İSTANBUL, () EMBOLİ nedeniyle ölümün kıyısından dönen hastalar, 'Dünya Tromboz Günü'nde İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nde bir araya geldi. 

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi'nde tromboz ve tedavisiyle ilgili panel düzenlendi. Panele, İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu ve emboli nedeniyle ölümün kıyısından dönen hastalar katıldı.
Panelde konuşan Kurtoğlu, derin toplardamar sisteminde pıhtı oluşmasının tıbbi adının “Derin Ven Trombozu” olduğunu ve kısaca DVT olarak bilindiğini söyledi.
Kurtoğlu, pıhtı oluştuğu zaman yüzde 30’unun akciğer embolisine yol açtığını ifade ederek, “Emboli (kanla taşınan yabancı bir cismin ya da pıhtının damarı tıkaması) , göğüste yan ağrısı, nefes darlığı ve öksürükle kan gelmesi ile anlaşılır. Bilgisayarlı tomografi ile tanısı konulur. Kanama riski yüksek hastalarda kullanılan IPC'nin (aralıklı promatik komresyon) bu anlamda hayat kurtarıcı olduğunu söyleyebiliriz. Eğer tedavi edilmezse akciğer embolilerinin 3’te 1’i hayatını kaybediyor. Tedavi edildiği takdirde akciğer embolisi riski yüzde 3’ün, ölüm riski de yüzde 1’in altına iner. Hastanede yatanlar ve majör ameliyat geçirenler en büyük risk altındadır. Ayrıca hastanın yandaş hastalıklarına bağlı ve genetik olarak eğilimi de olabilir. Onun için hastanede yatan hastalarda her hastanın kendine ait bir risk değerlendirmesi yapılır. Akciğer embolisinden Amerika’da her yıl yaklaşık 300 bin, Avrupa’da ise yaklaşık 500 bin kişi ölmektedir. Ülkemizdeki istatistikler ise çoğunlukla kesin tanı kalbe bağlı ölüm yazıldığı için güvenilir değildir. Ama bize benzer nüfusta olan İngiltere’de örneğin yılda yaklaşık 30 bin kişi akciğer embolisi ile kaybedilmektedir.”

"TROMBOZUN TEDAVİSİ EN ÇOK KANI SULANDIRICI İLAÇLARLADIR"
Kurtoğlu, pıhtının bacağın şişmesi ve ağrı ile tespit edildiğini belirterek, “Ultrason ile (Doppler) kesin tanı konulur. Tromboz normalde yüzde 0,01 kişide görülürken bir kere tromboz geçirmişlerde bu olasılık yüz misli artar. Hastanede yatan hastalarda majör ameliyatlardan sonra tedbir alınmazsa tromboz riski yüzde 50’lere çıkar. Bu oranlar daha önceleri ven trombozu geçirenlerde daha da yüksektir. Trombozun tedavisi en çok kanı sulandırıcı ilaçlarladır. Kan sulandırıcı ilaçlar bazen pıhtıyı eritici (trombolitik) tedavi de yapılabilir. Eğer bu tedaviler yapılamayacaksa (kanamalı hasta) filtre konulur" şeklinde konuştu.

"TROMBOEMBOLİ DÜNYADA EN ÇOK ÖLÜME SEBEP OLAN HASTALIKLARDAN BİRİ"
Prof. Dr. Mehmet Kurtoğlu, venöz tromboembolinin dünyada en çok ölüme sebep olan hastalıklardan biri olduğunu fakat toplumda yeterince bilinmediğini ifade ederek, “Çoğu hastanelerde tedbir alınmadığı için olur. Önlenmesi kolaydır. Ölümcül olan böyle bir hastalığı basit yöntemlerle önleyip sebep olacakları ölümden kurtarmak nedense çok dikkate alınmamaktadır. Dünyanın her yerinde bunun önemi hastalara öğretilir ki, hastanelerde sağlıkla ilgilenenleri bu soruları sorarak tedbirlerin atlanmamasını sağlarlar" diye konuştu.

