Hikâyeler, insan yaşamında oldukça önemli bir yere sahiptir. Küçük yaşlardan itibaren okuduğumuz veya dinlediğimiz hikâyeler, bizim kendimizi bulmamıza ve kendimizi keşfetmemize yardımcı olur. Her hikâye, mutlu sonla bitmese de her hikayeden alınacak bir ders vardır. Bazı hikayeler sizi alır götürür başka diyarlara… Bazıları ise sizi sarmaz ve hemen oracıkta bırakırsınız. Hikâyede sizi yakalayan, sizi hikâye ile bütünleştiren bir durum varsa; hikaye ile aranızda bir bağ kurarsınız ve adeta o hikayeyi yaşarsınız. İşletmelerin veya kentlerin tanıtımında da hikâye çok önemli bir unsur. Hikâye bazen tarihi, kültürel ve doğal zenginlik gibi hazır varken Dubai örneğinde olduğu gibi sonradan da yaratılabiliyor. Burada önemli olan doğru kurguyu yapabilmek. Hikayelerin kahramanları çok önemlidir. Herkes o kahraman gibi olmak ister. Onun giydiği, yediği, içtiği şeyleri tüketmek ister. Örneğin A Milli Futbol Takımımızın dünya üçüncüsü olduğu sene, herkes saçlarını Hasan Şaş gibi kestirmişti. Veya The Matrix filminin ana karakteri Neo gibi pardösü giymiş onun taktığı gözlüğü takmış yine onun kullandığı gözlüğü kullanmışlardı... Bizimkiler dizisini hatırlayalım. Oradaki bakkalı, kapıcıyı veya apartman yöneticisini. Orada herkes kendisinden bir parça buluyordu. Hayatın kendisi orada yaşıyordu. Benzer şey Leyla ile Mecnun dizisinde de oldu. Herkes kendisinden bir parça buldu. Kendisi ile özdeşleştirdi. Netice itibari ile çok uzun yıllar süren bir dizi oldu. Samsun özelinde baktığımız zaman hikayeleşebilecek çok sayıda unsur var. Önemli olan burada kurguyu doğru kurmak ve doğru yerde doğru zamanda doğru hedef kitleye tanıtımını yapmak gerekli...