Antalya’da 3-7 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilen, “39. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Kongresi’nde Yazar Sunay Akın hekimlerle keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi.

“Ben küçükken annem, doktor muayenehanesi ya da bir eczanenin önünden geçerken üstümüzü başımızı düzeltirdi. Çünkü bizim kültürümüzde itibar bilim insanındadır.” diyen Sunay Akın, Medimagazin’e verdiği röportajda hekimliğe ve tıbba dair bakın neler anlattı.

“Adalet hekimlerdir! Başka yerde aramayalım”

Adaleti insanda arayacağız diye sözlerine başladı Akın, “Hekim dediğimiz zaman bilginin ışığını karanlıktan taşıyan insan gelir aklımıza. Bu bilimin ışığıdır ve yüzyıllardır elden ele taşınır.  Dünya daha aydınlık bir yerse; bunu bilgiye değer veren, bilim insanlarını öne çıkaran ve bir arada yaşamaya olanak sağlayan kültürlere borçluyuz.” dedi.

“Bilginin ışığı altında oturan kişidir hekim”

Geçmişte hekimlerin, çatısında hilal figürü bulunan binalarda yaşadığını ve çalıştığını söyleyen Akın sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çünkü hilal bizim tarihimizde bilginin simgesidir. Karanlığı aydınlatan ışıktır. Dünyanın diğer kültürlerinde de hilale ‘karanlıktaki ışığı aydınlatan ışık’ anlamı verenler var. Bilginin ışığı hilalin altında oturan kişi ise hekimdir.

Hekimler aynı zamanda adalet dağıtıcısıydı. Burada bir virgül koyup Nasrettin Hoca fıkralarını bir düşünelim. Nasrettin Hoca fıkralarında öğretmendir, ilaç yapar, çiftçidir, kadıdır… Her şeydir. Yani bilge insandır, kani insandır. Eskiden hekim, bizim kültürümüzde o kişiydi.”

“Hekimlikte liyakat sisteminden asla ve asla ödün verilemez”

Akın, “Reçeteyi yazan, kalemi hak eden ele vereceksin ya da operasyon yapacak doğru ele neşteri vereceksin. Orada adam kayırma yok. İşte adalet budur!

Hekimlikte liyakat sisteminden asla ve asla ödün verilemez. Ne yazık ki günümüzde aşırı politize edilmiş bir liyakat sistemi var. Bilim ve sanat bir kuşun iki kanadı gibidir. Bu iki kanadı kullanabilen toplumlar uçar ve özgür olurlar. Bizde ise politikanın aşırı derecede önemsenip öne çıktığı, hayatın her yerinde örgütlendiği bir toplum var. Bu çok tehlikeli ve yanlış. Tabii ki bir ülkede politika da olacak; ancak politikacılar bütün hekimlere, sanatçılara ve bilim insanına hizmet eden insanlardır.” dedi.

“Aziz Sancar Türkiye’de olsaydı şiddet gören hekim olarak tanıyabilirdik”

Akın: “Sayın Prof. Dr. Aziz Sancar Nobel Ödülü kazandığında bana sordular, ‘bu konudaki görüşleriniz nedir?’ diye. Dedim ki tabii ki bir Türk olarak gurur duydum. Bu ülkenin insanı olarak gururlandım ama şunu da unutmayalım ki değerli Aziz Hocamız Amerika Birleşik Devletleri’ndeki çalışmaları ile bunu başardı. Eğer kendi ülkesinde bir doktor olsaydı yarın gazetelerde Nobel’i kazanmış olan doktor değil de hasta yakını tarafından dövülen ya da öldürülen doktor olarak haber olacaktı.”