"SOSYAL MEDYA RİSKİ ARTTIRIYOR"
Kurtoğlu, alınacak çok basit önlemler olduğunu belirterek, "Çok basit daha önce tromboz geçirmiş bir hasta 4 saatten daha uzun bir uçak yolculuğu yapacaksa ameliyat olacakmış gibi tedbir alınmalıdır. Doğum kontrolü ilacı kullananlar, bilgisayar karşısında hareketsiz olarak uzun süre oturanlar, bu konunun bilincinde olmalıdır. Toplumda bu konuyla ilgili farkındalığın artması için çabalamak gerekiyor. Günümüzde sosyal medya uzun süre hareketsizliğe sebep olduğu için genetik eğilimi olan kişilerde riski arttırır. Daha önce haberlere bakacak olursanız 15-20 yaşlarında kişilerin bu şekilde öldüklerini görebilirsiniz. Bunlar adli vakalar olduğu için kesin tanıları otopsilerle konulmuştur. Bu nedenle tartışılır tarafları yoktur” dedi.

Bu hastalık nedeniyle ölümün kıyısından dönen hastalar da başından geçenleri şöyle paylaştı.

SERPİL AKTAŞ: "AĞRILARIN APANDİSTTEN OLDUĞU ZANNEDİLEREK AMELİYATA ALINDIM"
Serpil Aktaş, suni gebelik ve doğum sonrası ateş, karın ağrısı şikayeti ile hastaneye başvurdu,  apandist ameliyatına alındı. Ameliyattan sonra nefes darlığı yaşayan Aktaş, yapılan tetkiklerin ardından vena cava trombozu ve akciğer embolisi olduğu ortaya çıktı.
Serpil Aktaş, “Doktorum doğumdan önce emboli için önlem alınmış olsaydı tüm bunları yaşamayacağımı söyledi. Yaşadığım tüm ağrılar önce doğuma bağlandı daha sonra apandist olduğunu zannedilerek ameliyata alındım fakat ağrılarım geçmeyince birçok hastane gezmek zorunda kaldık ve bir şekilde Mehmet hocaya ulaştık. Çok şükür ki önce Allah sonra Mehmet hoca sayesinde hayata tutundum. Oğlumu doğurduktan sonra bende yeniden doğdum” dedi.

ÖZLEM PEHLİVANOĞLU: "İŞİMİ, AİLEMİ VE SOSYAL HAYATIMI ÇIKMAZA SOKAN BU DURUMDAN KURTULDUM"
Özlem Pehlivanoğlu ise baldırında bir ağrı şikayeti ile ortopediye başvurduğunda derin ven trombozu tanısı konduğunu ifade etti. Pehlivanoğlu, "Önce sağ bacağımda ortaya çıkan bu durum ardından sol bacağımda da nüksetti. Mehmet hoca hemen tedaviye başladı ve durumumun tamamen genetik olduğunu belirtti. Şu an çok şükür son derece iyiyim ve sadece yıllık kontrollerimi yaptırıyorum. Ama işimi, ailemi ve sosyal hayatımı çıkmaza sokan bu durumdan kurtulduğum için doktorum Mehmet beye çok şey borçluyum” diye konuştu.

İRFAN KARPUZ: "EMBOLİ TEŞHİSİ KONULANA DEK TAM 17 GÜN BOYUNCA BÜYÜK ACILAR ÇEKTİM"
59 yaşında olan İrfan Karpuz ise 2007 yılında geçirdiği ameliyat sonrası akciğer embolisi olduğunu belirtti. Karpuz, "Emboli teşhisi konulana dek tam 17 gün boyunca büyük acılar çektim. Tüberkülozdan tutun da akciğerde su toplanmasına kadar farklı farklı teşhisler konuldu hastalığım için halbuki durum akciğer embolisi imiş. Emboli teşhisi sonrası 8 günlük bir müdahalenin ardından çok şükür sağlığıma kavuştum ve yıllık kontrollerimle hayatıma devam ediyorum” dedi.

 

(FOTOĞRAF)