Hakan TARHAN, İstanbul,() - FENERBAHÇE Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, Sarı Lacivertli Kulübün Olağan Divan Kurulu'nda açıklamalarda bulundu.

Konuşmasının başında Yüksek Divan Kurulu üyelerine basında çıkan haberler ile ilgili video izlettiren Başkan Yıldırım daha sonra önemli ve iddialı açıklamalar yaptı.

Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım'ın konuşmasının tamamı şu şekilde:

"Sayın Başkan, değerli Yüksek Divan Kurulu Üyesi arkadaşlarımız ve Yönetim Kurulu'ndaki arkadaşlarım süreci bir daha anımsamak üzere Sn. İhsan Topaloğlu bir belgesel gibi önümüze yaşadıklarımızı sundu. Teşekkür ediyorum kendisine.



"Yargıtay'ın kararını bekleyeceğiz"

"Mayıs ayında kongrede konuşma yaparken yeniden yargılama devam ettiği için şunu söyledim; neticelendiğinde bırakacağımı söyledim. Doğrudur sözümün arkasındayım, bırakacağım, bunu bilin. Bunu yaparken de söz verdi veya söz verdi tutmak için yapıyor diye değil. Benim hem ailesel hem de kendi durumumdan dolayı, iş hayatım ve diğer konularımla ilgili aldığım bir karardan dolayı bunu söylüyorum. Yoksa, söz olsun ya da laf olsun diye bunu söylemedim, böyle bir düşüncem de yok, yeni insanların gelerek burada yeni şeyler yapmasını arzu ettiğim için bu konuşmayı o gün yaptım, bugün de aynı şeyi söylüyorum. Yalnız ben tabii şunu düşünüyordum; mahkeme karar verdikten sonra artık sürecin önü açılıyor ve bu açılımdan sonra da ben vermiş olduğum sözü, konuşmamın gereğini de yaparım diye düşünüyordum. Bununla ilgili arkadaşlarımla da konuştum ve Kasım'ın ikinci haftası kongre yapmayı da onlara ilettim. Beraber Kasım ayının ilk haftası seçim, ikinci hafta kongre yapacaktık. Fakat bazı gelişmeler oldu ve onun için yargıtay tasdik edene kadar başkanlığa devam edeceğim. Ama Mayıs ayına kadar bu karar tasdik olacak. Ama olumlu olur, ama olumsuz olur.



"Fenerbahçelilik kimliği üst kimliktir"

Beni buna iten sebep ise şudur; Trabzon'da 3 tane milletvekili konuşma yapıyorlar. Partilerini söylemiyorum, bir tanesi şunu diyor; Aziz Yıldırım şike suçlusudur. Avukat Haluk Pekşen, hem Anayasa Mahkemesi, hem Yargıtay hem de son mahkeme diyor ki; Aziz Yıldırım şike suçunu işlememiştir. Yalan söylüyor, o milletvekiline söylüyorum; yalan söylüyorsun. Biz Anayasa Mahkemesine müracaat ettik, Anayasa Mahkemesi yeniden yargılama başladığı için bir şey söylemedi. Hep siyaset üstü oldum, siyaseti bu kulübe hiç sokmadım. Elimden geleni yaptım, sokmamaya çalıştım. Çok özel konuşmalar yapardım ama bana yakışmaz. Fenerbahçelilik kimliği üst kimliktir. Fenerbahçe çatısı altında her görüşten insan vardır ve onlara saygımdan dolayı esas söylemem gerekenleri söylemiyorum. Ama inşallah bu parti içindeki bu vatandaşı temizler. Bir de şu oluştu; 2011'den beri tüm partiler Trabzon'dan bir tane milletvekili alabilmek için Fenerbahçe üzerinden yorumlar yapıyorlar, Fenerbahçe'yi kullanıyorlar ve Fenerbahçe'yle Trabzonspor'u karşı karşıya getiriyorlar. Bu yanlış. Trabzon'da kaç milletvekili çıkıyor bilmiyorum ama en fazla 6-7 tanedir. İstanbul'da 80 milletvekili çıkıyor. Bu şekilde konuşmalarla bizi tahrik ediyorlar ama biz tahriğe kapılmıyoruz. Biz şunu söylüyoruz; burası sivil bir toplum örgütüdür. Parti desteklemek ya da onlarla ilgili yorum yapılacak bir yer değildir. Arkadaş devam ediyor; Yargıtay'da bozulur diyor. Ben kendimi güvencede hissetmiyorum. Bir milletvekli böyle bir ifade kullanması, buradan Genel başkanına da sesleniyorum çağırıp sorsun bakalım bu arkadaşına bir şey mi biliyor? Büyük tehlike var. Koray Aydın diyor ki, bize sallıyor yine, bu yargının kararının şey olmadığını söylüyor ama biliyorsunuz o da yüce divanda yargılandı. Hakkında suçlamalar yapıldı. Yüce divanda mahkeme lehine karar verdi. Biz de mahkeme lehimize karar verdiği zaman aklanmış olmayacak mıyız? Süleyman Soylu Fenerbahçe Spor kulübü üyesi, o da bize sallıyor. Millet karar vermiş, milletin vicdanında mahkemenin etkisi yokmuş, bu kararlar ters düz edilemezmiş. Trabzonsporlular bu mağduriyeti rahat bir şekilde aşarlar, hep birlikte aşarız. Bunlar yakışmıyor. Siyasetten oy alacağız diye bu davranışların içine girmek toplumda büyük yaralar açar ve toplumu kutuplaştırır. Dua etsinler ki bizler gibi sağ duyulu insanlar bu camiada var. Bilsinler ki Trabzonsporla Fenerbahçe'nin arasını bu şekilde açmak ileride Türkiye Cumhuriyeti toplumuna zarara verir. Orada insanları kandırıyorsunuz."



"Türkiye'de herkes bilmelidir ki, sivil bir ihtilar yapılmak istendi"

