Giderek kahverengiye dönüşen, küresel iklimden ötürü kuraklığın egemenliği altına giren, orman yangınları ve sellerle boğuşan dünyayı korumakta acaba geç mi kaldık? 8 milyara yakın kişinin yaşadığı dünyayı ne yazık ki insanoğlunun kaba, hoyrat ve özensiz tutumlarının sonucu yaşamı tehdit eder hale getirdik. Bırakın geri kalmış veya gelişmekte olan ülkeleri, zengin ve refahı yüksek gelişmiş ülkeler bile yaşadığımız gezegene o denli vahşi davranıyorlar ki… Fosil yakıt tüketiminden tutun da kentleri ve diğer yerleşim birimlerini betona çevirmekte hayli cömertler ABD’si, Almanya’yası, Fransa’sı, İngiltere’si, İtalya’sı ve diğer zengin ülkeler... Bıçak kemiğe dayanınca ve yaşlı gezegenimiz “imdat” diye çığlık atmaya başlayınca akıllar başa geldi, dünyanın doğasını bozan küresel iklime karşı Birleşmiş Milletler'in öncülüğünde ortak mücadele arayışları başladı. 1997 yılında 160 ülke tarafından imzalanan Kyoto Protokolü ile 2015 yılında 191 ülke tarafından imzalanan ve 2016 yılında yürürlüğe giren Paris İklim Anlaşması küresel sıcaklığa neden olan sera gazı salımını önlemeyi ve yıllık ısı artışını 1.5 derecede sabit tutmayı amaçlayan anlaşmalar. Küresel iklimden en çok etkilenen ülkelerin başında gelen ve bunun bedelini seller ve orman yangınlarında can kayıpları ile ödeyen Türkiye her iki anlaşmanın tarafı. Ülkeler kendi olanakları çerçevesinde ısı artışına karşı mücadele yürütürken, bağıtlanan anlaşmalar ve küresel toplantılarla soruna küresel düzeyde çözüm aranıyor. Bu doğrultuda 1-2 Kasım tarihlerinde İskoçya’nın Glasgow kentinde BM Glasgow Konferansı gerçekleştiriliyor. Konferans 2005 yılındaki Paris Konferansı’nın ardından yapılan en önemli iklim zirvesi niteliğinde. Konferansa 200 ülkeden temsilcilerin yanı sıra bilim insanları ve çevre örgütleriyle birlikte binlerce kişinin katılması bekleniyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yer aldığı konferansta, dünyanın dört bir yanından Glasgow’a gelen liderler de bulunacak. Dünya liderleri iklim değişikliği ve küresel ısınmaya karşı atılacak adımları ele alacak, ortak karara almaya çalışacak. Zaten dünyanın başına bela olarak çöken küresel iklime karşı 1995 yılından bu yana arayışlarını sürdürüyor ülkeler. Enerji üretiminde fosil yakıtların en zararlısı olan kömür kullanımını 2030 yılına dek sonlandırmak temel amaç. BM, zengin ülkelere “2030’a kadar enerji üretiminde kömür kullanmaktan vazgeçin” çağrısında bulunuyor. Ne var ki, doğalgaz ve petrol fiyatlarının rekor düzeyde artmasından ötürü bu çağrının karşılık bulması zor görünüyor. Zaten geri kalmış ve gelişmekte olan ülkelerde hem enerji üretimi hem de ısınmada temel yakıt kömür. Yani bir tarafta sera gazı salınımına yol açan kömür diğer yanda doğalgaz ve petrolde sürekli yükselen fiyatlar. Küresel ısınmaya ve kirliliğe karşı yürütülecek mücadeleye destek olmak için zengin ülkelerin diğer ülkelere söz verdiği 100 milyar dolarlık iklim yardımı da masaya yatırılacak. Dünya ülkeleri görmezden gelinemez ve ötelenemez küresel ısınmaya karşı yoğun mücadele arayışlarını sürdürüyor. Öyle ya, insanoğlunun Güneş Sistemindeki sekiz gezegenden biri olan dünyadan başka yaşayacağı gezegeni yok. Diğer 7 gezegen, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’de yaşam belirtisi henüz saptanamadı. Onun için gözümüz gibi korumamız gerekiyor gezegenimizi...