suyumuz yok" sesleri yükselmeye başlayınca, şaşırmıştık... İlçe merkezlerinden de sesler yükselmeye başlamıştı... O zaman da "Hani Samsun'da susuz köy yoktu" diye sormuştuk!.. Milyonlarca lira harcanarak kırsal kesime su getirildiğini ifade edenlerin yanlışı, işte böyle ortaya çıkmıştı... Bazı uzak kesimlerde su borularını bölgeye bırakıp gitmişlerdi... Boruların da daha sonra asbestli olduğu iddia edilmişti... Mesele, dönemin Büyükşehir Belediye Başkanı Yusuf Ziya Yılmaz'ın, "sussuz yerleşim yeri yok" denilmesine karşın kırsal kesime milyonlarca lira harcayarak, sağlıklı içme suyu getirme çalışmasıyla anlaşıldı aslında... Madem Samsun'da susuz köy yoktu, SASKİ neyin yatırımını yapıyordu?.. Yılmaz, İl Özel İdaresi'ni kamuoyu önünde eleştirememişti... Ne de olsa aynı partinin mensuplarıydılar... Elbette, Yılmaz durumu sineye çekmek zorunda kalmıştı... Bu yaşananları anlatmadan; "Ben yaptım oldu" anlayışını sürdürmekte ısrar eden birçok projesi de bu yüzden yargıya takılan Mustafa Demir'i,"kayıp-kaçak" konusunda eleştirmek haksızlıktır!.. En azından onun döneminde kayıp-kaçakta yüzde 1 oranında bir azalma vardır!.. Bu noktaya gelişin en büyük nedeni; İl Özel İdaresi'nin yanlış uygulamalarıdır!.. Bir de "Büyükşehir yasası" ile köylerin mahalleye dönüşmesi sonucunda, vatandaşların SASKİ abonesi yapılması konusu vardır!.. Bazı yerleşim merkezlerinde vatandaşların, kendi imkanlarıyla getirdikleri ve sadece elektrik parası ödedikleri suya, bu yasa değişikliğinden sonra bir bedel ödemek istemeyişlerini hesaba katmak gerekir!.. Bu sorunu çözebilmek için önce kırsal kesimden başlamak lazım ama seçim öncesi bunu yapmak da hiç kolay değildir!.. O nedenle, nasıl ki, Güneydoğu Anadolu'da bazı bölgelerde kaçak elektrik kullananların bedelini ödüyorsak; Samsun'da da kayıp-kaçak suyun faturası, bizlerin sırtına yüklenmektedir!.. Toplumdaki, "asalak yaşam" tutkusu, yeni bir şey de değil üstelik!.. Türkiye'de, vergisini ödeyenlere "Kümesteki kazlar" yaklaşımıyla bakan bir zihniyetin geliştirdiği anlayışın sonucudur bu aslında... Öyleyse, "Abalıya vurmaya" devam!..