Hastanelerde manevi destek projesi, Sağlık Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ortaklaşa gerçekleştirdiği bir çalışma. İmzalar, 7 Ocak 2015'te atıldı. Şimdilik altı ilde uygulanıyor. Ankara, İstanbul, Erzurum, Kayseri, Samsun ve Ordu'da. Proje, deneme safhasında. Faydalı olup olmadığı geri dönüşler sonunda ortaya çıkacak. Yani bir anlamda uzun ömürlü olup olmaması buna bağlı. Ekipler, altı ayı geride bıraktı. Manevi destek ekiplerinin birinci görevi hasta ve hasta yakınlarına dini konularda rehberlik ederek moral vermek, onları motive etmek ve manevi destek hizmeti sunmak. İşin pratiğindeyse farklı referanslar devreye girebiliyor.

HEPSİ DE 'SEÇİLMİŞ' İNSANLAR

İlk etapta, işe yatkın Diyanet görevlileri tespit edildi. Projede yer alanların hepsi yüksek lisans ya da doktora eğitimli. Tercihen de din psikolojisi, din eğitimi, din sosyolojisi, dini danışmanlık ve rehberlik alanında lisansüstü eğitim yapanlar görevlendirildi. Şu anda 20 müftülük personeli aktif görevde. Hastanelere dağılmadan önce de beş hafta boyunca da ikiyüz saatlik 'özel' eğitimden geçtiler.

İSTANBUL'DAKİ ÖRNEK EKİP

Sebahattin Kaygusuz, 26 yıldır Diyanet görevlisi. Aslen cami imamı. Yurtdışı tecrübesi var. 4 yıl Hollanda'da imamlık yaptı. Fakülte hayatından sonra Marmara Üniversitesi'nde din eğitimi üzerine yüksek lisansını tamamladı. 46 yaşında.

Nihal İşbilen Esendir, Kur'an Kursu öğretmeni. Henüz 9 yıllık devlet memuru. O da yüksek lisans mezunu. Din psikoloji üzerine eğitim aldı. 32 yaşında.

Onlar artık bir ekip. Yaklaşık 6 aydır İstanbul'daki Başakşehir Devlet Hastanesi'nde manevi destek uzmanı olarak çalışıyorlar. Görevleri, hasta ve yakınlarına moral desteği vermek. Yol haritası, tamamen hastanın yaklaşımı doğrultusunda belirleniyor. Zaman zaman dini referanslar, zaman zaman da psikoloji devreye giriyor. Terminolojileri hastadan hastaya değişse de paydaları değişmiyor. İhtiyaç duyulan bir anda omuzlara uzanan bir el olmak.

MESNEVİ İLE TERAPİ

Hastanenin palyatif servisi, manevi destek ekibinin öncelikli alanı. Burada yoğun bakımdan çıkan ya da uzun soluklu tedavi görmek zorunda kalan ağır hastalar var. Onlarla birlikte gecesini gündüzüne katan yakınları da tabii ki. Yatakta yatmak da, yatanın refakâtçisi olmak da zor. Sadece bedenen değil; ruhları da bîtap.

KARDEŞİNİN YANINDAN AYRILAMIYOR

Serviste yatan hastalardan biri de Bülent Karslı. 39 yaşında. İstanbul Avcılar'da metrobüsün çarpması sonrası beyin kanaması geçirdi ve beyin sapında kanama meydana geldi. Söylenen her şeyi anlıyor; kendince tepki veriyor ama ne vücudunu hareket ettirebiliyor ne de konuşabiliyor. Yoğun bakımdan çıkalı 22 gün oldu.

Refakâtçisi, ablası Günnaz Uzun. Hastanede 3 buçuk ayı geride bıraktılar. Kardeşinin ayağa kalkabilmesi için elinden gelen gayreti gösteriyor. Sürekli konuşuyor; sorular soruyor. Tepkisini ölçüyor. Ayvalık'ta yaşıyor; iki çocuğu var ama kardeşinin yanından bir an olsun ayrılmıyor; daha doğrusu ayrılamıyor.

MESNEVİ OKUYOR

Manevi destek ekibinin dikkat kesildiği hastalardan biri Bülent Karslı. Nihal İşbilen Esendir, hastayla iletişim kurmak adına kitap okuma yolunu seçti.

"Manevi destek yeni bir uygulama Türkiye'de. Bir nev'i manevi bakım. Farklı yöntemler var, bunlardan biri de bibliyoterapi. Bülent Bey ile iletişim kurmak için kitap okumalarına başladık. Mesnevi'den bölümler okuyorum. Mesnevi, herkese hitap ediyor. Herkesi şemsiyesi altında toplayabiliyor. Bizler, dini temalarla hasta ve yakınlarına destek çıkmaya çalışıyoruz ama din tek referans değil, maneviyât şemsiyesi altında farklı inançlara da hizmet sunuyoruz. Ateist, Hristiyan farketmez; farklı inançlara sahip insanlarla da buluşuyoruz. Buluştuğumuz yer, maneviyât çünkü."