"Bu davanın bir kumpas olduğu, cemaat tarafından devletin büyüklerinin de biz aldatıldık söylemeleriyle açıkça bellidir ki, özel yetkili mahkemelerde görülen Ergenekon, Balyoz, KCK, Şike, Cübbeli Ahmet davası, İzmir'deki casusluk davası ve bizim bilmediğimiz davalar, ismini yeni yeni duyacağımız davaların sebebi Özel yetkili mahkemelerdir. Türkiye'de herkes bilmelidir ki, sivil bir ihtilar yapılmak istendi. Herkes anlayamadı hala ne olduğunu. İki türlü ihtilal vardır; 1-askeri ihtilal, 2-sivil ihtilal. Askeri ihtilallerden ne kadar dertliysek, olmasını istemiyorsak sivil ihtilal de olmamalı. Sivil ihtilal de devletin güçlerini ele geçirirler ve istediklerini uygularlar. Hiçbir zaman askeri ihtilalde olduğu gibi karşı da çıkamazsınız çünkü siviller. Demokrasi var denilir. Devlet büyüklerine bir çağrı yapmak istiyorum; ihtilaller yapıldığı zaman alınacak isimler bellidir. Biz sivil ihtilal yapılacakken, buranın Cumhurbaşkanı, Başbakanı ne yapılacaksa topluma açıklama gerekir. Gizli defterler içerisinde kalırsa ileriki zamanlarda yine filizlenerek ortaya konacaktır. Büyük tehlike vardır Türkiye'de. 11 bin savcı ve hakim bulunmakta. 4500 tanesi blok oy atmakta. Bugün Yargıtay'da ve diğer mahkemelerde görevlerine devam ediyorlar. Bizim güvencemiz nerede? Kime güveneceğiz? Biz camia olarak ayakta durduk ama camia olarak sizlerin mücadelesiyle, bizlere olan desteklerinizle bunu başardık. Herkes bunu yapabilir mi ya da yapabilecek mi bu ülkede? Bu ülkede bu olaylar iyice açıklanmadan ve suçlular cezalarını görmediği müddetçe bu ülke karanlık bir noktadadır. Aydınlığa gitmek isteniyorsa bunların muhakkak açıklanması ve suçluların yakalanarak adalet önünde gereken cezaları almaları ve bizim de bilmemiz gerek."



"17-25 Aralık dosyalarının iddianamelerini okuyorum, sanki Türkiye'de 10 tane polis, 5 tane savcı, 3 tane emniyet müdürü bu kadar büyük bir operasyonu yapıyor. Derinlere girmek lazım. Sayın devlet büyüklerinden bir vatandaş olarak bekliyorum, neler olduğunu bilmek istiyorum. Çünkü bu tehlikeyi, yapılan açıklamalar ve Yargıtay'ın şeylerinden dolayı iliklerime kadar hissediyorum. Hep söyleniyor, Ankara'da şundan bu var, ondan bu var, şundan şu var düşünce olarak."

"Menfaatimiz olmadan yaptığımız bu mücadele artık noktalanmalıdır"

"Mayıs ayında kongre yapacağız. Arkadaşlarımda biliyor, onlarla da konuştum. Mayıs'ın 3. haftası ilk kongre, ondan sonraki hafta da maç bitiyor, Sivasspor maçı bitiyor, maçından sonra kongre yapacağız. İnşallah o zamana kadar da Yargıtay kararı bitmiş olacak ve ben sizlere teşekkürlerimle veda edeceğim. Bu sözüm sözdür. Bunu, söyledi de gitmek için değil, hakikaten burada yapılan mücadele, hepimizin hiçbir menfaati olmadan yaptığı mücadele artık noktalanmalıdır. Bizim de artık diğer hayatlarımız var ve onu yaşamamız lazım. 2 kızımda yaşayamadım bunda da yaşayamazsam ileride suçlu ben olacağım. Böyle bir düşüncem var. Bu düşünceme sizlerden saygı göstermenizi rica ediyorum. Sayın Başkan'a ve sizlere de ayrıca teşekkür ediyorum."



"Rize'de yapılan saldırının detaylarının kamuoyuna açıklanmasını istiyoruz"

"Fenerbahçe'ye Rize'de saldırı yapıldı 6,5 ay oldu ve herhangi bir iddianame, yakalama, sorgu hiçbir şey yok. Örtbas edildi. Türkiye Cumhuriyeti'nde savcılar var, polis teşkilatı var ama Rize'den ses yok. Savcıya sorsan elinin bağlandığını söylüyor, bir işlem olmadığını söylüyor. Ben buradan Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olarak görevi almış olan savcı beye bu konuda ne oluyor diye kamuoyuna açıklama ve iddianamenin de bir an evvel hazırlanıp gereken mercilere ulaştırılmasını hem rica ediyorum, hem de istiyoruz. Bugün genel konuşacağım. Bütün sorunlar ve konularla ilgili. 15 Ekim'de bir konuşma yapacaktık, Türkiye'deki hepimizin üzüldüğü gelişmelerden dolayı bu divanda konuşmayı uygun gördük."

"7'den 70'e herkes bize destek oldu"

Şimdi Fenerbahçe'de yeni şeyler yapmak lazım. Bunları anlatacağım sizlere. Neler yapmak istediğimizi, neleri bırakacağımızı, nasıl planladığımızı burada anlatacağım. Yalnız 3 Temuz sürecinde 2011'de başlayan bu süreçte Yüksek Divan Kurulu olarak bize her zaman destek oldunuz. Benim olduğum veya olmadığım bütün divanlarda desteğinizi arkamızda hissettik. Hepinize tek tek teşekkür ederim. 3 Temmuz ile beraber Vatan'a gittiğimizde dışarıda olan Fenerbahçelilere, hastanede Haseki'ye gelen insanlara, Bağdat Caddesi'ne gelen insanlara ve bilhassa tarih yazan Manisaspor maçında tribünleri dolduran bayan taraftarlarımıza teşekkür ederim. Onları hiçbir zaman unutmayacağım. Oradaki çocuğumuza, annemize ve kadınlarımıza buradan selam olsun."



"Camiama canı gönülden teşekkür ederim"

"Metris'te yılbaşında gelip dışarıda soğukta bağıranlara, varlıklarını bize hissettirenlere, Silivri'de soğuk günde gelip haklılığımız dile getirenlere, çoluk çocuk yaşlı genç kadın-erkek herkese teşekkür ediyorum. Anıtkabir'e ve Bağdat Caddesi'ne gelip bizlerle beraber olan bütün Fenerbahçelilere teşekkür ediyorum. Fenerbahçe dışından da bu eylemlere katılan sporseverlere, Türkiye Cumhuriyeti'ndeki tehlikeyi gören vatandaşlara da teşekkür ediyorum. İlk olaylar başladığı zaman Topuk Yaylası'na gidip oradan İstanbul'a gelip Bağdat Caddesi'nde köprüye yürümeye çalışan Fenerbahçelileri de burada anıyorum. Bu süreç içerisinde bana ve arkadaşlarıma destek olan camiama cani gönülden teşekkür ediyorum."



