İnsan Aklının Almadığı

Abone Ol

Şiir neden yazılır veya yazılmalıdır? Şiir yazanlar ekseriyetle yeni şiir yazmaya başlayan bazılarına önyargı ile bakar, hatta yazmamasını salık verirler. Bu prototipe uyan şairlerden birisi de Varlık Dergisi’nde gençlere şiir nasihatleri veren Şeref Bilsel. Evet, kimse şiir yazmak zorunda değil. Ya da şiir yazma çabası içerisine girişip kendi benliğini şiirle var etmek mecburiyetinde değil. Fakat bazı zamanlarda ve bazı kişilerin şahsında şiir yazmak bir inkişâfın tabii ve mecburi neticesi olarak kendine varlık buluyor.

Gerçekten de şiir yazmanın öykü yazmaktan ya da oturup uzunca bir roman yazmaya niyet etmekten bir farkı vardır. Olmalıdır. Şiir, insan aklının almadığı yerde başlar. İnsan aklının bulandığı, karmaşıklaştığı ve bilinmeyen yeni anlâm helezonlarının açıldığı yerde. Ama bu bir ilk karşılaşmadır. Ardından, mısralarla ya da dizelerle kendi hayat tecrübelerimizin birleştiği yerden yeni aidiyetler ve mensubiyetler yeşerir. Bu sebeple, bazı şairleri ya da şiirleri kendimize daha yakın hissederiz veya mesafe alırız.

Şiir, tıpkı kutsal kitapların esrarengizliğinde olduğu gibi aklın almadığı yerden ve yerde başlar. Anlâm çoğunlukla bilinçli olarak gizlenmiştir ya da şiir kendine varlık sahası bulurken yüzüne peçelerini çekmiş ve kendi mahremiyetini yalnızca kendine emek vermiş okuyucularına açacak biçimde programlamıştır.

Bir aşamadan sonra, şiir, akıl oyunlarının ve kelime uyumunun ötesinde kalp gözüyle görünebilecek öteki başka bir okuma ve anlâma merhalesindedir artık. Böylesi şiirler ekseriyetle sevdiğimiz tek tük şairlerdir zaten. Şair, şiir ve okuyucusu arasında artık başka bir münasebet ve diyalektik vardır.

Bugün, Türkiye’de Türk şiiri kendine akacak yeni bir yol arıyor. 2000 sonrası şiirlerde, önceki modern dönem olarak vasıflandırabilecek şairlerin aksine daha az duygu ve daha fazla mekaniklik göze çarpıyor. Şiirimiz müzikal hassasını kaybetmiş olabilir mi? Çok az şairin çok az şiirinde eski şiirleri hatırlatan bir grotesk atmosferle karşılaşıyoruz. Bugün, bana kalırsa, hâlen anlâm helezonlarına ilâveten ses olarak en kuvvetli şairimiz İsmet Özel olmaya devam ediyor. Sadece müzikal sesle bir şiir olmayacağı gibi anlâm içerisinde kaybolmuş bir şiir de okuyucunun ilgisini çekmeyecektir, kanaatindeyim. Ancak ikisi arasında bir tercih yapmak gerekirse müzikal şiirden uzak durur ve sapasağlam anlâm direkleri üzerine kurulmuş emektar şiiri tercih ederim.

İyi şiir, çoğunlukla iyi ya da kötü bir hayat mânâsına gelmez. Ancak insan aklının almadığı birçok şiir hayatın içerisindeki binbir türlü olay, insan, düz bir yazı metni ve anlâm daireleri aracılığıyla kendisine yaşayacak bir zemin bulur.

Gazi Giray Günaydın

gazigiraygunaydin@gmail.com