Küresel güçlerin arkasında olduğu
darbe girişimleri,
siyasi cinayetler
ve bombalı saldırılardaki
parmak izleri,
bir süre saklansa da
günün birinde ortaya çıkıyor...
Çok uzak diyarlara
gitmeye gerek yok!..
Eski Başbakan Nihat Erim,
gazeteci Abdi İpekçi, 
Gümrük ve Tekel Bakanı Gün Sazak,
gazeteci Çetin Emeç,
gazeteci Uğur Mumcu,
Prof. Dr.
Ahmet Taner Kışlalı,
Jandarma Genel Komutanı Org. Eşref Bitlis,
Prof. Dr. Necip Hablemitoğlu,
Büyük Birlik Partisi
Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu ve
gazeteci Hrant Dink
suikastlarının
gerçek amacı,
siyasi husumet miydi?..
Bu cinayetler sonrasında,
bütün dünyada olduğu gibi
küresel güçlerin
şemsiyesi altındaki medya kuruluşlarının
hiçbiri,
gerçekleri
ortaya koymaya
yanaşmadı...
"Tuğlayı çekmek" yerine
sipariş edilen
bilgi ve görüntülerle
kamuoyunu yıllarca 
yanılttılar, kafaları karıştırdılar...
Mesele bu değil, elbette...
Konu, Rusya'da DEAŞ'ın
saldırıları
sonucunda ölen ve yaralanan
insanlar...
ABD ve 
AB medyası,
olayları 
saptırıyor...
Asıl konuyu
anlatanların sayısı,
bir elin parmakları
kadar az!..
Önce DEAŞ'ı kim
kurdu, ona bakalım?..
Eski ABD Başkanı 
Trump;
DEAŞ'ı,
Obama ile Clinton'un
kurduğunu
itiraf etmedi mi?..
Trump'ın iddiasına
doğru dürüst bir itiraz
oldu mu?..
Olmadı. Çünkü her şey apaçık ortadaydı...
DEAŞ'ı bölgede konuşlandırıp,
petrol rafinerilerini
işgal ettiren
ve diğer yandan da "Terörle mücadele ediyorlar"
diye
PKK-PYD'yi eğiten ve
silahlandıran
ABD değil miydi?..
Tıpkı, Çekiç Güç'te olduğu
gibi...
Neyse, dönelim yine Rusya'ya...
Yaklaşık 2 hafta önce,
ABD Moskova Büyükelçiliği,
Amerikan vatandaşlarının 48 saat içinde kalabalık etkinliklerden uzak durmalarını tavsiye etmişti...
Rus istihbaratı,
bu açık bilgiyi 
atladı mı?..
Bu mümkün mü?..
Polis,
dünyanın her yerinde
en sıradan cinayetlerde bile
failin
yakalanması çalışmaları sırasında,
bu olayın kim ya da kimlerin
işine geldiğini
araştırmaz mı?..
En basitinden
biz de öyle yapalım!..
DEAŞ'ın,
ABD ve İsrail'in
taşeronu olduğunu
bilmeyen var mı?..
İsrail'in, Filistin'de Refah'a saldırı planı yaptığı bir dönemde;
bu katliamın sözde İslami bir örgüt tarafından
gerçekleştirilmesi, 
ne anlama geliyor ve kim hedef gösteriliyor?..
11 Eylül saldırısından
sonra ABD,
dünya kamuoyunda
Müslümanları
kötüleyerek,
İslam ülkelerine
yönelik operasyonlarını
daha açıkça yapmadı mı?..
Yıllar sonra
oyuncuları 
değiştirilmiş,
ama geçmişte yaşananlara 
benzer bir senaryo
yine gündemde...
Bu arada, Rusya'nın da
bu plan üzerine
başka bir 
proje
inşa etmediğini
kim söyleyebilir?..
Bu olayla birlikte,
Rusya da Ukrayna'nın
işini bitirmek için
bir bahane üretmedi mi?..
Saldırganların, Ukrayna sınırına 20 kilometre kala
ele geçirilmesi;
bir algı oluşturmak için miydi?..
Hani, bu işin arkasında
Ukrayna var, gibisinden...
Yani, herkesin durumdan vazife çıkardığı
bir
katliam
var ortada...
ABD-İsrail ve savaş çığlıkları atan
Fransa ile
Ukrayna'yı hedefinde
tutan
Rusya'nın
ortak yapımı
bir film ortaya
çıkarsa
şaşırmam!..
Uydudan yerdeki karıncayı bile gören,
sosyal medya hesaplarını
anında takip eden
ve cep telefonlarını
dinleyen bir sistem;
bu katliamın arka planında
kim veya kimlerin olduğunu
bilmez mi?..
Rahmetli Erbakan'ı analım
ve "Hadi ordan" diyelim...
İşin içinde
film varsa;
figüran da var, demektir...
Mesela,
Gazze başta olmak üzere
dünyanın birçok ülkesinde
masum insanların
katledilmesi karşısında
suskun
kalan
uluslararası örgütler
bu işin neresinde?..
Hani, denizde petrol atıklarıyla
bir balina veya martı için dünyayı ayağa kaldıran
örgütler, medya kuruluşları
ve
fenomenlere soruyorum...
Ve masum insanların
acımasızca katledilmesi
karşısında,
söylenecek son sözü Orhan Gencebay'a
bırakıyorum:
"Batsın bu dünya"...