"Haklarımızı sonuna kadar arayacağız"

"Bu konuşma kongre ile ilgili bir konuşma değil mahkemenin kararı üzerine yaptığım bir konuşmadır. Biz yargılandık ama neden yargılandığımızı kamuoyuna herhalde iyi anlattık. UEFA bize yaptığı hareketi Olimpiakos'a yapamamıştır. Sebebi de Fenerbahçe'dir. Fenerbahçe'nin yaşadığı süreçte yaptıklarının yanlış olduklarını anladıkları için Olimpiakos'a bize yapılanları yapmadılar. Şampiyonlar Ligi maçında oynadılar ve kendileri de süreç sonunda kararlarını verecekler. Şimdi biz ne yapacağız? Mahkeme bitti, tamam. Gerekçeli karar yazılıyor ve Ankara'ya gidecek, Yargıtay da yeniden görülecek dava ve karar çıkacak. O kararın neticesi artık bu mahkemenin sonu olmuş olacak. Biz buradan beraat bekliyoruz. Beraatın onanacağını düşünüyoruz, ona göre de hazırlığımızı yapıyoruz. Tabii ki Fenerbahçe bu 5 yıllık süre içerisinde manevi olarak çok yıprandı. Her türlü hakarete maruz kaldık, her türlü olayda başrol gösterildik ama bizim de haklarımız var. Bizim haklarımız Yargıtay'ın kararı onamasıyla başlayacaktır. Hazırlık yapmak gerekiyor. Biz hazırlığımızı yapıyoruz. Hem UEFA, hem TFF, hem de şahıslarla ilgili bir ekip kuruyoruz. Önümüzdeki hafta bunlarla ilgili toplantı yapacağız. Bu ekip içerisinde İtalya'dan Juventus'un avukatları, İngiltere'den avukatlar ve Amerika'dan avukatlar olarak, kafamızdaki düşünce bunları toplayıp, maaş şeklinde değil prim şeklinde anlaşma yaparak onları yavaş yavaş konulara sokup hazırlamak ve Yargıtay'ın kararıyla beraber bu işlemlerin başlamasını istiyoruz."



"Hukukun üstünlüğüne inanan insanlarız"

"Herkesle ilgili söyleyecek sözümüz var. 3 Temmuz olduğunda bu değerli basın neredeydi? Bugün cemaatin televizyonları ve gazetelerini kapatıyorlar. Onlar bağırıyorlar niye kapatıyorsunuz, niye göstermiyorsunuz diye. Adalete inanan insanlarız. Hepimiz adalete inanırız. Hukukun üstünlüğüne inanan, bu devletin bu şekilde olmasını arzu eden kişileriz. Ama 3 Temmuz ile 10 Temmuz arasında bugün konuşan o televizyonlardaki ve gazetelerdeki insanlar, attıkları tweetlerle, yazdıkları yazılarla bizlere hiçbir soruşturma soruşturma yapılmadan, daha bizle ilgili ifade alınmadan bizi suçlayanlar, bugün mutlu musunuz? O gün eğer bu değerlere sahip çıksaydınız, bugün sizin başınıza gelen olaylarda, toplumu daha çok arkanızda görmez miydiniz? Toplum size daha çok sahip çıkmaz mıydı? O zaman hepimiz her türlü şartlarda doğruları söyleyeceğiz. Siz bağırsaklar temizleniyor diye kendi çizdiğiniz politika ve çizgiye göre hareket ediyordunuz ama bugün bu çizgiler ve politikalar yok. Burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir. Devletin her kurumuna hepimiz güveneceğiz ve güvenmek istiyoruz."



"Basından istediğim doğru yazıp, doğru konuşmalarıdır"

"Basın konusuyla ilgili de konuşmak istiyorum. Basınla ilgili benim sorunum yalan yazmak. Örneğin ben buraya geldim, 5 dakika durdum, dışarı çıktım. Yazıyor; 50 dakika durdu içeride. Soyunma odasına gittim, 1 dakika kaptana söyledim; yanlış yapıyorsun, hepimizi de zor durumda bırakıyorsun. Böyle yapma, kaptansın dedim ve çıktım. Gittim yan tarafta bir yerde Kayserililer bizi misafir etti. Oturduk sohbet ettik. Yazıyor; 45 dakika soyunma odasında kaldı, bağırdı çağırdı. Bursaspor maçında maça gelmedim, evde eşimle çocuğumla maçı seyrettim. Cumhuriyet Gazetesi'nde Hilmi Türkay yazıyor, soyunma odasına girdi oyuncuları tebrik etti. Doğru yazın, tamam. Benim lehime olan yazıyı da kabul etmiyorum. Hürriyet Gazetesi'nden Ahmet Ercanlar yazıyor; Fenerbahçe Yandex ile ilgili Başkan 3 tane sporcunun ismini, 2 milyon kişiye geldiğinde basın toplantısı yapıp açıklayacak. Hayır yok böyle bir şey. Ben böyle bir şey söyleyip kendimi niye bağlayayım? Sizin yapacağınız konuşmalarla aramalarla maddi kazanç olacak, maddi kazanç neyse size sorup istediğiniz oyuncuyu alacağız dedik. Bunun nasıl olacağını anlattım. Beni kullanarak niye yalan yazıyorsunuz? Çevresinden duydum ya da diyorlar. Böyle bir şey yok ben açıkça söylerim, kimseden de çekinmem. Basından istediğim bu. Doğru yazın doğru söyleyin. Kavga ettim, iyi de üstüne kalktı yürüdü diyor. 4 tanesi yan yana geliyor yazıyor. Söylerim ama işten atarlar. Dün aramış bizim arkadaşları rica etmiş. Spor yazarları ile herhangi bir sıkıntım yok çünkü önemsemiyorum. Türkiye'de gazeteci kimdir? Gazeteci kimliği nasıl tarif edilir? Her yazan, çizen, konuşan gazeteci midir? Basın mensubu mudur? Buna karar vermek ve tarif etmek lazım."



"Spor Yazarları Derneği ile mutabakata vardık"

"Türkiye Spor Yazarları Derneği geçmişten bu yana akreditasyonlarda ya da diğer konularda hepimizin tanıdığı kuruluştur. Oğuz Bey (Oğuz Tongsir) ile görüştük. Bundan sonra TSYD'nin onayladığı her kişiyi stada alacağız. Ama TSYD üyesi olacak. Şikayet varsa size bildireceğim. Şikayet ediyorsun gazeteye gazete sümen altı ediyor. Eskiden bir gazeteci şikayet edildiği zaman çok üzülürdü. Şimdi kulüplerden şikayet gittiği zaman o kişi övünüyor. Bu hale geldik. O zaman TSYD ile konuştuk, mutabakat sağlandı. Bundan sonra listeleri gönderecekler, onaylayıp alacağız. Bir tane yasaklı olduğu halde TSYD üyesi olduğu için girişine izin verdik. Ama bundan sonra sorumluluk onların."



"3 Temmuz'da Gazeteciler Cemiyeti neredeydi?"

"Gazeteciler Cemiyeti'nden sansüre tepki. Bana tepki gösteriyorlar. Ey Gazeteciler Cemiyeti, siz adamsanız neredeydiniz 3 Temmuz'da? Gücünüz bana mı yetiyor? Niye yoktunuz ortada? Bir gün yayın yapmadınız, bir gün konuşmadınız. Bu ülkede neler oluyor? Bütün gazeteler birbirine girmiş. Gazeteler birbiriyle savaş yapıyor. Ben birey olarak haber öğrenmek istiyorum. Kavga istemiyorum. Her gün kavga ediyorlar. Bize bir şey veriyorlar mı? Hepsi için söylüyorum 1-2 tanesi için değil. Alıp yorum yapabiliyor muyuz? Hayır. Ben artık gazete okumuyorum. Gazeteciliği kendiniz ayağa düşürüyorsunuz. Biz değil. Bizi okutacak hale gelin."



