Bağırsak kanseri ülkemizde olduğu gibi dünyada da en yaygın kanser türlerinden biri. İnsanların kolorektal kanseri belirtileri hakkında konuşmaktan utanıp sıkıldığını belirten Johns Hopkins Üniversitesi Hastanesi Kolorektal Cerrahi Departmanı Direktörü Dr. Jonathan Efron kolon kanserine ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Dr. Jonathan Efron “Kolon kanserinde söz konusu belirtilerin kolaylıkla gözden kaçması mümkün olabilir.

Bağırsak hareketleriniz hakkında doktorunuzla oturup konuşmak hayatınızı kurtarabilir. En yaygın işaret ve belirtiler rektal kanama (ağrısız olabilir), ishal ve kabızlıktır. Ancak kolon ve rektal kanserleri asıl korkutucu kılan çoğunlukla herhangi bir belirti göstermemeleri.

Tanı ve tedavide yeni gelişmeler yüz güldürüyor. Özellikle de genetik testler yol gösterici oluyor. Kolorektal kanserli hastaların neredeyse tamamı artık genetik testlere tabi tutuluyor. Bu sayede hastadaki spesifik gen bozukluklarına bakılıp, hastanın genetik yapısına göre ilaç tedavisi planlanıyor” dedi.

Türkiye’de Anadolu Sağlık Merkezi’nin iş birliği içerisinde olduğu Johns Hopkins Medicine’den Kolorektal Cerrahi Departmanı Direktörü Dr. Jonathan Efron herkesin bağırsak kanserine yakalanabildiğini, ancak 50 yaşın üzerinde bu riskin ciddi oranda arttığını belirterek “50 yaşını aşmış bireylerin parmakla rektal muayene ve kolonoskopi yaptırması, aynı zamanda radyolojik testler ile kanser öncesi ya da kanser durumlarının incelenmesi tavsiye edilir.

Eğer yakın akrabalardan birinde (anne, baba ya da kardeş gibi) kolorektal kanser öyküsü varsa testler daha erken de yapılabilir. Bu tarz taramalar önemlidir çünkü genelde kanserler prekanseröz lezyonlardan gelişir ve eğer erken bir safhada tespit edilirlerse hemen alınabilirler” açıklamasında bulundu.

Bağırsak kanseri hastaları genetik testlere tabi tutuluyor  

Hastanın değerlendirmesini zamanında ve doğru bir şekilde yapmak için Johns Hopkins Üniversitesi Hastanesi’nde bağırsak kanserine karşı çok disiplinli bir yaklaşım benimsendiğini vurgulayan Dr. Jonathan Efron “Farklı branşların (onkoloji, cerrahi ve radyoloji gibi) uzmanları bir araya gelerek her bir olguyu tek tek tartışır ve hastanın spesifik ihtiyaçlarına uygun bir bakım planı hazırlar.

Benzer şekilde, kolorektal kanserli hastaların neredeyse tamamı artık genetik testlere tabi tutulmaktadır. Bu sayede hastadaki spesifik gen bozukluklarına bakılmaktadır. Bu bilgi, hastanın cerrahiden sonra hangi tür kemoterapiye en iyi yanıtı vereceği konusunda hekimlerin karar vermesine yardımcı olur.

Kolorektal kanser cerrahisi konusunda üç adet minimal invaziv yaklaşım bulunuyor. Laparoskopik yaklaşımda küçük kesilere kamera ve cihazlar yerleştirmek suretiyle kanserin tam olarak nerede olduğu anlaşılır. Daha sonra kolon ya da rektumun kanserli kısmı alınabilir. Transanal minimal invaziv cerrahide anüs içinden hareket ederek zor yerlerde rektum rahatlatılır. Robotik cerrahi sayesinde de kolon ve rektumun bazı kısımları alınıp daha sonra her şey tekrar yerli yerine konulabilir” dedi.
 

Hastanın iyileşme süresi her yıl kısalıyor

Günümüzde teknolojinin çok hızlı bir şekilde ilerlediğini söyleyen Johns Hopkins Üniversitesi Hastanesi Kolorektal Cerrahi Departmanı Direktörü Dr. Jonathan Efron “Her iki ya da üç yılda bir büyük kesi alanları açmadan bu karmaşık cerrahileri daha kolay bir şekilde yapmayı mümkün kılacak yeni aletler piyasaya çıkıyor. Bu sayede hastanın iyileşme süresi de kısalıyor.

Geçtiğimiz 10 yıl içinde kolorektal kanser hastalarının tedavisinde hekimlerin elini güçlendiren pek çok önemli gelişme hayata geçirildi ve bu da hastaların yaşam kalitesine çok olumlu yansıdı. Erken teşhis hayati önemini koruyor. Bağırsak hareketlerinizle ilgili o konuşmayı doktorunuzla yapmak ve tavsiye edilen taramaları yaptırmak gerçekten de girilecek zahmete değer” dedi.

