Gerçek arkadaş mı, takipçi mi?

Abone Ol

Artık hayatımızda “arkadaş” kelimesi bile anlamını yitiriyor. Bir zamanlar aynı masada çay içtiğimiz, dertleştiğimiz, yüz yüze güldüğümüz insanlar vardı. Şimdi birçoğumuzun çevresinde binlerce “takipçi” var ama dertleşecek bir “dost” bulamıyoruz.

Sosyal medya, hepimizi birer vitrinin önüne koydu. Herkes en güzel halini, en mutlu anını paylaşıyor. Fakat o fotoğrafların arkasında çoğu zaman yalnızlık, kıyas, beğeni kaygısı ve sahte gülüşler gizli. “Beğenildiğimiz” kadar değerli hissettiğimiz bir dönemdeyiz. Gerçek dostluklar, dijital alkışların arasında kayboluyor.

Eskiden arkadaşlık, birlikte geçirilen zamanla ölçülürdü. Şimdi “görüldü” atılınca tamamlanıyor. Doğum günlerini sosyal medya hatırlatıyor, hal hatır sormayı emojiyle geçiştiriyoruz. “Nasılsın?” sorusunu bile klavyeden yazınca içtenliği azalıyor.

Belki de en büyük yanılgımız şu: Takipçi sayısı, sosyal çevre değil. Bin kişi sizi takip edebilir ama bir kişi gerçekten sizi anlayabilir. O bir kişi, yüzlerce sanal alkıştan daha kıymetlidir.

Gerçek arkadaşlık, ekrandan değil kalpten kurulur. Bir telefonun şarjı biter, bir hesap kapanır ama samimiyetin enerjisi hiç bitmez.
Belki de artık şu soruyu kendimize sormanın zamanı geldi:
“Gerçekten arkadaşımız mı var, yoksa sadece takipçimiz mi?”