İyiliğin sığınağı: "Pan'ın Labirenti"

Abone Ol

Pan'ın Labirenti Film analizi: Guillermo del Toro'nun yönetmenliğini yaptığı,  11 Ekim, 2006 yılında vizyona giren, başrollerini Ivana Baquero, Sergi López, Maribel Verdú paylaştığı fantastik sinema filmidir.

“Yakında hayatın peri masallarındaki gibi olmadığını anlayacaksın.”

Film,  fantastik bir dünyaya kaçan küçük bir kızın hikayesini anlatıyor.Savaşın acımasızlığını ve bu vahşilikte sıkışmış masum, çocuksu dünyayı konu alıyor. Ofelia, sadist eğilimleri olan üvey babasının etrafındakilere yaptığı tüm eziyetleri gözlemlemektedir. Bu küçük kız çocuğunun gerçeklikten kaçabileceği tek yer ise kendi hayal gücüdür. 

Pan’ın labiretine göz atmak gerekirse ilk gözlemler çoğu zaman bir peri masalı havası verse de Guillermo Del Toro insanlık düzenine dair derin mesajlar veriyor. Çünkü yapıt İspanya iç savaşından sonra toparlanamamış olan halkı konu alıyor. Hiçbir zaman yer verilmeyen masumları, köylüleri, çocukları anlatıyor. Savaşın içinde büyümüş bir kız çocuğunun bilinçaltında yatan korkulu dünyayla insanın kanını donduruyor.
Ofelia’nın karşısında olan acımasızlığıyla dikilen varlık aslında üvey babası değil. Bu adam, acımasız ve hissiz dünyayı ve gerçekleri temsil ediyor.
Ofelia’nın böyle bir distopik yeraltı dünyasına kaçması, yer üstündeki totaliter dünyayı temsil eden üvey babası Vidal’e bir isyan niteliği taşıyor. Bütün totaliter rejimler, kendi anlatısını toplumuna dayatmaya çalışır. Ofelia içinde yaşamak zorunda bırakıldığı baskıcı dünyanın anlatısını kabul etmeyip, kendine yeni bir anlatı kuruyor.  Yeraltı dünyası her ne kadar Ofelia’nın, Vidal’ın dünyasından kaçışı da olsa, Vidal’ın dünyasından farklı değil; aksine o dünyanın bir yansıması. 

Filmin bir sahnesinde geçen , yeraltı dünyasındaki uzun masa ve masanın üstündeki şölen sofrası Vidal’ın diğer askerlerle oturup yemek yediği sofranın bir tezahürü. Masanın yanındaki sütuna yaslanmış duran ayakkabı yığını, bir başka faşist rejime, Nazilerin toplama kampına yapılan bir göndermedir. 
11 yaşındaki bir çocuğun zihninde canlandırdığı bu fantastik dünya, bizim düşlediğimiz rengarenk, toz pembe dünyanın aksine; karanlık, korku dolu bir yer. Savaşın yarattığı dehşeti küçük bir çocuğun bilinçaltındaki etkileri üzerinden inceleyen bir baş yapıt.
Bütün masallar, ‘son’ kelimesiyle kesin bir sona bağlanır. Pan’ın Labirenti ise bunun aksine, karakterlere bazı başlangıçlar sunuyor. Ofelia’nın filmdeki sonunun onun yeraltı dünyasındaki hayatının başlangıcı olduğunu, yer üstündeki hikâyesine döndüğünü görüyoruz.