"Basının kendine çekidüzen vermesi gerek"

"Geçen antrenmana gittim, basınla da sohbet ettim. Tanıdığım 2 kişi var. Hep değişmiş. Kamerayı alan geliyor. Gazete de gönderiyor. 3 gün sonra o arkadaş yine yok. Gazete patronlarına buradan sesleniyorum; muhabir diye gönderdiğiniz insanlara sahip çıkın. İyi ücretler verin. Okur yazar, kaliteli, bu işte eğitim almış insanlar ile çalışın. Günlük gazeteci, günlük muhabir olmaz. O zaman böyle olur. 3 gün gazetede yazıyor, sonra televizyona çıkmış Fenerbahçe'yi benden iyi biliyor. Benden iyi biliyor. Böyle bir sistem yok. Basının kendine çekidüzen vermesi gerek. 20-30 sene önceki kulüpler değiliz. Onların gazetelerinin çoğundan daha yüksek potansiyeli ve kaynakları olan birer kurumuz artık. Halka arz edilmiş şirketleriz. Koç'a, Sabancı'ya yapamadığını bize yapamazsınız. Biz de artık bir kurumsal yapıyız. Eskiden böyle olmuştur ama burası artık kurumsaldır. Buranın kendi içinde dinamiklerimi vardır. Buna saygı göstermeniz gerek. Neyse fazla söylemeyelim sonra üzülüp kızıyorlar. Hepiniz geliyorsunuz Samandıra'ya, size gazete patronları hiçbir şey vermiyorlar. Biz bütün elemanlarımıza gerekirse giysi veriyoruz, şunu veriyoruz, bunu veriyoruz. Nerede sizi koruyan patronlarınız. Televizyonda yorum yapanlar, gazetede yazanlar var."



"Fenerbahçe Spor Kulübü, artık bir kurumdur"

"Ajax maçına gelen basın mensuplarının ismi geldi. 68 foto muhabiri, 7 kişi TSYD görevlisi, 168 kişi de basın olmak üzere bir liste gönderdiler maçı gelip seyredecekler, yazacaklar diye. Benim tanıdığım toplasanız 10 kişiyi geçmez. Onlar içinden de maçı yorumlayan 3-4 kişidir. Maça gelmiyorlar. Alışmışlar şimdi oturdukları yerde yorum yapıyorlar. Patronlar harcırah vermiyor ve televizyonda oturup maçı yazıyorlar. O anda televizyon neyi gösterirse onu yazıyorlar. Televizyon 5 dakika mola verince de kafalarına göre yazıyorlar. Gelin kulübe, biz istediklerimizi söyleyelim, siz de söyleyin, ortak noktayı bulalım. Burası, Fenerbahçe Spor kulübü, artık bir kurumdur ve kabul edin. Biz sizin işinize karışıyor muyuz? Sizler de kendi içinizde kavga etmiyor musunuz? Sizin patronlarınızla müdürleriniz kavga etmiyor mu? Müdürlerinizi kovmuyorlar mı? Köşe yazarlarını kovmuyorlar mı? Burası da aynısı. Basın doğru yazsın. Yanlış haber vermesin. Bize zarar veriyor. Doğru olan bir şeyi yazın ama üslubuyla. Biz diyaloğa açığız."



"3 Temmuz Akademi Spor Tesisleri'ni kuracağız"

"Bir de altyapı konusu var. Türkiye'de bütün takımlara sorarsanız altyapıları vardır. Bizim de altyapımız var ama iki antrenman sahamız var. Bunlardan bir tanesi halı saha, onun dışında kolejin antrenman sahası var ve bir de Fikirtepe'de benim yaptırdığım halı saha var. Samandıra haricinde de bir şey yok. Fenerbahçe 25 milyon taraftarı olan kulüptür. Altyapıdan sporcu gelmiyor, gelirse de bir taneden fazla olmuyor. Bizler görevi bırakmadan önce şuna karar verdik: 2011'de Metris'e gitmeden önce Gebze'nin Denizli Köyü'nde 100 dönüm arazi almıştık. Bu araziyi 250 dönüme tamamlayacağız. Ülker ile yapılan sponsorluk anlamasından gelen para ile bunu yapıyoruz. Bu arsanın bir kısmında inşaat izni var bir kısmı ise sit alanıdır. Zaten oraya saha yağacağız. En geç iki ay içinde 5 yılda yapılması şartı ile bir sistem hazırlıyorum. Bu süreç 6-7 sene de olur, onu gelecek arkadaşlar sürdürecek. 250 dönüm arazide altyapı ve amatör branşlarımız burada olacak. 15 taneye yakın çim saha yapılacak. Bu bir planlamadır, bu bir değişimdir. Müjdat Yetkiner ve Şenol Çorlu ile mimarlar bir toplantı yaptık. Ayrıca Mijdat Hoca ve Şenol Hoca 10-15 gün önce Juventus ve Milan kulüpleriyle görüşüp, bir rapor getirdiler. Oradaki tesisleri gezip, notları bizlerle paylaştılar. Şimdi ise Portekiz'e gidecekler ve oradaki iki takımın tesisini gezecekler. Ardından İspanya'da Barcelona, Fransa'da Lille, İngiltere'de Manchester United, Manchester City'nin tesislerini gezecekler. Ardından bir rapor getirecekler. Bizimkiler de bir ön hazırlık yaptı. Bu yapılması planlanan tesislerde A takım için de 70x105 bir tribün yapılacak. Burada biz akademi kuracağız. Bu tesislerde sahalar, eğitim tesisleri... aklınıza gelen her şey olacak. A takım da burada olacak. Samandıra'dan daha modern bir tesis olacak. Kum sahalar da olacak. Bu sistemde her şey var. Bütün amatör şubeler de buraya gidecek. Sadece su sporu olan kürek ve yelken hariç. Kapalı salonlarımız olacak. Basketbol A Takımımız, Ataşehir'de olacak. Bu 250 dönüm içinde her şey olacak. Tahmin ediyorum ki yılbaşına doğru maliyet bütçesi olacak. Bu 5 senelik bir projedir. Gelen arkadaşlar da düzenleme yapabilirler. Juventus ya da Milan'da bir sistem var. Biz de bu projeyi hataya geçireceğiz. 3000 kişilik bir stadyum yapılacak. Genç takımlar maçlarını burada oynayacak. Bu sistem Fenerbahçe'nin geleceği için şarttır. Bu tesis bittikten sonra da ismi 3 Temmuz Akademisi Spor Tesisleri olacak. Belki de geldiğimden beri en önemli projedir. Altyapılardan sporcu yetiştirmeyi inşallah sağlayacağız. Müjdat ve Şenol hocayla konuştum. 10 tane eğitmen seçeceğiz ve bu on eğitmeni en az bir yıl yurt dışına göndereceğiz ve yurt dışında eğitim alacaklar. Sonrada onlarla mukavele yapacağız. En az 5 yıl, on yıl, neyse adı konulacak. Onlar Fenerbahçe'ye hizmete devam edecekler. Fenerbahçe'den ayrılamayacaklar. Karşılıklı tazminat koyacağız. İyi ücret vereceğiz. Bunlarda genç çocuklar yetiştirecekler. Böyle bir çalışma da yapıyoruz. Ayrıca Düzce'de 20 dönüme yakın arazi aldık. 1 trilyon ödeme yaptık. Bu arazi 1 milyon üye ile ilgili projelerden bir tanesinin yapılması içindir."



