Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, kilo konusunda insanların suçlu gözlerle baktığı ekmekle ilgili "Düşük randımanlı unlardan yapılan ekmek, tüketim miktarını arttırıyor. Diyette ekmeğin tek başına suçlanmaması gerekir" dedi. Karslıoğlu, tiroid bezi az çalışan kişilerin ekmek yemeseler de kilo veremediklerini söyledi.

Ankara Cer Modern’de 13-15 Ekim tarihleri arasında düzenlenecek olan ’Uluslararası Ekmek Festivali’ öncesinde düzenlenen basın toplantısında konuşan Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, ekmeğin sağlık üzerine hem olumlu hem de olumsuz etkileri olduğunu belirterek, "Ekmeğin tek başına suçlanmaması gerekir. Diyette tek suçlu ’ekmek’ değildir" dedi.

Diyetisyen Karslıoğlu, asıl sorunun, kişilerin gün içerisinde ekmeği ne kadar yediği ve ekmeğin yanında tükettiği diğer olduğuna vurgu yaparak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bunun dışında beslenme kişiye özgüdür. Daha ekmeğe gelmeden, kişinin yaşı, kilosu, cinsiyeti, genetik yapısı, aktivitesi ve hastalıkları kilo artışını belirleyen en önemli özelliktir. Burada bir örnek verilmesi gerekirse troid bezleri yavaş çalışan bir birey ile herhangi bir sağlık problemi olmayan iki kişi ele alırsak, tiroid bezi az çalışan kişiler (hipotroid hastaları metabolizmaları yavaş çalışır) ekmek yemeseler de kilo veremezler. Bu kişilerin öncelikle tiroid bezlerinin normal çalışır durumuna getirilmesi gerekir. Bu da tıbbi tedavi ile mümkündür."

Sağlıklı bir bireyin, harcadığı enerjinin altında kalori alarak, yeterli ve dengeli bir zayıflama programına ekmek de ekleyerek zayıflayabildiğini öne süren Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, "Bu örnekleri çoğaltabiliriz. En güzel örnek ise inşaatta çalışan işçilerdir. Gün içerisinde ağır bir tempoda çalışırlar ve her öğünde bir somun tüketirler ancak kilolu değillerdir. Ekmeği suçlamadan önce bu ayrıntılara dikkat edilmesi gerekir" dedi.

"Düşük randımanlı unlardan yapılan ekmek, tüketim miktarını arttırıyor"

Diyetisyen Karslıoğlu, kişinin günlük harcadığı enerjinin yüzde 45’ini 68 gram proteinden, yüzde 47’sini ise ekmekten sağlandığını belirterek "Bunun yanında ekmek maya ile birlikte yapıldığından antioksidan özelliğine sahiptir. B1 vitamini, magnezyum, fosfor, potasyum, niasin ve kalsiyum gibi vitamin ve mineralleri içeren zengin bir besindir. Ekmek üzerinde çalışılması gereken asıl konu piyasada bulunan düşük randımanlı unlardan yapılan ekmeğin vitamin, mineral, posa açısından fakir hale gelmesidir. Bu da normalde kişi başına tüketilmesi gereken ekmek tüketim miktarını artırmaktadır. Oysaki ekmeğin tam buğday unundan yapılması ekmeğin besin değerini yükseltmektedir" ifadelerini kaydetti.

Özellikle insülin direnci ve reaktifhipoglisemi gibi hastalıkların Türkiye ve dünyanın gündeminde olan hastalıklar olduğunu sözlerine ekleyen Diyetisyen Hatice Karslıoğlu, "Ekmeğin posa içeriğinin artması ile birlikte barsak fonksiyonlarının düzenlenmesinde, kan lipitlerinin kontrolünde, diyabette kan şekerinin kontrolünde, insülin direnci, polikistikover, reaktifhipoglisemi gibi hastaların önlenmesinde önemli yeri vardır. Tam buğday unundan yapılan ekmeklerin tüketiminde diğer önemli bir nokta ise obezite riskini azaltır. Çünkü daha az enerji verirken daha fazla tokluk sağlarlar" dedi.

Çölyak hastalığında ekmeğin rolü

Diyetisyen Karslıoğlu, ekmeğin diyetisyenler tarafından suçlanmasındaki en önemli etkenin, ekmeğin çok fazla glüten içermesi olduğuna vurgu yaparak sözlerini şöyle sürdürdü:

"Her 100 kişiden birinde görülen ve Türkiye’de 700 bine yakın kişide olduğu tahmin edilen çölyak hastalarının diyetlerinde glütensiz beslenme vardır. Yaşam boyu devam eden ve kalıtsal olarak ortaya çıkan bir enzim eksikliği hastalığıdır. Çölyak hastalığı olan insanlar sadece ekmek değil buğdayın içerdiği her besin olan bulgur, pasta, börek, bisküvi gibi arpa, çavdar, yulafla birlikte sirke gibi besinleri tüketmemeleri gerekir. Glüten hassasiyeti olan ancak çölyak hastası olmayan kişiler de glüten içeren besinleri tüketmeyerek daha sağlıklı barsak florasına sahip olurlar."

Çağın hastalıkları diyabet ve reaktifhipoglisemi

Çağın hastalıkları olarak kabul edilen diyabet, reaktifhipoglisemi (kan şekeri düşmesi), insülin direnci, polikistik over gibi hastalıklara sahip olan kişilerin insülin hormonlarının yeterli salgılanmadığını belirten Diyetisyen Hatice Karslıoğlu sözlerini şöyle tamamladı:

"Bu kişilerin kan şekerini hızlı yükselten beyaz ekmek, beyaz undan yapılan tahıllı ürünler, pirinç, patates, mısır, şeker ve şekerli içecekler gibi besinler yediğinde kilo artışı ve kan şekerlerinde dalgalanmalar görülür ve hızlı kilo alırlar. Bu gibi sağlık problemi olan kişilerin, beyaz undan yapılan ürünleri, şeker, şekerli içecekler, mısır, tatlı, pirinç ve patates tüketmemesi gerekir. Pirinç ve patates glüten içermeyen bir besindir. O zaman bu besinleri neden kilo aldırıyor diye suçlamıyoruz. Tek başına bir besin kilo aldırmaz hatta hasta da yapmaz. İyi besin ya da kötü besin yoktur. İyi beslenme ve kötü beslenme vardır."