İşbilen Esendir: Hasta ve yakınları kendilerine uzanacak bir ele ihtiyaç duyuyor. Bizler de hastanede multidisipliner ekibin parçasıyız

"BULUŞACAĞIMIZI BİLİYORUM"

Mehmet Altın, çoklu organ yetmezliğinden dolayı hastanede. 67 yaşında. Yaşlılıkla gelen rahatsızlıkların yanı sıra onu asıl dağıtan, 47 yıllık hayat arkadaşı Refika Hanım'ın vefatı. Bir yıl önce beyin kanaması sonucu yitirdiği eşinin yokluğunu kabullenemiyor; onun yokluğuna alışmayı reddediyor.

Altın'ın gözündeki yaşı dindirmek çok zor. Hastalığı boyunca ona refakât eden kızı Fatma Cengiz dahi babasına teskin etmekte çaresiz. Özlem, öylesine büyük ki Mehmet Altın elini ayağını hayattan çekmiş durumda.


Altın, son bir yıldır ara ara yoğun bakımda kaldı. Yaklaşık bir haftadır palyatif serviste.

İçini kemiren eşini bir daha göremeyecek olmak. Son bir yıldır, cevabını aradığı 'tek' soru buydu. Altın'ın içine su serpen, bir nebze olsun rahatlatansa manevi destek ekibinden Sebahattin Kaygusuz ve Nihal İşbilen Esendir oldu.

"Hanımdan sonra her şeyimi kaybettim. Onaramıyorum. Allah, kimseyi benim gibi etmesin. Biz, 47 sene beraber yaşadık. Çocuklar gibi yaşadık. Daha da başkası yok. O, bir sefer geliyor. Bir daha da görüş yok. Geldi geçti... Az bir günüm kaldı. Hanımın yerini doldurmam mümkün değil; yani öbür tarafta görecek miyim? Hep bunu düşünüyordum. Ama arkadaşlarla konuşunca rahatladım. Dinimize göre ahirette tekrar buluşacağımızı, bunun geçici bir ayrılık olduğunu anlattılar. Artık hanımla buluşacağımızı biliyorum."



"RUHLARINA DOKUNUYORUZ"

Sebahattin Kaygusuz'un mesleki kıdemi daha fazla. Bugüne kadar sayısız hutbe okumuşluğu, vaaz vermişliği var. Ancak 26 yıllık deneyimden farklı olarak şu an konuşan değil; susan tarafta. Çoğunlukla hasta ve hasta yakınlarını dinlemeyi tercih ediyor. Ona göre içlerini dökmeye yani dinlenmeye ihtiyaçları azımsanmayacak kadar fazla.

"Doktorlar bedene, psikiyatrlar zihne, bizler de insanların ruhuna dokunarak onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz. Her şeyden önce ihtiyaçları tespit ediyoruz. Sonra strateji belirliyoruz. Gerektiğinde din, gerektiğinde psikoloji devreye giriyor. Duruma göre değişiyor. Hasta yakınlarında 'tükenmişlik sendromu' var. Moral, motivasyon sağlamaya çalışıyoruz. Yalnızlık, ümitsizlik gibi duygularını telâfi etmeye çalışıyoruz. Ümitsizlik varsa din devreye giriyor. Düşünün; hastasını almayı ümit eden biri yoğun bakım ya da kayıpla karşılaşabiliyor. Travmatik bir durum. Böyle durumlarda yeni duruma uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bu bir manevi destektir örneğin."

PALYATİF HASTALAR İÇİN BİREBİR

Hastane Başhekim Yardımcısı Dr. Abdullah Velioğlu, altı aylık süre içinde uygulamanın tahminlerinin ötesinde işe yaradığını söylüyor. İlk başta önyargıyla baktığı uygulamayı bugün hararetle savunanlardan.

"Bu süre içinde manevi destek ekibimiz, 450'ye yakın hasta gördü. Umduğumuzun üzerinde verim aldık. Bu arkadaşlar, donanımlı altyapısı sağlam arkadaşlar. Sıradan insanlar değil. Hastaların iyileşmesi için doktorundan hemşiresine bizler, her türlü çabayı gösteriyoruz. Bu arkadaşların farkıysa, 20-30-40 dakika boyunca karşılarındakini sessizce dinlemeleri. Saygı, empati ve pozitif enerjiyle dolu arkadaşlar. Koşulsuz dinleme üzerine çalışıyorlar; sözlü sözsüz iletişim. Bu ciddi bir ihtiyaçtı. Öyle ki, çalışanlarımızdan dahi manevi destek ekibinden yardım alan arkadaşlarımız var."

HEM PSİKOLOJİK HEM DİNİ DESTEK

İstanbul'daki Çekmece Bölgesi Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreteri Prof. İhsan Bakır da özellikle ağır seyreden ya da ameliyat olacak hasta ve yakınları için çok önemli bir çalışma olduğuna vurgu yapıyor.

"Dünya Sağlık Örgütü'nce hastaların dini destek alması, dini vecibelerini yerine getirmesi evrensel bir hak olarak kabul ediliyor. Tıbbi tedavi uyguladığımız hastalara hem psikolojik destek hem de dini- manevi destek sunuyoruz. Bir din görevlisinin manevi destek için hastaların ve yakınlarının yanlarında olması onları rahatlatıyor. Bu da tedavide başarı için önemli. Yapılan bilimsel çalışmalarda ameliyatlara yüksek moralle giren hastaların ameliyat sonrası komplikasyon ve şikayetlere daha az maruz kalıyor."

(Kaynak: Al Jazeera)