"Daha da büyümeyi hedefliyoruz"

"Kayseri'de de 18 dönüme yakın arazi aldık. Kayseri'de Erciyes'te 60 bin talebe var. Bu öğrencilerin 25 bin tanesi Fenerbahçeli. Başka kulüpler orada yeşermeye ve büyümeye çalışıyorlar. Bizim de orada gençlerimize, çocuklarımıza imkan vermemiz lazım. Bunun için araziyi büyük aldık. O arazide şubenin tesisleri hariç, yan tarafta da üniversiteli talebelerin gelip, oturabilecekleri ve Fenerbahçe maçlarını izleyebilecekleri bir tesis yapacağız. Onu da niyetim Mayıs'tan önce bitirmek. Bilginize sunuyorum. Bunun dışında Mayıs'a kadar Antalya, Edirne ve Konya'da da arazileri muhakkak alacağım. Ve oralarda da en azından planlamayı yapacağım."



Dereağzı Tesislerimize her şeyiyle modern bir havuz yapacağız"

"Fenerbahçe Dereağzı Lefter Küçükandonyadis Tesisleri'ne havuz yapıyoruz. Bununla ilgili belediyeyle Sayın Başkan'la görüşmeyi yaptım ve onayını da aldım. Proje çizildi. Projeleri bende gördüm. İçindeki binayı da, soyunma odalarını daha genişleterek, daha modern yaparak bir de gelen insanların bir şeyler yiyebileceği bir mekanda yapıyoruz. Mayıs ayında da o havuzu sizlerin hizmetine açacağız."

"Bu davayla ilgili bir şey daha söylemek istiyorum. 2008-2009 yıllarında beni terörden dinlemişler. Ve İBDA C'nin örgüt lideriyim. Bilginiz olsun. Bu davaların ne olduğunu görün. Savcıya gelince söyleyeceğim bana neler söylediklerini.."



"Kulüplere de prim verilmeli"

"Milli takımlarda prim veriliyor, bu prim verilsin tamam bir şey demiyoruz ama bu prim verilirken kulüplere de verilsin. Buradan 5-6 oyuncuyu milli takıma gönderiyoruz 500 bin Euro prim veriyorlar. Orada bir oyuncu kulübünden bir yılda 1 trilyon para alıyor, şimdi 500 bin Euro prim vereceklermiş. 1.7 trilyon. Aldığı paradan yüzde 70 fazla alacak. Şimdi bu oyuncu maçlara nasıl motive olacak. Kulübü parasını 1-2 ay ödeyemedi ki normaldir kulüplerde."

"Fenerbahçe Spor Kulübü olarak, ödemeleri genelde ayın 25'inde yapıyoruz ancak, Ajax ve Galatasaray maçları öncesinde Perşembe günü Ekim ayı alacaklarını hepsinin hesaplarına yatırdık. Bir lira borcumuz yok."



"Bazı konuların çözülmesi gerekiyor"

"Bu oyuncular takımlarına nasıl motive olacak. O zaman milli takımlarda verilecek primlerin kulüplere verilmesi lazım. Kulüpler de kendi içinde değerlendirerek, belki de o dönemde milli takıma çağrılmayan oyuncusuna da prim verebilir. Veya belli oranı oyunculara (Türk) prim olarak dağıtır, diğer kısmını da kulübün başka yerlerine harcar. Böyle yanlışlıklar olamaz. O zaman ne oluyor milli takıma oyuncu gidiyor, oyuncu bizde sakat, milli takımın doktor ve antrenörlerine 'ben sakat' değilim diyor orada antrenman yapıyor dönüyor bize yine sakat. Bizim takımda değil hepsinde var. Ameliyat olması gerekiyor milli takımda olduğu için ameliyat olmuyor. Sonra uzun dönem sakatlık yaşıyor. Bunların yeniden çözülmesi lazım."

"Milli takımla ilgili prim vermek zamanında bütçelere konulur, bu da bizler yani genel kurulu üyelerin bilmesiyle oyunculara verilir. Ama gizli anlamda yaptığınız sponsorluk anlaşmaları içinde mesela "birinci olursak 1 milyon dolar alacağız" Bu parayı götürüp oraya veremezsiniz. Çünkü kimsenin bilgisi olmadan operasyon yapmış olursunuz, bu bir suçtur. Buradan federasyonu uyarmış olayım."

"Futbolcumuz Volkan Şen mili takımda sakatlandı 3 hafta oynamayacak. İhtiyacımız var. Onun karşılığında kulübümüze verilen bir bedel yok. Oyuncuya ihtiyacımız var. Milli takımda sakatlandı, gitti. Federasyona yazı yazdık, bu oynayamayacağı dönemde bizden alması gereken paranın ödenmesini arzu ettik. Cevap bekliyoruz."

"Savcı Mehmet Berk, geçen yurt dışına gittim bir gün. O gün bir televizyon kanılında konuşmuş. Televizyon sahibini aradım. Sordum "sen cemaate karşı değil miydin?" "Evet" dedi. "O zaman niye çıkardınız bunu "dedim. Sebebi neydi. "İşte sizden de çağırdık Şekip beyi". "Yok" dedim. "Aklama yapıyorsunuz" dedim. "Aklama yapmaya çalışıyorsunuz bu yanlış". Benim aklıma bir şey geldi itirafçı olduk. Savcı beye soru soruyor, diyor ki o da, televizyonda demiş ki, "Bana siyasi baskı yapıldı ve rüşvet teklif edildi" Böyle sözler söylemiş. O zaman Sen Türkiye Cumhuriyeti'nin savsıysan, Türkiye Cumhuriyeti'nde bir savcıysan o zaman sen senden kim siyasi baskı yaptı ve kim rüşvet teklif etti, bunu kamuoyuna açıklamalısın. Eğer bunu yapamıyorsan o zaman sen Türkiye Cumhuriyeti'nin savcısı değilsin."



