Sebep yeni Başbakan Justin Trudeau ve eşitlikçi kabinesi. Trudeau, azınlıkların temsilinde yıldızlaştı, bakanlıkların yarısını kadınlara teslim etti. “Neden?” diye soran gazeteciye, “Çünkü 2015 yılındayız” diyerek bundan doğal bir şey olmadığını anlatmaya çalıştı. O anın görüntüleri Türkiye’deki sosyal medya kullanıcıları arasında paylaşılırken alt metinlerde hep bir özlem, hep bir “Keşke Türkiye’de de böyle olsa” duygusu vardı.

Kadınların parlamento seçimlerinde seçme ve seçilme hakkını Batı’nın birçok ülkesinden önce elde ettiği ülkemizde, ne yazık ki kadının siyasi temsili olması gerektiği yere bir türlü gelemiyor. Bu hakkı öngören kararın kabul edildiği 5 Aralık 1934’ün 81’inci yıldönümü olan bugün, tablo halen yüzümüzü güldüremiyor.



92 YILDA SIFIR CUMHURBAŞKANI BİR BAŞBAKAN
Siyasetin en üst kademesinden aşağılara doğru inersek manzara şöyle:

92 yıllık Cumhuriyet tarihimiz boyunca henüz bir kadın cumhurbaşkanımız olmadı. İlk ve tek kadın başbakanımız Tansu Çiller ise halihazırda aktif siyaset sahnesinde yer almıyor.

Partilere bakarsak, eşbaşkanlık sisteminin uygulandığı Halkın Demokrasi Partisi lideri Figen Yüksekdağ dışında öne çıkan kadın parti liderimiz yok. Halbuki 1970’te Türkiye İşçi Partisi başkanlığına Behice Boran seçilmişti.



İKİ KADIN BAKAN, BİR KÜÇÜK ADIM
Bakanlıklara gelirsek, geçtiğimiz hafta göreve başlayan 64’üncü hükümette sadece iki kadın bakan görev yapıyor: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı. Bu sayı yeterli olmasa da önceki Ak Parti hükümetlerinde birer kadın bakan olduğunu düşünürsek, küçük de olsa bir adım atıldığını söylemek mümkün.


Peki ya Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin geneli? TBMM’de şu an 81 kadın milletvekili var. Yani oran yüzde 14,5. 7 Haziran seçimlerinden sonra ise bu oran yüzde 17,8’di (98 milletvekili). Dolayısıyla burada bir gerileme yaşanıyor demek mümkün.

YERELDE DE KADIN 'EKSİK'
Ya yerel yönetimlere ne demeli? Örneğin belediyeler? Kadınlar 3 Nisan 1930’dan bu yana belediye seçimlerine katılabiliyor ama 30 Mart 2014 seçimlerinin sonuçlarına bakarsak aldıkları sonuçlar böylesi köklü bir geçmişe işaret etmiyor, kadınlar yerelde de “eksik” temsil ediliyor.

Birkaç satırbaşı:
-30 büyükşehirde seçim yapıldı, 3 kadın büyükşehir belediye başkanı seçildi. (2009’da hiç yoktu)
-51 ilde belediye başkanı seçimi yapıldı, sadece 1 ilde kadın belediye başkanı seçildi (2009’da 2 ilde kadınlar seçilmişti)
-919 ilçede belediye başkanı seçildi. Kadınlar, sadece 33 ilçe belediye başkanı oldu. (2009’da 17 ilçe, 7 beldede kadınlar seçilmişti)



YA MUHTARLAR?
Son olarak muhtarlara bakalım. Ne de olsa birçok mahallede kadın muhtar görüyoruz, onların oranı yüksek olmalı, değil mi? Değil. Muhtarlar Konfederasyonu verilerine göre Türkiye'de 31 bin 912 mahalle, 18 bin 337 köy olmak üzere toplam 50 bin 249 muhtar bulunuyor. 590 mahalle ve 46 köy olmak üzere toplam 636 kadın muhtar görev yapıyor. Türkiye genelinde bir önceki seçime göre yüzde 40,1 artış sağlansa da toplamda deve ve kulak ilişkisinin önüne geçilemiyor.

İstanbul 98 kadın muhtarla listede başı çekiyor. Peki İstanbul’un en büyük mahallelerinden Küçükçekmece Atakent’in muhtarı Halime Totkanlı bu işe ne diyor?

“Türkiye’de kadın muhtar sayısı çok az. Aslında bize çok güzel bir hak tanınmış ama kadınların seçilmemesi için erkekler ellerinden geleni yapıyor, inanılmaz bir yarış oluyor. İş söyleme gelince her yerde kadına destek var ancak bu söylemler samimi değil. Örneğin derneklerde, vakıflarda kadın başkan yok; kadın kolları başkanı, yardımcısı var. Ben buna çok öfkeleniyorum. Tüm konuşmalarda, her fırsatta kadın deniyor ama erkekler kadınlara fırsat vermiyor. Çünkü kendileri orada olmak istiyor.”

'KADINLAR PES ETMEYİN'
Bu erkek egemenliğini kırmış bir insan olarak ne yapmak gerektiğini soruyorum. “Mücadele etmek, pes etmemek” diyor ve şöyle devam ediyor: “Seçim yarışları sırasında çok çirkin şeyler olabiliyor; siz de kadınsınız, anlarsınız ne demek istediğimi. Kadınların bunların karşısında dik durmaları gerekiyor. Çünkü kadınlar olarak yaşam alanımız gittikçe daralıyor. Türkiye çağ atlıyor deniyor. Bilimde teknolojide atlıyordur belki ama kadın olarak bakınca yaşam alanımız kısıtlanmaya devam ediyor. Bunun karşısında kadınların da birbirine destek olması gerekiyor.”

Totkanlı, mahallesinde yaklaşık 22 bin oyla seçildi. Bu birçok küçük yerde belediye başkanının aldığı sayıya tekabül ediyor. Erkek egemenliğini kırmanın ötesinde bir başarı bu aslında… Sırrını Atakent Mahallesi’nin sosyal demokrat yapısıyla açıklıyor ve ekliyor: “Ben de Gezi’den sonra Çapulcu Muhtar olarak tanındım. Kadın olmam, evli olmam, 2 çocuk annesi olmam seçmen nezdinde önemli etkenlerdi. Seçildikten sonra hiç tanımadığım insanların benim için ne kadar çok çalıştığını öğrendim. Mahalledeki arkadaşlar çok çalıştı. Örneğin geceleri saat 2’lere kadar afiş asıyorduk hep birlikte.”

'İSTEDİĞİNİ YAPMADIM, BANA EL KALDIRDI'
Her şeye rağmen erkek şiddetinden o da kaçınamadığı zamanlar olduğunu belirtiyor. Anlattığı anekdot Türkiye için hem sarsıcı hem de aslında çok sıradan: “Geçenlerde muhtarlığa bir adam geldi. Yetkim olmayan bir şey yapmamı istedi benden, ‘Yapmam’ deyince bana elini kaldırdı. Engel oldum, vuramadı ama çok üzüldüm bu duruma. O esnada yaşlı bir amca geldi. Cebinden bir kağıt çıkardı. Seçimlerden önce hakkımda çıkmış bir haber. ‘Üzülme, bak ben o günden bu yana bunu yanımda taşıyorum’ dedi.”











Özetle hem erkeklerden hem kadınlardan aldığı destekle yoluna devam ediyor Totkanlı. Son söz olarak da kadınlara çağrı yapıyor: “Birbirinizin yanında durun.”