İlkadım Müftüsü Ömer Yay: Nefsimize ve neslimize sahip çıkalım İnsanın, hayatını onurlu ve güvenli bir şekilde sürdürebilmesi için vazgeçilmez kabul edilen temel hakları, görevleri vardır. Din, akıl, namus, can ve mal güvenliği bu hakların önde gelenleridir. Hayatın gayesi ve korunması gereken bu temel haklara “zarurat-ı diniyye” (dinin vazgeçilmez temel değerleri) denir. Cenab-ı Allah, Kur'an-ı Kerim'de “Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem azabından koruyun; onun başında acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.” (Tahrim Suresi, Ayet 6.) buyurmaktadır. Kudretiyle bizleri (nefsimizi) ve neslimizi yoktan var eden Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Çünkü bizlere sayamayacağımız kadar nimetler vermiş ve bu nimetlerle insanoğlunun Rabbini tanımasını istemiştir. Allah'ın bu sayamayacağımız nimetlerinden birisi de neslimiz olan çocuklarımızdır, evlatlarımızdır. Çocuklar, dünya hayatının süsü, güzelliği, neşesi, aile bahçesinin gülü, milletlerin de en büyük ümit ve istikbal ve istiklal kaynağıdır. Peygamber Efendimiz çocukları “Cennet çiçekleri, kalp meyveleri, ilahi ihsan ve rızıklar” olarak beyan etmektedir. Onun için ailelerin huzur ve mutluluğu yakalayabilmesi için evlatlarına ve çocuklarına Allah'ın bir rızkı ve ihsanı, emaneti olarak bakmaları, onları Allah'ın istediği şekilde yetiştirme dert ve gayesinde olacaktır. Zaten aile kurumundan maksat, nesli korumak ve zürriyeti çoğaltmaktır. Aile kurumunu korumak da helalinden nikah bağıyla ailelerin teşekkül edip Allah'ın haram ve helal sınırlarına dikkat etmekle olur. Bizim millet olarak en köklü yapılarımızdan birisi aile kurumudur. Ailemizi ne kadar iman ve ahlak, milli ve manevi değerlerine bağlı yetiştirirsek, geleceğimiz o kadar emin ve güvenilir olur. Çocuklarını, gençlerini ve nesillerini iyi yetiştirip onlara İslami ve insani terbiye vermeyen milletin, istikbali ve istiklali karanlıktır. Düşmanın ve şeytanın heva ve heveslerine, sanal dünyanın tuzaklarına terk edilen nesil önce kendine, ailesine yabancılaşacak, düşman olacak sonra da vatana, millete, bayrağa ve değerlerine sahip çıkmayacaktır. Günümüz dünyasında nefislerimizle ve neslimizle ilgili büyük tehlikeler ve tuzaklar vardır. Kendi nefsimizi ve neslimizi bugünün tuzaklarından, sanal dünyandan, sosyal medya ağlarından boşa vakit geçirmeden ömrü bir hiç (sanal) alemde tüketmeden korumalıyız. Neslimizi ve nefsimizi bu gibi dünyevi zararlı alışkanlıklardan koruyamadığımız zaman, ahiretimiz ve yaratılış gayemizi de unutmuş oluruz. Rabbimiz yukarıdaki ayette “Yakıtı insanlar ve taşlar olduğu cehennem azabından kendini ve ailenizi koruyun.” buyurmaktadır. Nesiller, kendini yaratan Rabbini bilmez, Rabbini sevmezse kimi sevecektir? Gönüller, manevi bir iklime girdiğimiz şu rahmet mağfiret ayında, Kur'an'la aydınlanmazsa, manevi gıdayla beslenmezse karanlıktan nasıl kurtulacaktır? Nesillerimiz, Peygamberimizi tanıyıp sevmezse, kimi tanıyıp sevecek kimin yoluna uyacak? İşte tam da manevi bir zaman dilimindeyiz. Rabbimizle hemhal olabileceğimiz, Kur'an-ı Kerim’le tekrar buluşup onun manevi iklimine dalacağımız bir ayı yaşıyoruz. Eksiklerimizden, hatalarımızdan vazgeçeceğimiz, tevbe edeceğimiz, toptan bir arınma, durulanma, temizlenme, nefsinizi ve neslimizi koruma altına alacağımız bir aydayız. Çocuklarımızı evlerinde teravih namazlarıyla buluşturarak, Kur'an-ı Kerim okuyarak ve anlayarak yetiştirmenin derdinde ve çabasında olmalıyız. Nesillerimiz maalesef ömür sermayesini malayani, boş şeylerle tüketmektedir. Televizyon, sanal alem, internet, sosyal medya ağları, ahlaksız filmlerle geçirilen bir ömür ilme, fenne, sanata, bayrağa, ezana, vatana hizmet etme de ne zaman sıra gelecektir. İşte bütün bunları düşünüp anne ve babaların, eğitimcilerin, din görevlilerimizin en büyük vazifeleri bir canlı yetiştirir gibi çocuğumuzu sadece yeme-içme, giyinme, yatıp kalkmasına özen gösteren fakat kamil bir iman, güzel bir ahlaka, iyi bir edebe, sağlam bir karaktere sahip olmesi için ufak bir gayret göstermeyen anne-babalar yarınlardan nasıl emin olabilecekler? Peygamberimiz (s.a.v.), “Bir anne ve babanın evladına bırakabileceği en büyük miras, güzel edeptir.” buyurarak, nesillerimize bırakacağımız mirasın edep, ahlak ve yaratılış gayesine uygun yetiştirmek olduğunu bizlere iletiyor. Yüce Peygamberimiz (s.a.v) nesillerimizin sorumluluğuyla ilgili Hadis-i Şerif’ini naklederek yazımıza son verelim. “Her biriniz çobansınız (sorumlusunuz) ve her biriniz sürüsünden sorumludur. Kişi ehli ve evladı iyali üzerinde bir çobandır, aile efradından sorumludur. Kadın kocasının evinde bir çobandır, ev işlerinden sorumludur. Hizmetçi efendisinin malında çobandır, muhafaza hususunda sorumludur. Her kişi babasının malından sorumludur. Hülasa her biriniz çobansınız ve sürünüzden sorumlusunuz.” Gençlerimize, neslimize sahip çıkmamız aslında kendimize, ailemize, vatanımıza, ahiretimize sahip çıkmak demektir. Dünya ve ahiret geleceğimiz olan neslimize sahip çıkma temennisiyle Allah'a emanet olun. Hayırlı Ramazanlar...   Ömer YAY İlkadım İlçe Müftüsü