"Bize neler yapıldığını çok iyi biliyoruz"

"Bize neler yapıldığını çok iyi biliyoruz. Çok detaylı anlatmak lazım. Günler yetmez. Ercan Güven yazısında "Fenerbahçe başkanı tutuklanmış, Fenerbahçe adliye önünde itilip kakılmış. Son kale Bağdat Caddesi'nde gösteri yapmaya hazırlanırken bırakın Bağdat Caddesi'ni, sizi bu hale düşürenler Vatan Caddesi'nde" diye yazmış ve Mehmet Baransu'dan başlayıp, organize şubeye kadar ikaz telefonları almış. Valilik ve gazete yönetimini karşı karşıya getirmiş... İşini kaybetme noktasına kadar gelmiş ve fikrimden sapmadın diyor, kendisine teşekkür ediyorum. Diyor ki beni Mehmet Baransu'dan başlayıp organize şubeye kadar ikaz telefonları aldım. "Bekleyin bu dava sonuçlansın ondan sonra karar verin" diye yazdığım için "Beni tehdit ettiler" diyor.

"Aradılar, ikaz ettiler. Bunları yazma etme" diye. Biz bu süreçleri yaşadık.

"Mehmet Berk'i kulübe ben üye yaptım. Sorguda bana şunu söyledi: "5 tane maçın neticesini biz kesin biliyorduk" dedi. Nasıl biliyorsun? Ben bilmiyorum sen nasıl biliyorsun? Peki niye işlem yapmadınız? Susuyor..."



"Bucaspor maçı tam bir fiyaskodur"

"Bucaspor maçı tam bir fiyaskodur. Türkiye'de adaletin ve savcılığın ve emniyetin yaptığı büyük bir provekedir. En büyük delilleri Buca maçıydı. 5-3 maçın bitmesiydi. Siz Buca'da şike yaptınız. Nasıl yaptığımızı anlatın. Kordonda Cemil Turan'la birlikte uçaktaki insanlar beraberler yemek yemişler. O yemeğin resmini çekmişler. Basına dağıtmışlar. "Şike yapanlar kordonda yemek yerken" Yemekte Bucalı kimse var mı? Yok. İzmirli kimse var mı? Yok. İstanbul'dan gelenlerin dışında başka kimse var mı? Yok. Kimle nasıl şike yapmışlar?"



"Hedef Türkiye'de yeni bir dönem başlatmaktı"

Buca maçıyla ilgili fezleke de olan sonra iddianameden çıkarılan, çünkü biz orada çok net ve ağır suçlama yaptık. O zaman onu iddianameden attılar. Mehmet Berk şunu söylüyor: "Ben Fenerbahçe'ye yardımcı olmaya çalıştım." Tamam, güzel nasıl olmaya çalıştın? Nihat Özdemir, Cihan Kamer, bir iki arkadaş daha buna gittiler ve dediler ki, bu arkadaşların hapisten çıkabilmeleri için kanunun değiştirilmesi lazım. Ben buradan söylüyorum yalansa çıksınlar cevap versinler. Gelsinler istedikleri yerde, televizyonda konuşalım. Öyle kapı arkalarında değil, yüz yüze konuşalım. Evet, bu kanun değişirse "ben o zaman çıkartırım." Yalan. Yalan da bizim arkadaşlar o zaman hep beraber o günkü Sayın Başbakan da diğer siyasi partilerde bu cezaların çok ağır olduğunu gördüler ve bununla ilgili bir çalışma yaptılar. Tam kanun meclisten geçiyor, bunlar iddianameyi açıkladılar. Hani sen bizim çıkmamızı istiyordun? Bir gün daha beklesene. Yok, çünkü hep yalan. Çünkü emir aldılar, emir... Talimatla yapıldı bu işler. Bunları görmezsek yarın Türkiye üzerindeki karanlığı daha karanlığa gömeriz. Aydınlığa çıkamayız. Bunlar talimatla 2006-2007'den beri nasıl bir örgüt olduğu da belli. Kimlerin idare ettikleri de belli. Bu örgüt Türkiye'de bu operasyonları yaptı. Neydi hedef? Hedef, Türkiye'de yeni bir dönem başlatmaktı."



"Soruşturmanın en başından bu yana gizlilik kararı ihlal edilmiştir"

20 Ağustos 2011'de ben içeriden mektup yazmışım ve anlatmışım Savcı Mehmet Berk'le ilgili.. Bu yazıyı da Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e göndermişim. Bunu anlattıktan sonra şöyle diyorum buradan hareketle; şunun da net olarak bilinmesi gerekir; "Soruşturmanın en başından bu yana gizlilik kararı ihlal edilmiştir. Çarşaf çarşaf daha bizim bilmediğimiz konuları basına ve her yere dağıttılar ve algı operasyonu yaptılar. Televizyonlara çıkıp konuştular. Dosyanın tarafı olmayan TFF'ye bilgilerin verilmesi bunun net bir örneğidir. Gene benzer şekilde daha ilk günden bizleri kamuoyunun gözünde suçlu ve mahkum ilan etme adına her türlü bilgi basına sızdırılmış ve bizlere karşı kamuoyu yaratma çabası içine girilmiştir. Bu hali ve görev anlayışı içerisindeki yetkileri yürütmekte olduğu soruşturma ile ilgili değerlendirmeyi kamuoyuna bırakıyorum" demiştim.



"İtirafçı mı oldular? "

Şimdi kendilerini temizlemek için anlatıyorlar. Ondan sonra bununla ilgili birkaç yazı daha yazmışım. Sonra bu beyefendi Ertuğrul Özkök beyle konuşmuş. Ve Ertuğrul Özkök'e demiş ki; Türkiye Cumhuriyeti savcısı, bildiği inandığı, bundan dolayı bizlere ceza kesmek için bizleri sorgulayan bir insanın düşebileceği en zavallı haldir. Diyor ki burada, "Balyoz ve diğerleri gibi 2-3 ayda biter sandık ama bitmedi." Diyor ki; "Dava önüme geldiğinde iki şey dikkatimi çekti. Gelen iddialar sıradan bir şekilde ele alınabilirdi. Bu durumda kişileri çağırıp, ifadelerini alıp bırakmaya karar vermiştim." Sonra niye vazgeçtin? "Bu dava hayatımızı allak bullak etti. Ben Balyoz davasında çalıştım. Şike davasını açtığımız zaman bunun da balyoz gibi 3-4 ay konuşulup, biteceğini sandık" Sandık diyor, hep beraber. "Ama yanılmışız. Bunun böyle bir noktaya geleceğini hiç tahmin etmedik." Şimdi söylüyorum itirafçı mı oldular? Yoksa başka şeyler mi var? Bu televizyona çıkıp konuştu. Çok merak ediyorum. Bir insan nasıl bu şekilde konuşabilir?



