Çocukken yeni yıl gelse
de bir yaş daha büyüsek,
derdik...
Gençlik yaşlarında,
aile
büyüklerinin
toleransını
fırsat bilir;
normalde yasak
olan alkolün
tadına bakardık...
Orta yaşlarda,
çoluk-çocuk,
genellikle 
PTT'ye (Pijama-terlik-televizyon)
diye takılırdık...
İlerleyen yaşlarda ise
eskisi gibi yılbaşı programları olmasa bile
"Televizyonun
sesini 
biraz kısar mısınız,
uyuyamıyorum?"

vaziyetlerine daldık!..
Hayatın olağan akışı
içinde
bizler başkalarının
şaşaalı
kutlamalarına,
belki onlar da bizlerin
mütevazı
yılbaşı
anlayışına
gıptayla baksa da
her iki
organizasyonun
ortak noktası;
aile, sevdikler ve dostlarla
birlikte olmaktı...
"Mükellef sofra"
maddi duruma
göre değişirdi
elbette...
Hindi ve portakallı ördek
bulunan
masalar
ile
tavuklu pilavlı
sofralar
arasında 
ne fark vardı?..
Mesele farkta değil,
mutlu olmaktaydı...
İnsanlar, başkalarının
evlerinde
ne yediğini, içtiğini
bilmezdi...
Taa ki türedi zenginlerin
lüks otel ve konutlarda
yaptıkları kutlamaların
sosyal medyadaki paylaşımlarına
kadar...
Görgüsüzlüğün doruk noktasına
ulaştığı
bir ortamda,
böylesi paylaşımlar,
elbette tepki çekmekte...
Yeni yıla kim nasıl
girer bilemem ama
toplumu ayrıştıracak,
görüntülerden
özenle kaçınmak gerekir...
Bu vesileyle
yeni yılınızı şimdiden kutlar;
sağlık ve mutluluklar dilerim...