“Annem, hekim muayenehanesi önünden geçerken üstümüzü düzeltirdi”

Bu ülkenin halkı doktorlara düşman değil, ancak popülist yaklaşımlar nedeni ile hastalar ve hekimler karşı karşıya geliyor diyen Akın şunları ekledi:

“Benim çocukluğum 1960’lı yıllarda Trabzon’da geçti. Annem, ağabeyimle beni bir örnek giydirirdi ve çarşıya giderdik. Yürürken çorabımız kayar, gömleğimiz pantolonumuzdan çıkar ya da terlerdik. Annem birden bizi yolun kenarına çeker, ağabeyimle benim kıyafetimi düzeltir, kolonya sürer ve saçlarımızı tarardı. Biz de anlardık ki bir eczanenin ya da bir hekimin muayenehanesinin önünden geçeceğiz.

Annem bunu niye yapardı biliyor musunuz? O sırada eczacı ya da hekim dışarı çıkarsa görünce ayıp olmasın diye, saygısızlık olur diye. Bu cumhuriyet kültürüdür, bu bilgiye duyulan saygıdır. İtibar, bilim insanındadır.”

“Tıp sosyal bir bilimdir, hekimlik ise sanatların en büyüğü”

Hekimlik mesleği bir sanat, sanatların da en büyüğüdür diyen Akın, “Bir konser salonu, bir resim sergisi ya da bir kitap fuarını düşünün; ne istiyor, ne bekliyor insan? Öyleyse sanat eseri; karşısındaki insana dokunan, onun sanat eserine ulaşmasını sağlayan ve ona şifa veren eldir hekim. Çünkü aslolan insandır. İnsanın sağlığı için ona dokunan el, tıpkı bir taşa dokunan heykeltıraşın eli gibi sanattır ve sanatların en büyüğüdür.

Hekimlik asla bir meslek değildir. Hekimler entelektüel düzeyi yüksek insanlardır. Bir söz vardır; tıp fakültesinden her şey çıkar, arada bir de hekim çıkar. Aslında bu hekimlerin aydın ve entelektüel olmalarının karikatürleştirilmiş hâlidir. Hekimler sanattan da bilimden de siyasetten de anlarlar. Çünkü bilgi insanıdırlar.” ifadelerini kullandı.

“Çocuklarımıza doğru tanı koyacak hekim bulamayacağız”

Tıp fakültelerini ve hekimlerin sorunlarını uzun yıllardır takip ettiğini söyleyen Akın,

“Hekimlerin çalışma koşulları çok zor. Bugün bize doğru tanı koyacak doktor buluyoruz ama ne yazık ki çocuklarımız bulamayacak kimse kusura bakmasın. Tıp, para kazanılacak bir alan değildir. Gözünde para hırsı olan varsa gitsin başka meslek yapsın, ancak bu durumun bu hâle gelmesinin nedeni ne yazık ki yanlış sağlık politikaları. Yapılan hataları daha iyi biliyor ve yaşıyor, ben de hekimlerle iç içe olan bir insan olarak gözlemliyorum.” ifadelerini kullandı.

“Kongrelerde daha fazla sanat içeriği olmalı”

Hekimlerin zor şartlar altında çalışması nedeni ile sanat etkinliklerine yeterince vakit ayıramadıklarını belirten Akın şunları ekledi:

“Benim ricam bu tarz kongrelerde sanat etkinliklerine daha çok yer versinler. Evet, bilim ile ilgili paylaşımlar tabi ki yapılacak ama sanat aktivitelerini daha güçlendirsinler. Böylece Türkiye’nin dört bir yanından gelen hekimler kişisel gelişimlerine de katkı sağlarlar. Benim burada olmam bunu ifade ediyor. Burada iki saate 2 bin kitabın ışığını sığdırdım.

Hekim, hastasına hastalığı ile ilgili 5 dakikalık bir bilgilendirme yapar iken, aslında 5 dakikaya binlerce kitabın ışığını sığdırıyor ve onların ışığı ile teşhis koyuyor.

Bir hekim reçete yazar iken, kalem hareketinde kaç kitabın ışığı vardır. Kolay mı o teşhisi koymak? Ben de hekimlere bu kongrede zaman bulup okuyamadıkları kitapların ışığını anlatmaya çalıştım. Bunlara daha çok yer vermemiz gerekiyor. Kongrelerin bir amacı da budur. Bilginin yolunda da gülüp eğlenilebilir.”