"Üzülmeyin şampiyon siz olacaksınız"

5. dosyamız Şenol Güneş dosyası. Herkese cevap ver. Sayın Şenol Güneş hoca 2002 dünya üçüncüsü olduğu zaman herkes kendisine saldırıyordu. Hıncal Uluç'lar falan bilhassa. Biz o günlerde Şenol hocaya spor adamı değeri olduğu için destek çıktık. Gördüğümüz zaman moraliniz bozma vs. gibi şeyler. Sonra Urfa'da ben Kulüpler Birliği Başkanı iken 20009'da Trabzonspor'a kupada yenildik ve Trabzon kupayı aldı. Federasyon başkanı ile beraber seramoniye geldim. Bana 'Üzülmeyin şampiyon siz olacaksınız' dedi. Sonra geldik burada Trabzonspor maçına. Burada ilk devre 1-1 bitti, aşağı indim. Yöneticiler, orada olan arkadaşlar hatırlarlar. Oyuncular arasında münakaşa vardı. Şenol hoca beni yakaladı, yalansa çıksın desin yalan. 'Başkan 45 dakika daha var siz şampiyon olacaksınız" O gün Egemen oynadı karşı takımda ve çok iyi oynadı. Biz ama transfer ettik onu. Şimdi hiçbir Trabzonlu diyebilir mi, Fenerbahçe Trabzonspor maçında burada Fenerbahçe yönetimi, başkanı, yöneticileri veya sizlerden birinin onlarla ilgili "Bize yenilin, veya şunu bunu yapın"dediğimizi duydunuz mu? Kamuoyunda hiç böyle konuşma oldu mu? Ama Bursasporla ilgili oldu. Esas aydınlanması gereken bir konu da, o yıl ki Türkiye Ligi'nin yeniden ele alınıp incelenmesi gerek. Bakan şaibeli olduğunu söyledi. 3 gün sonra biz kaybedince şaibe de şaibesizlikte ortadan kalktı. Egemen'i de tarnsfer ettik biz de de başarılı olarak spor hayatına devam etti. Örnektir. Şimdi Şenol Güneş ne dedi: "Hukuken aklanmış olabilirler ama vicdanen kanıtı yok." Peki bizleri içeri atarken vicdanen kanıt var mıydı? Yoktu bize operasyon yaptılar. Daha anlayamadınız mı?



"Artık 3 Temmuz operasyonlarıyla taraf olmayı bıraksınlar"

Şimdi Beşiktaş Yönetim Kurulu'na soruyorum. Onların ağzından duymak istiyorum. Şike yaptı mı yapmadı mı? Ben diyorum yapmadı, her zaman söyledim. Beşiktaş yönetim kurulu üyeleri mahkemelerde yargılandı mı? Şike yaptığına dair suçlandı mı? Hukuken beraat ettiler mi etmediler mi? Beşiktaş Kulübü kanunen şike yapılmadığı söylenirken Şenol Güneş veya Şenol Güneş gibi düşünenlerin vicdanında Beşiktaş aklandı mı aklanmadı mı? Aklanmadı diyorsa Beşiktaş yönetimini göreve çağırıyorum. Artık bıraksınlar 3 Temmuz operasyonlarıyla taraf olmayı. Tarafsızca, dürüstçe konuşsunlar ve cevaplarını versinler. Trabzonlulara şirin gözükmek için konuşulmaz.



"Yanlış olaylar oluyor"

Şimdi bir de voleybol konumuz var. Amatör takımlarda milli takımlarda görev alan insanların kulüplerde görev almasına karşıyız. Kürekte de aynı hadise varmış, ben yeni öğrendim. Talimat verdim, ya milli takım ya Fenerbahçe. Arkadaşlara da söyledim. Basketbol da hem erkeklerde hem de bayanlar da Galatasaray antrenörleri milli takımları çalıştırıyor. Ve kulüp takımlarında da kendileri bazen kulübümle yaptığı maçlarda karşı karşıya geliyorlar. Yanlış olaylar oluyor. Ve bu yanlış olayları yaşayanlar milli takımda beraber oluyorlar. Sporcularımızı kandırıp, beyinlerini yıkayıp kendi takımlarına transfer yaptırıyorlar, bunun için karşıyız dedik. Karşı olduğumu gene söylüyorum. Ergin Ataman ya kulüp ya milli takım da hocalık yapacak. Oyuncu göndermem dedim, ben burada olduğum müddetçe de göndermeyeceğim. Bunu da bilsinler. Gidecek şansı yok, ya da biz oyuncu göndermeyeceğiz. Geçen sefer geldiler rica ettiler, onun üzerine sesim çıkarmadım. Mahkemeye gelsin mahkemede konuşacağım dedim, davayı çekti.



"Voleybol federasyonundan hiçbir gelirimiz yok"

Voleybol Federasyonu ile ilgili sıkıntılarımız var. Bu sıkıntılardan en önemlisi Fenerbahçe Spor Kulübü olarak geçen yıl Voleybol Federasyonu'na Lisans katılım belgesi ve sponsor ismi hakkı adı hakkında, yani siz buraya reklam alırsanız sponsor için isim hakkı ödüyorsunuz. Eski parayla 900 milyar para ödemişiz. Bunun karşılığında hem erkek hem bayan takımımız için 24 milyar tv yayın parası almışız. Hem Türkiye Şampiyonu olmuşuz, hem de Türkiye Kupası'nı kazanmışız. Ama federasyondan hiçbir gelirimiz yok. Bir de ayrıca antrenman salon bedeli 42 milyar, hasar tanzim 5 milyar, bize uyarı yapmışlar 25 milyar, onların salonunu kullanmışız 200 milyar, toplamda eski parayla 273 milyar da bedel ödemişiz.



"Fenerbahçe'ye gelince, 'aman oynayamazsınız'"

"Biz ne yaptık bu sene? Tuttuk voleybol maçlarımızı, basketi Ataşehir'deki salona aldık. Şimdi Ataşehir'de oynayabilmemiz için aslında parkenin yerine strapless yapılacakmış. Onu da araştırdılar, önce 30 bin Euro dediler önce sonra maliyeti 100 bin Euro'ya çıkıyor dediler. Ne var arada fark, Amerika'da, her yerde parkede oynuyorlar. Basketçi koşuyor, zıplıyor, indiriyor, her şeyi yapıyor parkede, voleybolcu niye yapamıyor? O da yapıyor. Türkiye'de baktığınız zaman Beşiktaş, Yeşilyurt, Şahinbey, Tokat ve diğer Anadolu illerinde hep parkede oynuyorlar. Fenerbahçe'ye gelince aman oynayamazsınız, uyarırız sizi falan. Biz oynayacağız, devam edeceğiz."



