Başbakan Ahmet Davutoğlu, Rusya’nın Suriye’deki müdahalesinin rejimi ayakta tutmak amaçlı ve doğru bir tutum olmadığını söyledi.

BM Genel Kurulu’nun 70. Dönem Toplantılarından dönüşte, uçakta gazetecilere açıklamalarda bulunan Davutoğlu, “Türkiye’nin dış politikada yalnız kaldığını ileri sürenler için bazı rakamlar vereyim. Bizimle, 55 ülke ikili görüşme talebinde bulundu, ancak 40’ını karşılayabildik” dedi.


RUSYA SAVAŞIN İÇİNDE


Davutoğlu, Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalesiyle ilgili şu yorumu yaptı:

“Rusya bu savaşın içindeydi, yeni giriyor değil. Boğazlardan geçen Rus gemilerinin ne taşıdığını, nereye gittiğini herkes biliyor. Tarsus’a Lazkiye’ye giden gemiler Suriye rejimine destek için gidiyordu. Rejime destek iki yerden geldi. İnsan unsuru İran’dan, silahları Rusya’dan geldi. Şimdi bizzat Rus uçakları devreye girdi. ABD uçakları DAEŞ mevzilerine müdahalede bulunuyor. Bu konuda uluslararası bir mutabakat var zaten. Rusya’nın bu çatışmalarda ilk günkü bilançosu çok kaygı verici. Yaptıkları harekat tamamıyla ılımlı Özgür Suriye Ordusu mevzilerine yapılmıştır. Bu açık bir şekilde çökmekte olan Suriye rejimine destek anlamına geliyor. Temmuz’da Esed asker bulamadıklarını söylemişti. Hava gücünü de gittikçe kaybetmeye başladılar. Rejimi destekleyecek havadan ve karadan bir desteğe ihtiyacı var. İran karadan Rusya ise havadan destek sağlıyor. Şimdiye kadar Rusya da İran da Suriye’ye dışarıdan müdahale olmamasını istiyordu. Ama şimdi Rusya fiilen müdahale etmiş oluyor. Bu doğru bir tutum değil. Ilımlı muhalefeti yok etmek için yapılan askeri operasyonların fayda getireceği kanaatinde değilim.”

SIZMA OLURSA PYD’Yİ VURURUZ



Başbakan, “ABD DAEŞ’i, Rusya ise ÖSO’yu hedef almış görünüyor. Siz, son açıklamanızda PYD-PKK ilişkisine dikkat çekmiştiniz, Suriye bu hale geldiyse, Türkiye de gerekli gördüğü halde PYD’yi vurabilir mi?” sorusunu da şöyle yanıtladı: “Irak’tan olduğu gibi Suriye’den de Türkiye sınırına bir sızma olursa gerekeni yaparız. Kim Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit etmeye kalkarsa gerekli cevabı alırlar. Türkiye zaten DEAŞ ile ile savaşmada gerekli cevabı vermiştir.”

TÜRKİYE TEMKİNLİ



Rusya’nın harekatından sonra konuştuğumuz Türk diplomatik kaynaklar, Ankara’nın Kırım konusunda tuzağa düşmediğini, Suriye konusunda da benzer politikanın sürdürüleceğini kaydettiler. Davutoğlu, “Gelişmeler bir Türk-Rus gerginliğine yol açar mı” sorusunu, şu temkinli sözlerle karşıladı: “Rusya ile temas kanallarımız açık. Türkiye’yi rahatsız edecek bir eylem içine gireceklerini düşünmüyorum. Operasyonları hakkında bildirimde bulundular ama detayını bildirmediler. Rusya’nın vurduğu hedefler tam da DAEŞ’in işine yarayan hedefler oldu.”

‘GERİLİMİ DÜŞÜRMEK HERKESİN GÖREVİ...’


Başbakan Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin iç siyasette yaşadığı yüksek gerilimin hatırlatılması üzerine de, “Eğer ortada bir gerilim varsa, bu iki taraflı bir kavramdır, gerilimi düşürmek herkesin görevidir” dedi.

Davutoğlu, şöyle konuştu: “Biz 7 Hazirandan sonra kullandığımız üslupta, gerilimi düşürmeye çalıştık. Bize karşı ‘blok siyaseti’ dediler, yüzde 60’ı bize karşı çıkarmaya çalıştılar; biz ona karşı siz biz diye bir tartışmaya girmedik. Aksine herkesle ayrı ayrı konuştuk. Gerilimin düşmesi için ne gerekiyorsa yaptık.

Cumhurbaşkanımız görev verdiğinde koalisyon görüşmelerinde 3 partiyle de görüştük. Seçim hükümeti kurulması gerektiğinde hepsinden bakan olması için talepte bulunduk. Hayır diyen onlar, blok siyaseti yapan onlar. Aday tanıtım programımızda şiddete karşı ortak tavır sergileme çağrısında bulundum. Bir tek CHP’den mektup geldiği rivayeti var ama mektup nerede biz de bilmiyoruz. Mektup yerine watshapla haberleşsek daha kolay olacak.”

AVRUPA ÜLKELERİNİN GARİP ‘PARA’ OYUNU

‘AB üyelik fonunu mültecilere harcayın’

Son dönemde yaşanılan mülteci krizinin özellikle Avrupa yönetimlerini Türkiye’nin 3 yıldır dile getirdiği güvenlikli bölge çözümüne yaklaştırdığını, özellikle Fransa’nın bu konuda artık Türkiye ile aynı düşündüğünü belirten Davutoğlu, bu konuda Türkiye’nin rahatsız olduğu garip durumu da şöyle aktardı:

“Avrupalılar mültecilerin Türkiye’de kalmasını istiyorlar, ama biz de ‘buraya gelişler serbest olduğu gibi gidişler de serbest’ dedik. Masrafları paylaşalım gibi bir talebimiz de oldu. Bu amaçla Türkiye’ye 1 milyar Euro vereceklerdi ama şimdi bu parayı tüm komşulara dağıtılacağını söylediler. Bu bizim için rahatsız edici bir durum oldu. Türkiye’nin üyeliğe hazırlanması için fondan ayrılan paraların Suriyeli mültecilere harcanmasını talep ettiler, bu çok vahim bir durum. Ben de ‘ya siz bizim üyeliğimizden tam anlamıyla ümidinizi kestiniz ya da bir cebimizden alıyorsunuz diğerine koyuyorsunuz, biz verdik diyorsunuz” dedim. Nihayetinde bu Türkiye’nin güvenli bölge konusundaki taleplerini daha da haklı kılan bir husus.”