İnşaat Mühendisleri Odası Milas Şubesi, 17 Ağustos 1999’da meydana gelen Marmara Depremi’nin yıldönümü nedeniyle basın açıklaması düzenledi. Açıklamada şehirlerin depreme hazır olmadığının altı çizildi.

İnşaat Mühendisleri Odası Milas Şubesi, 17 bin 480 kişinin hayatını kaybettiği, 23 bin 781 kişinin de yaralandığı 17 Ağustos Marmara Depremi’nin yıldönümünde Türkiye’deki deprem gerçeğini basın açıklamasıyla gözler önüne serdi. “Deprem bir doğa olayıdır, afeti ise çoğu zaman insanlar oluşturuyor.. Bu nedenle afet kader değildir!” başlığıyla yapılan basın açıklamasında ilk olarak Marmara Depremi’nin etkilerinden bahsedildi. İnşaat Mühendisleri Odası Milas Şubesi adına konuşan Milas Temsilcisi Murathan Karadeniz, 18 yıl önce Gölcük merkezli yaşanan depremde binlerce insanın hayatını kaybettiği veya yaralandığını hatırlattı. Oluşan milyarlarca liralık ekonomik kayıptan da bahseden Karadeniz, bölgede bulunan yapıların yüzde 25’inin kullanılamaz hale geldiğini söyledi.

Türkiye topraklarının yüzde 92’sinin deprem tehlikesi altında yüzde 66’sının da birinci ve ikinci derecede deprem bölgesinde olduğunu belirten Karadeniz, “Yapılarımızın deprem riski taşıması değil, deprem güvenliği olacak şekilde üretilmesi gerekir. Bu anlayış doğrultusunda alınacak önlemlerle, deprem zararlarını kabul edilebilir sınırlara indirmek mümkün olabilir. Binaların proje üretim sürecinden başlayarak yapı üretim sürecinin tüm evreleri sertifikalı mühendisler tarafından denetlenmelidir” dedi.

Dünyanın dengesinin değişmesi hakkında değerlendirmeler yapan Karadeniz, “Sel ve su baskınları doğal bir hal aldı, afete dönüştü. Isı adaları oluştu, iklim değişti. Hava düne göre çok daha fazla kirlendi. Kentlerimiz depreme hazırlıklı değil. Yeni inşaat ve kentsel dönüşüm uygulamaları sosyal ve toplumsal sorunları artırdı. Yapılar, bütünlüklü bir planlama yerine parçacı bir anlayışla yıkılıp yeniden yapılıyor.” sözlerini kullandı.

Karadeniz sözlerini, “Biz, İnşaat Mühendisleri Odası’nın ve odaya bağlı şubelerin yöneticileri olarak geleceğe endişeyle değil, güvenle bakmak istiyoruz. Bu isteğimizin her zaman arkasında olacağımızı kamuoyuna duyuruyoruz. Çünkü toplumsal duyarlılığımız, yaşamın kutsallığına olan inancımız, bilimsel ve mesleki gerçeklikler bunu gerektiriyor. Bunlar yapılmadığı takdirde sürekli olarak acı çekmeye devam edeceğiz.” diyerek sonlandırdı.