Kolon kanseri bir kuşak atlıyor

Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Fatih Ağalar, “Birinci derece akrabasında kolon kanseri bulunanlar, özellikle bu hastalar 45 yaşın altındaysa, kuşak atlayarak biri diğerinin birinci derece akrabasıysa ve üç kişide bulunursa kolon kanseri bakımından ciddi bir risk grubu oluşturur. Özellikle sigara içimi ve beslenme şeklinin de kanserin görülme sıklığında etkili oluyor. Kolon kanseri oluştuktan sonra hastalığın evresine göre hastaya farklı tedavi yöntemleri uygulanıyor. Biz ne yaparsak yapalım tümör biraz büyükse ve bağırsak kalın duvarının dışına çıkmışsa, orada lenf bezlerini büyütmüşse, iki ciddi sorun bizi bekler: Biri, kanserin hastanın karaciğer, kemik, akciğer gibi organlarına geçmesi, diğeri ise, hastalığın olduğu yerde devam etmesi. Bu sebeple hastalığın evresinin çok iyi bir şekilde belirlenmesi gerekiyor“ dedi.

Alt ve orta rektum kanser tedavilerinde ameliyat öncesi ışın tedavisi uyguladıklarını ifade eden Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Ağalar tedavi sürecini ise “Işın tedavisinin iki tipi var: Biri geleneksel olarak 5 ila 5 buçuk hafta süren uzun süreli ışın tedavisi, ki bu sürede hastalar aynı zamanda ilaç tedavisi de alıyorlar. Sonrasında hastayı, 5 buçuk ila 12. haftaya kadar bekleyip ameliyat ediyoruz. Diğeri de 5 günlük ışın tedavisi. Bu tedaviden sonra 2 ila 3 gün içinde hastayı ameliyat ediyoruz. Işın tedavisi, tümörün küçülmesine, ışın tedavisinden önce mutlaka torbalı ameliyat gereksinimi olan hastayı torbasız ameliyat haline döndürmeye ve hastanın bağırsak fonksiyonlarını normal yoldan gerçekleştirmesine olanak sağlıyor” şeklinde anlattı. 

Robotik cerrahi rektum kanseri tedavisinde avantaj sağlıyor

Yaklaşık 30 yıldır rektum kanseri tedavisinde altın standart kabul edilen ve minimalist yöntemlerle de uygulanan mezorektal eksizyon adı verilen cerrahinin daha da geliştirildiğini ifade eden Prof. Dr. Ağalar, bu ameliyatların ilerlemesinde laparoskopik (kapalı) veya robotik yöntemin katkısı olduğunu söyleyerek “Robotik cerrahinin genel cerrahi alanında en avantaj sağladığı hastalık rektum kanseri.

Robotik cerrahinin büyük ve yüksek çözünürlüklü görüntüleme, yüksek hareket kabiliyeti ve elimizdeki titremeleri sıfıra indirmesi gibi sağladığı avantajlar ameliyatta ve ameliyat sonrasında hasta açısından ciddi bir konfor sağlıyor; ameliyattaki kanama miktarı ve ameliyattan sonraki ağrı azalıyor, ameliyattan sonra işe dönüş süresi kısalıyor, taburculuk daha erken oluyor, bağırsak fonksiyonları ise çok erken dönüyor” açıklamasında bulundu.

RAKAMLARLA KOLON KANSERİ

Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Serdar Turhal, kolon kanserine dünyadan ve Türkiye’den rakamsal verilerle dikkat çekerek şu bilgileri paylaşıyor:

Kolon kanseri, 182 ülkede takip edilen 27 kanser arasında akciğer ve meme kanserinden sonra 3. sıradadır. 

Her yıl dünyada 1 milyondan fazla insanın kolon kanserine yakalandığı tahmin ediliyor. Her 10 kanserden yaklaşık 1 tanesi kolon kanseridir. 

Genel olarak dünyada 1985 yılından beri kolon kanserinin sıklığı azalmaktadır. Erkeklerde kadınların 1/3’ü oranında daha fazla görülüyor ancak daha çok dünyanın daha az gelişmiş bölgelerinde kolon kanseri artmaktadır. 

Avrupa Birliği içinde akciğer kanserinden sonra kolon kanseri erkeklerde en çok ölüme yol açan 2. kanserdir. 

Kolorektal kanser kadınlarda 3. sırada yer alırken, erkeklerde en sık görülen ilk 10 kanser arasında, mesane kanserinin hemen arkasında 4. sırada yer alıyor. 

Kolorektal kanserlerin yaklaşık yarısı bölgesel yayılımda, yaklaşık 1/4’ü metastaz halinde, 1/4’ü de erken evrede teşhis ediliyor.