ZONGULDAK (AA) - ERDİNÇ AKSOY/FERDİ AKILLI - Türkiye'de son 24 günde yaşanan boğulma vakalarında sulama kanalı, göl, gölet ve havuz gibi tatlı su kaynaklarında 61, denizlerde ise 43 olmak üzere 104 kişi hayatını kaybetti.

AA muhabirinin derlediği bilgilere göre, 14 Temmuz'dan bu yana Karadeniz'de 25, Marmara'da 13, Ege'de 1 ve Akdeniz'de de 4 olmak üzere 43 kişi yaşamını yitirdi.

Söz konusu tarihlerde sulama kanalında 6, göl, gölet, baraj ve benzeri su kaynaklarında 24, ırmak, dere ve çaylarda 27, havuzlarda ise 4 olmak üzere 61 kişi boğuldu.

En fazla boğulma vakaları, 17-18-19 Ramazan Bayramı'nda 25 kişi, hafta sonlarına denk gelen 25-26 Temmuz'da 5 ve 1-2 Ağustos'ta da 20 kişi olarak gerçekleşti. 

Deniz ve diğer su kaynaklarında 1 Pakistanlı, 1 Afgan, 4 Suriyeli, 1 Ezidi, 1 Azeri ve 1 Fransız da hayatını kaybetti.

- "Tatlı suyun kaldırma kuvveti az"

 İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Beji, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sulama kanalı, göl, gölet, nehirler ve barajların tümünün tatlı su kaynakları olduğunu söyledi.

  Tatlı suda yüzmenin ya da su yüzeyinde kalmanın zorluğuna değinen Beji, "Kaldırma kuvveti nispeten düşük olan tatlı sulara, çoğunluğu iyi yüzme bilmeyen kişi veya çocuklar girdiğinden boğulma vakaları çok yaşanıyor. Bunun yanı sıra ırmak ve nehir gibi akarsularda güçlü bir akıntı olması yüzmeye çalışanları büyük bir hızla sürükleyip götürmektedir. Bu da tehlikeli bir durum arz eder" diye konuştu. 

- "Karadeniz'de çeken akıntı boğuyor"

Prof. Dr. Beji, Karadeniz'in boğulma vakalarında açık ara öne çıkmasının nedeninin çeken akıntı olduğuna işaret ederek "Karadeniz'de güçlü kırılan dalgaların olduğu bölgelerde çeken akıntı olasılığı çok yüksektir. Boğulmaların yüzde 70’i de çeken akıntılar nedeniyledir.  Bunun dışında Karadeniz dalga açısından da en sert denizimizdir. Güçlü dalgalar da boğulma olaylarını artırmaktadır" ifadesini kullandı.

Çeken akıntının kıyıdan açık denize doğru yönelmiş oldukça güçlü bir akıntı olduğunu aktaran Beji, şöyle konuştu:

"Dışarıdan bakıldığında denizde nispeten bulanık renkli kanalize olmuş bir bölge olarak görünür. Rengin bulanık olmasının nedeni akıntının dipten kaldırdığı kum ve çamuru sürüklemesidir. Diğer denizlerimize göre Karadeniz en az tuzlu olandır. Akdeniz’e göre tuz oranı yarı yarıyadır. Bu da Karadeniz’i en az yoğunluklu deniz suyu yapmaktadır ki tatlı sulardaki kadar olmasa da Karadeniz’de de yüzmek ya da su üzerinde durmak daha zordur."

- "Marmara'da rüzgarın etkisi"

 Prof. Dr. Serdar Beji, Marmara’da çeken akıntının Karadeniz'e kıyasla çok az olduğunu düşündüklerini belirterek şöyle devam etti:

"Bu yıl Marmara denizinin de nispeten ön plana çıktığı görülüyor. Bunun nedeni ihtimal ki bu yaz yıldız, poyraz gibi Kuzeyli rüzgarların her zamankinden daha etkili olmasıdır. Sonuç olarak gerek Karadeniz’de gerekse Marmara’da her zamankinden daha yüksek dalgalar oluşmaktadır. Marmara’daki boğulma sayısındaki artışı da bununla açıklayabiliriz. Hafta sonları veya tatillerde çok daha fazla sayıda kişi denize girdiğinden de boğulma sayıları çok belirgin olarak artmaktadır." 

- "Tuzlu denizlerde vakalar az"

Prof. Dr. Beji, özellikle Akdeniz ve Ege'nin Türkiye'nin en tuzlu denizleri olduğuna işaret ederek "Su yoğunluğu yüksektir ve yüzmek ya da su üzerinde kalabilmek nispeten çok daha kolaydır. Bu avantajların yanı sıra bu denizlerimizde çeken akıntı bildiğimiz kadarıyla oluşmamaktadır. Ege’de kum yapısı gereği kesinlikle oluşmaz, Akdeniz’de belki çok az bir bölgede görülebilir" değerlendirmesinde bulundu. 

Kuzeyli rüzgarların bu denizlerde dalga oluşturmadığını vurgulayan Beji, bunların sonucu olarak da boğulmaların az yaşandığını kaydetti.