"Siz Fenerbahçeliler olmasanız bu şubeler kapanır"

"Şimdi bütün voleybol maçlarını kendi sahamızda oynayacağız, yayınlarını da biz yapacağız. Buradan Gençlik Spor Genel Müdürlüğü'ne ve Sayın Bakan'a çağrı yapıyorum; amatör şubeler kapanmak üzere, haberiniz bilginiz olsun. 3 milyar Dolar iddaa geliri var. Bu 3 milyar Dolar iddaadan gelen gelirle amatör şubeleri kalkındırmak istiyorsak bütün kulüplere maddi katkı yapın. Bir maçı 25 Lira kazanınca, 30 Lira kazanınca almak yetmez. Yalnız bizim federasyona ödediğimiz para cezalarla 1 Trilyon ve lisans ödemeleri. Bunun karşılığında hiçbir gelirimiz yok. Eğer siz Fenerbahçeliler olmasanız bu şubeler kapanır. Başka şansı yok. Bunun dışında en az 4-5 Trilyon da açık var, transferlerden ve yapılan mücadeleye katılımdan dolayı. O zaman devletin amatör şubelere defalarca söylediğimiz ellerinde bulunan ve kendilerinin de inandığı çözümü hayata geçirmesi gerek. Bunu onlardan bekliyoruz."



"Milli formalara özen gösterelim"

"Milli ruhunu bize yansıtacak şekilde organizasyonların olmasını arzu ediyorum. Yani milli takımın formasının önünde bir reklam olmasını kabul edemiyorum. Yani burada yalnız ay-yıldız olmalı, başka bir şey olmamalı. Buna uluslararası seviyede izin verebilirler UEFA ya da bunların kendi kuruluşları izin verebilirler. Ama kendi açımızdan baktığımız zaman Fenerbahçe'nin Başkanı olarak burada reklam görmek istemiyorum. Bayan Voleybolda örnek var. İsim vermek istemiyorum çünkü sponsor iyi niyetli yapıyor. Ama onu başka anlamda başka yere yere alsınlar. Bunu da rica ediyorum. Buradan dolayı gelecek para varsa, yine söylüyorum, iddaa o parayı karşılasın. Değerlerimizi zor yaratmış atalarımız, çabuk eskitmeyelim. Bundan 15 sene önce Türkiye 1. Lig'in önüne bir isim yazılsın mı diye kavga yapılmıştır. Hep buna katıldık. O yüzden milli formalara özen gösterelim."



"Dostluklar kolay kazanılmaz"

"Galatasaray ezeli rakibimiz, ebedi dostumuz deniliyor. Ben demiyorum. Dostluklar kolay kazanılmaz. Dostluklarda insanlar hatalar da yapsalar insanlar görmezden gelirler. Ama bizi rencide edecek hatalar olduğu zaman o dostluklar ebedi olmaz. Olmaması da gerekir. Ben öyle düşünüyorum. Başkaları başka şeyler düşünürler, onu bilemem. Artık 40-50 sene önceki spor anlayışı yalnız Türkiye'de değil dünyanın hiçbir yerinde aynı olmadığını görüyoruz. Bundan sonraki yıllarda daha değişik şeyler göreceğiz yaşarsak. Geçmişte baktığınız zaman Fenerbahçe futbol takımı, Galatasaray'la her zaman dostluk içerisinde maçlar yapmışlar, bazen birbirlerine yardımcı da, destek de olmuşlar. Biz hapishaneye gittikten sonra Metris'e, Play-off oynandı, play-offun oynandığı gün şampiyon oldular, dostluğun gereği tebrik ediyoruz. Kupayı almadan, sahanın içerisinde rezillikleri yaşamadan, yönetimde az kalmış insanların mücadele ettiği bir dönemde camiasıyla üzüntüsünü paylaşan bir yönetim, sporcular ve camia, böyle insanlara inat için bir zevki tatmak için o rezilliği yaşamamak lazımdı. O rezilliği yaşadılar. Hiçbir zaman unutmam. Unutmayacağım da. Orada saygı göstereceklerdi, kupayı da almayacaklardı. Böyle bir dostun evinde, böyle bir üzüntüde onlara saygı gösteriyoruz, kupayı burada almıyoruz, kendi sahamızda almak istiyoruz diyeceklerdi ve buradan ayrılacaklardı. O zaman ebedi dostumuz olacaklardı. Şimdi dost değiliz. Gazeteci, 'ya başkan davet etsin' diyor. Niye davet edeyim? Zaten gelecekler. Yerleri belli. Bende gideyim, protokolde oturacağım. Onların da belli, 15-20 kişilik idari heyetlerine yer ayrılıyor, protokol tribününde gelip oturacaklar. Gelip oturacaklar, davete gerek yok. Davet edebilmemiz için birbirimizi iyi anlamamız, iyi bilmemiz lazım. Ben onları iyi bilmiyorum."



"Futbolcularımız yarın bu inancımızı sahaya yansıtacaklar ve yeneceğiz"

"Duygun Yarsuvat, eski başkan bende maça geleceğim diye bir şeyler söylemiş. Biz kimseye gelmesin demiyoruz. Her arzu eden kuralları yerine getirir, gelir. Yarın yeneceğiz. Biz oyuncularımıza güveniyoruz. Türkiye'nin en iyi takımı, Avrupa'nın en iyi takımlarından biri Fenerbahçe Spor Kulübü futbol takımındaki oyunculardır. Onlar yarın bu inancımızı sahaya yansıtacaklar ve yeneceğiz. Gazeteler yazıyor; 'Fenerbahçe'yi yenebilirler' diye, yenemezler bizi ya. Onların elleri ayakları titriyor. Yarın yine titreyecek. Biz hepimiz tek yürek olarak, futbol oynayarak, kazanarak onları buradan yolcu edeceğiz. Bu tarih ben Başkanlığı bitirene kadar devam edecek. Bunu bilsinler."



"Amatör branşların hepsine yatırım yaptık"

"Amatör branşların hepsine yatırım yaptık, hepsinden başarı bekliyoruz. Bir tek Erkek Voleybol Takımı'na fazla yatırım yapmadık ama onun dışındaki tüm amatörlere Türkiye şartlarının üzerinde yatırımlar yaptık. Bayan Voleybol Avrupa'da da başarı bekliyoruz, Bayan basketbolda Avrupa'da da başarı bekliyoruz, Erkek basketbolda daha geçen senenin üzerinde başarı bekliyoruz. Kürekte, atletizmde, boksta, yelkende hepsinde yatırım yapıyoruz ve hazırlanan bu projede de hepsine yatırımlar yapılacaktır ve Türkiye'de bir marka olan Fenerbahçe Avrupa'da da bu marka değerini daha üst noktalara taşıyacaktır."



"Aramızdan ayrılan bütün Fenerbahçelileri saygıyla anıyorum"

"Daha söylenecek çok konu var ama yarın maç var. Ben burada geçmişte Fenerbahçe'de hizmetleri olmuş ve aramızdan ayrılan, öbür dünyaya intikal etmiş bütün Fenerbahçelileri saygıyla anıyorum."